31 Ağustos 2014 Pazar

Elektronik eşyalarla uçmak kâbusa dönecek


Uçakla seyahat, kabindeki eğlence sistemleri ve zengin ikram menüleri nedeniyle çok keyifli geçiyor. Ancak havalimanlarında uçağa bininceye kadar geçen sürede gerçekleştirilen yoğun güvenlik kontrolleri, yolcuları çileden çıkarıyor. Her defasında, “İnşallah bu uygulama kaldırılır.” temennisinde bulunduğumuz denetimlere de genelde yenileri ekleniyor.




Sıkı güvenlik kontrollerinin biraz hafifletilmesini beklediğimiz şu günlerde yolcuların keyfini kaçıracak yeni bir talep daha gündeme geldi. ABD Ulaşım Güvenlik İdaresi (TSA) ve Avrupa Komisyonu tarafından gönderilen yazıyla, havalimanlarında ABD ve İngiltere uçuşları için başlatılan, ‘elektronik eşya kontrolüyle’ ilgili uygulamanın yaygınlaştırılması istendi.


Uygulamayaygınlaştırılacak mı?


El Kaide’nin, ‘havalimanları ve uçaklara yönelik yeni bir eylem hazırlığı planladığı’ istihbaratını alan ABD, ülkesine gerçekleştirilen uçuşlarda yeni güvenlik tedbirleri uygulanmasını istemişti. Bu yüzden havalimanlarında geçen ay başlatılan uygulamayla, uçakta kabine alınacak cep telefonu ve bilgisayar gibi elektronik aletlerin şarjlarının dolu ve çalıştırılabiliyor olması şartı arandı. Çalıştırılamayan veya şarjı bitmiş elektronik eşyalar kabin içine alınmadı. TSA ve Avrupa Komisyonu tarafından, 14 Ağustos’ta ülke sivil havacılık otoritesi ve sektör temsilcilerine gönderilen son yazıda ise denetimlerin artırılarak tüm uçuşlarda yaygınlaştırılması istendi.


Havalimanlarında temmuzun ilk haftasında başlatılan uygulamayla, ABD ve İngiltere’ye uçan yolcuların elektronik eşyaları ayrı bir denetimden geçiriliyor. Yolcuların en az yüzde 15’inde gerçekleştirilen kontrollerde, cep telefonu ve dizüstü bilgisayar gibi her türlü elektronik eşya, ‘muhafazasından ve bağlantı kablolarından ayrılarak’ x-ray’den geçiriliyor ve çalışır durumda olup olmadığı kontrol ediliyor. Denetimleri yeterli bulmayan ABD ve Avrupa Komisyonu ise kontrollerin tüm uçuşlarda ve her yolcu için yapılmasını istiyor. Ancak sektör temsilcileri, uygulamanın yaygınlaştırılmasının sorunları da beraberinde getireceğini düşünüyor.


Denetimler en az iki saat sürecek


ABD ve Avrupa Komisyonu’nun, uygulamanın genişletilmesiyle ilgili ‘ivedilikle görüş istediği’ havacılık kuruluşları ise duruma oldukça tepkili. Havayolu şirketleri, uzun süreli denetimler nedeniyle uçuşlarda aksama yaşanacağı ve özellikle bağlantılı uçuşlarda büyük kaos meydana geleceği uyarısında bulunuyor. Havalimanlarındaki güvenlik birimleri ise her yolcuda cep telefonu ve laptop gibi elektronik eşya bulunduğunu hatırlatarak, planlanan yeni uygulamanın güvenlik denetimlerini her uçak için en az iki saat daha uzatacağını ifade ediyor. Sıkı güvenlik tedbirlerinin yolcu ve görevlileri karşı karşıya getirdiğine dikkat çeken yetkililer ise artan denetimlerin seyahatleri çileye dönüştürdüğünü ve yolculara uçuş öncesi kâbus yaşattığını dile getiriyor.


Vizeyi Pegasus alacak


Pegasus Hava Yolları, vize başvuru hizmeti başlattı. Vize AŞ ortaklığı ile gerçekleştirilen uygulamayla bundan sonra yolcuların, yurtdışı seyahat planlamalarının en zorlu aşamalarından, ‘vize başvuru ve takip süreci’ Pegasus tarafından yürütülecek. Uygulamaya, www.flypgs.com ana sayfasında bulunan ‘Pegasus’la Uçuş’ sekmesinde yer alan ‘vize işlemleri’ butonundan veya vize.flypgs.com adresinden ulaşılabiliyor. Site üzerinden şirketle uçuşu olmayanların da, kullanabildiği vize hizmetini, başvuruları sırasında Pegasus’tan aldıkları uçak biletinin rezervasyon kodunu formlarına ekleyen misafirler indirimli satın alabiliyor.


Havalimanında pasaport polisi olmayacak


Atatürk Havalimanı’nda, sahte pasaport kullanımını ve pasaport kontrol banko önlerindeki uzun kuyrukları ortadan kaldırmak amacıyla yeni sisteme geçiliyor. Uzun süredir üzerinde çalışma gerçekleştirilen Biyometrik Entegre Otomatik Geçiş Sistemi (e gate), kısa süre sonra hizmete girecek. Fransa, İspanya, Hollanda, Danimarka ve Dubai gibi birçok ülkedeki havalimanında kullanılan sistem, Atatürk Havalimanı’nda istenen verimin alınması halinde diğer havalimanlarında da yaygınlaştırılacak. Pasaport polisinin görev almayacağı sistemden ilk etapt a sık seyahat eden yaklaşık 10 bin kişi faydalanacak.



http://ift.tt/1wZuRQe

Gül’ün ardından

Gül’ün ardından


Geçtiğimiz perşembe günü 7 yıllık görev süresini tamamlayan Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı dönemi, birçok ilklere sahne oldu. İşte Köşk’te geçen 7 yılın 10 maddelik özeti.




Heyecanlıydı. Elleri titriyordu. Hayatı adeta film şeridi gibi gözünün önünden geçti. Kayseri yılları, İslam Kalkınma Bankası’ndaki görevi, Necmettin Erbakan ve Tayyip Erdoğan’la tanıştığı ilk gün ve siyasete adım atışı… Az sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birçok kırılmaya sebep olacak kritik sürecin ilk adımı atılacaktı. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşmaya devam ediyordu. Tüm Türkiye ekranlara kilitlenmişti. Erdoğan konuşmasını uzattıkça heyecan arttı. Gözler, Gül’ün üzerindeydi. Başbakan, yaptıkları son değerlendirmeler ve araştırmalar neticesinde bir ismi ortaya çıkardıklarını söyledi ve “O da değerli, bugüne kadar beraber bu yolda olduğumuz, bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gül kardeşimizdir.” dedi. Salonda birden alkış tufanı koptu. Kimi partililer ise gözyaşlarına hâkim olamadı. Erdoğan konuşmasını, “Şüphesiz ki nihai karar Yüce Meclis’imizin olacaktır. Meclis’imizin kararı da milletimizin kararı olacaktır.” sözleriyle sürdürdü, partililer ise Başbakan’a “Kıskananlar çatlasın” sloganlarıyla eşlik etti. Erdoğan kürsüden indi, grup toplantısı sona erdi. Ve Abdullah Gül yeni bir hayata ‘merhaba’ dedi. Muhtıralı, erken genel seçimli ve de bol tartışmalı uzun bir sürecin sonunda Türkiye’nin 11. cumhurbaşkanı olarak Köşk’e çıktı. Peki 7 yıl nasıl geçti? İşte 10 maddede Gül’ün Çankaya serüveni:



1- Hitap kriziyle başladı, bir gün sonra başkomutanlığını kabul ettirdi


Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt kapıda karşıladığı Gül’ü, kürsüye çıkarken selamlamadı. Bu iyi haber değildi. Gül, tedirgindi. Ardından GATA Komutanı Korgeneral Necati Özbahadır ve diğer konuşmacılar da Gül’e alışıldığı gibi “Sayın Cumhurbaşkanım” yerine “Sayın Cumhurbaşkanı” diye hitap etti. Cumhurbaşkanı’nın morali bozulmuştu. “Selam ve hitap” krizi bir gün sonraki Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde aşıldı. Komutan ve askeri öğrenciler Gül’e “Sayın Cumhurbaşkanım” diye seslendi. Cumhurbaşkanı, rahat bir nefes aldı. O artık fiilen de başkomutandı.



2- Terörle mücadeleden, örgütle müzakereye


Göreve geldiği ilk dönemde, terör örgütüne çok sert ifadelerle yüklendi. Yapılan saldırıların intikamının alınacağını söyledi. Bununla beraber Cumhurbaşkanı, 2009’da söylediği ‘İyi şeyler olacak’ sözüyle aslında çözüm sürecinin fitilini ateşleyen isimler arasında başı çekti. Genel olarak süreç boyunca, hükümetle paralel bir yol izledi. Zaman zaman ise tedirginlikler yaşadı. Örgütün, Başbakan Erdoğan’ın naif tabiriyle ‘şımarması’, özellikle hükümete yakın medya tarafından PKK’ya giydirilen dokunulmazlık zırhı, Gül’ü de rahatsız etti. Yine de süreçten desteğini çekmedi. Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevruz’undaki ‘barış’ çağrılarını da olumlu karşıladı.


3- Gezi’de hükümetten ayrı düştü


2013’ün Mayıs ayının sonlarına doğru, Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların sökülmesini engellemek için başlayan protesto gösterileri şiddet eylemlerine dönüşerek diğer şehirlere de yayıldı. Erdoğan, eylemcilere ‘çapulcu’ dedi. Yaşananları, birçok olaydaki gibi ‘darbe girişimi’ olarak nitelendirdi. Gül ise farklı bir yol izledi. ‘Mesaj alınmıştır’ dedi. Demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını vurguladı. Hatta “Bir açıdan bu ve benzeri olayların başlangıcı ile ilgili açıkçası gurur da duyarım.” ifadelerini kullandı.



4- Noter damgası yedi


2013’te şike soruşturmasının ardından, bu eylemi yapanlara verilen cezaları azaltan yasayı veto ederek, toplumun geniş kesimlerinin büyük sempatisini kazandı. Fakat son dönemi anti-demokratik yasalara ‘evet’ demekle geçti. Ülkeyi muhaberat devletine çevirme potansiyeli taşıyan MİT yasası olmak üzere, yargıyı siyasallaştıran HSYK, hür teşebbüsü engelleyen dershane düzenlemelerini onayladı. Veto etmediği internet düzenlemesiyle, Twitter ve YouTube yasaklarının önünü açtı. Sonra da bu yasakları tweet atarak eleştirdi.


5- Devletin hiyerarşisi altüst


Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması sürecinde karşılıklı sıcak mesajlar veren Başbakan Tayyip Erdoğan ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, 10 Mayıs 2014’te tarihe geçecek sertlikte bir tartışma yaşadı. Erdoğan, Feyzioğlu’nun konuşmasına sinirlendi ve müdahale etti. Feyzioğlu “Çok yapıcı bir konuşma.” görüşünde ısrar edince Erdoğan, daha da öfkelenerek “Böyle edepsizlik olmaz ki.” tepkisini gösterdi. Feyzioğlu da, “Edepsizlik yapan ben değilim Sayın Başbakan.” karşılığını verdi. Başbakan bu kez, sesini yükseltti. “Sen kendin yapıyorsun. Yalan konuşuyorsun hep, Van’da neler yapıldığından haberin var mı?” diye bağırdı. Erdoğan, beraberindekilerle birlikte salonu terk etti ve Gül’e ‘gidelim’ manasında bir el işareti yaptı. Devletin zirvesini, birliğini ve bütünlüğünü simgeleyen Gül de Erdoğan’ın peşinden salonu terk etti.



6- DDK, tarihe ışık tuttu


Gül’ün yaptığı en olumlu hareketlerden biri Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) etkin kullanmaktı. DDK, önce Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli helikopter kazasını araştırdı. Tarihî bilgi ve belgelere ulaştı. Dosya, Özel Yetkili Mahkeme’ye taşındı. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kabri de DDK raporu sonrasında açıldı. Özal’ın vücudunda zehir çıktı. Hrant Dink cinayeti ve Madımak olayıyla ilgili hazırlanan rapor da devletin bu süreçlerdeki hata ve ihmallerini gözler önüne serdi.


7- Kulak rahatsızlığı siyasi hayatını bitirecekti


Gül’ün kulak rahatsızlığı aslında daha eskiye dayanıyordu. 2006’nın Mart ayında GATA’da bıçak altına yattı. İç kulak operasyonu tam iki buçuk saat sürdü. 2012’nin Ağustos ayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için tam bir kâbustu. Kırgızistan ziyaretini yarıda kesti, ülkeye döndü. Bir süre hastanede ilaç tedavisi gördü. Fakat iyileşememişti. Bir yıl sonra bu kez ameliyat olmak zorunda kaldı. Gül’ün sol kulağına ‘koklear implant’ yerleştirildi. Bu teknoloji sayesinde kulağa gelen sinyaller doğrudan sinirlere iletilmeye başlandı. Gül artık iyileşmişti. Rahat bir nefes aldı.


8- İlklerin cumhurbaşkanı oldu


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’ndeki 7 yıllık görev süresi boyunca birçok ‘ilk’e imza attı Abdullah Gül, cemevi ziyaret eden ilk cumhurbaşkanı oldu. Yine Köşk’te onun döneminde ilk kez şehit aileleri için iftar verildi. Gül, Muharrem ayı iftarını da yine ilk kez Köşk’te gerçekleştirdi. Görev süresi boyunca Türkiye’nin 81 ilini de ziyaret eden ilk cumhurbaşkanı oldu. Gül, il ziyaretleri sırasında valiliklere de hediye takdim edilmemesi konusunda uyarıda bulundu. Bunun yerine Gül için 460 bin fidan dikildi, 3 bin öğrenciye burs verildi. 11. Cumhurbaşkanı, haleflerine göre en çok yurtdışı seyahati yapan isim oldu. Türkiye dışına 119 seyahat gerçekleştirdi. Gül, eşi başörtülü ilk cumhurbaşkanı olarak da tarihe geçti. Ayrıca TBMM tarafından seçilen son cumhurbaşkanı oldu.


9- Başbakanlık planları ‘yeni yetme’lere takıldı


Önce, ‘bu şartlarda siyasete devam etmeyeceğini’ söyledi, birkaç ay sonra ‘millete hizmete devam’ kararı aldı. Görev süresinin bitmesine sayılı günler kala ‘Partime döneceğim.’ dedi. Fakat Bülent Arınç’ın tabiriyle partinin yeni yetmeleri Gül’ü istemiyordu. Gazetelerdeki köşelerinden, TV ve gazetelerden hatta sahte isimlerle açtıkları sosyal medya hesaplarından bunu açık açık dile getirdiler. Tabii yeni yetmeleri cesaretlendiren asıl isim Başbakan Erdoğan’dı. Ve Erdoğan sonrasını şekillendirecek olağanüstü kongreyi, Gül’ün görev süresinin bitiminden bir gün önce topladılar. Siyaset dilinde buna ‘Seni partide istemiyoruz.’ deniyordu. Gül için işaret ettikleri yer en azından şimdilik bekleme odası oldu.


10- Köşk’ün tek patronu: Hayrünnisa Hanım


Hayrünnisa Hanım’a ayrı bir parantez açmak lazım. 7 yıl boyunca Köşk’ün tartışmasız tek patronuydu. Gül’ün giyeceği kıyafetten, Çankaya’ya alınacak personele kadar son sözü hep o söyledi. Zaman zaman kullandığı bütçenin büyüklüğü nedeniyle eleştirilse de Köşk’e zarafet kattı. Restorasyon çalışmalarıyla, devletin zirvesi bambaşka bir çehreye büründü. Depolarda çürümeye terk edilmiş sanat eserlerini ülkeye kazandırdı. Giderayak yaptığı ‘Asıl intifadayı ben başlatacağım.’ açıklamasıyla da aslında siyasetin de ne kadar içinde olduğunu gösterdi.



http://ift.tt/W0uHar

Fransa'da korkutan patlama: 2 ölü

Fransa'da korkutan patlama: 2 ölü


Fransa'nın başkenti Paris'in doğusundaki Rosny-sous-Bois banliyösünde, 4 katlı bir binada patlama meydana geldi. Sabah saat 7:30 sıralarında meydana gelen patlamada 2 kişi hayatını kaybederken, 12 kişi de yaralandı.




Seine-Saint-Denis Valisi Philippe Gally, büyük bölümü yıkılan binada kurtarma çalışmalarının sürdüğünü bildirdi. Gally, halen 5'i çocuk olmak üzere en az 10 kişinin göçük altında olduğunu kaydetti. Patlama esnasında binada kaç kişinin bulunduğunun da tam olarak belli olmadığını açıklandı.



Patlamanın nedeni ile ilgili de araştırmalar sürerken, Philippe Gally, gaz kaçağı ihtimali üzerinde durulduğunu vurguladı. Olay yerine gelen İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve da çalışmaların sürdüğünü belirterek, mağdur ailelere gerekli desteğin veileceğini söyledi. Cazeneuve, gaz kaçağı ihtimali de dahil tüm olasılıkların değerlendirildiğini söyledi. Le Parisien gazetesi de patlamanın meydana geldiği binada 3 gün önce gazla ilgili çalışmalar yürütüldüğünü aktardı.



Olay yerine çok sayıda itfaiye de sevk edilirken, Rosny-sous-Bois Belediyesi,tahliye dilen yan binalarda oturanlar için şehirdeki spor salonunun ayrıldığını duyurdu.



http://ift.tt/W0uHag

29 Ağustos 2014 Cuma

İki saat için Gürcistan'a girdiler, 9 gün sonra 2500 Euro ödeyerek çıkabildiler

İki saat için Gürcistan'a girdiler, 9 gün sonra 2500 Euro ödeyerek çıkabildiler


İçeriğinde kodein maddesi bulunan bazı ağrı kesicilerle Gürcistan'a girenler 2 bin 500 Euro para cezasına çarptırılıyor. İşlemlerin uzun sürmesi sebebiyle de ülkeyi terk etmelerine günlerce izin verilmiyor.




Fransa'dan Türkiye'ye izine giden bir aile birkaç saatliğine Gürcistan'a gezmeye gitti, ülkeden 9 gün sonra çıkabildi. Yanında taşıdığı ağrı kesici yüzünden gümrükte alıkonulan Arzu Bilici 2 bin 500 Euro para cezası ödeyerek ülkeden ayrılabildi. Hem Fransız hem de Türk pasaportuna sahip olan Arzu Bilici iki devlet yetkililerinin de sorunuyla ilgilenmediklerinden şikâyetçi.


Fransa'nın Strasbourg şehrine 20 kilometre mesafedeki Brumath'da yaşayan Arzu Bilici, ailesiyle birlikte yaz tatili geçirmek için gittiği Ardahan'dan birkaç saatliğine Gürcistan'a gitmek istedi. Gümrük kapısından geçerken altın veya ilaç olup olmadığını soran polislere migren hastalığı olduğu için yanında taşıdığı 'Dafalgan' adlı ağrı kesici haplarının olduğunu söyledi ve o andan sonra problemler başladı. Aile, tekrar Türkiye'ye dönmek istedi fakat buna izin verilmedi. Sonra polislerle birlikte gezmek istediği Ahıska'ya gittiler. Bu arada Fransa'nın Gürcistan Konsolosluğu'ndan bir yetkili, sadece ilacın içindeki bir maddenin oranının kontrol edilip belki bir miktar ceza ödeyip bırakılacağını aktardı. Arzu Bilici, "Aynı anda hem Türkiye hem de Fransız yetkili makamlara iletildi, doktor raporları da geldi ama dinlemediler." dedi.


"ERTESİ GÜN İŞLEMLERİNİZ BİTER, DEDİLER 9 GÜN BEKLETTİLER"

Eşi, ve 3 çocuğu ile birlikte Ahıska'ya varan Bilici ailesi geceyarısına kadar ifade verdi. İki küçük çocuğunu Ardahan'a akrabalarının yanına gönderen Arzu Bilici esi ve büyük oğlu ile birlikte otele yerleştiler.


Yetkililer ilacın Tiflis'te kontrol edileceğini ertesi gün geleceğini söylediler, ertesi gün analiz raporları gelmedi. Araya hafta sonu girdi, pazartesi günü rapor maille geldi fakat polisler bu sefer de orijinalinin gelmesi gerektiğini söylediler. İki gün de orijinalini beklediler, orijinali geldikten sonra Bilici savcılığa gitti ve mahkemeye çıkmasına karar verdiler. Fakat buradaki savcının onayından sonra Tiflis Savcılığı'nın da onaylaması gerektiğini söyleyerek iki gün daha beklettiler ve 9. günün sonunda mahkemeye çıkabilen Arzu Bilici, mahkemenin verdiği "2 bin 500 Euro para cezası, 5 yıl Gürcistan'da araç kullanmama ve 5 yıl boyunca Gürcistan'da, eğitim, sağlık ve hukuk alanında çalışamama" cezasıyla ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Hayatında ilk defa mahkemeye çıktığını söyleyen Bilici "Çok kötü bir şeydi, Allah kimseye yaşatmasın." dedi.


BİR AİLE DAHA AĞRI KESİCİ YÜZÜNDEN 10 GÜN BEKLEDİ

Bilici ailesi işlemlerinin bitmesini beklerken 4. gününde yine Fransa'da yasayan Hatice Kaynar ismindeki Türk vatandaş aynı sebepten polis merkezine getirildi. Hatice Kaynar ve eşi de10 gün mahkemeye çıkmayı bekledi ve 2 bin 500 Euro para cezası ödeyerek Gürcistan'dan ayrıldılar.


"BAZILAR HİÇ DÖNEMEDİLER"

Hem Türkiye hem Fransa Dışişleri bakanlıklarına kadar haber verdiklerini söyleyen Bilici ilgisizlikten şikâyetçi, "Sadece telefonla arayıp hal hatır sordular ama resmi olarak hiç bir şey olmadı." dedi.


Fransız Konsolosluğu'nun ilgilenmekten daha çok moral bozduğunu söyleyen Arzu Bilici, kendilerine "siz suç işlediniz; kodein yasak. Bazıları bir hafta kaldı, bazıları 10 gün, bazıları ise hiç dönemediler." kendileriyle ilgilenmediklerini söyledi. Bilici, "Fakat ne zaman olay Fransız medyasına yansıdı, ondan sonra aramaya başladı." dedi.



Olaydan sonra 4 gün boyunca her gece ayni kâbusları görerek uyandığını söyleyen Bilici 17, 12 ve 6 yaşlarındaki çocuklarının da bu psikolojiyi üzerlerinden atamadıklarını söyledi.



http://ift.tt/1zQEnkP