18 Ağustos 2014 Pazartesi

Gazze'deki çatışma Fransa’ya ilerliyor

Gazze'deki çatışma Fransa’ya ilerliyor


İsrail ordusu Filistinlileri katletmeye devam ederken insan, politikacıların ve entelektüellerin yaptıkları açıklamalardan utanıyor: “Lütfen gereğinden fazla tepki vermeyin”, “lütfen anti-semitizm tuzağına düşmeyin”. Bu cümleler aslında biri İsrail’i eleştirdiğinde hep söylenen şeyler.




Filistinlilere destek gösterilerinin bazılarının yasaklandığı Fransa’da durum kafa karıştırıcı. François Hollande’ın yeni muhafazakâr dış ilişkiler takımına karşı çıkamaması, Başbakan Manuel Valls’ın Siyonizm sempatisiyle birleşiyor ve demokrasinin önündeki en önemli potansiyel tehditlerden birini oluşturuyor: Protestocuların en temel sivil haklardan mahrum bırakılması tehlikesi değil çok daha ciddisi, nüfusun bir bölümünü “içerideki düşman” olarak tanımlamak.


Gazze’yle ilgili olarak dünya çapında ifade edilen şeylere ekleyecek çok az şey var: Bu aslında asimetrik bir savaşken Hamas ve İsrail ordusunu aynı kefeye koyan “dengeli” yorumlar ve “anti-Semitizmin” hortlamasına karşı uyarılar ve Yahudi entelektüellerin mahcup yorumları.


Şu iyi bilinen bir gerçek ki herhangi biri Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’i eleştirebilir ama Benyamin Netanyahu’yu eleştiremez. Muhtemelen bu nedenle Ortadoğu Dörtlüsü Özel Temsilcisi Tony Blair, oralara gitmeyi gerekli bile görmedi. Sonuç olarak savaşın çözümünün, komşularıyla barış içinde yaşaması yönünde yapılan baskılara değil, zira bunların boşuna olduğu ve İsrail’in bunları pek de kaale almadığı defalarca kanıtlandı, İsrail’e bağlı olduğu herkesçe paylaşılan bir düşünce.


Bu arada Ortadoğu’daki sorunlar Avrupa’ya ve özellikle de Fransa’ya ulaşmaya devam ediyor. Suriye’den dönen ve milli güvenlik için apaçık bir tehdit yaratacak olan Fransız cihatçıları fark etmişsinizdir. Diğer adıma da Vall’un Filistin yanlısı gösteriler hakkındaki yorumlarından sonra ulaşıldı: “Haritada Filistin’in nerede olduğunu bile bilmeyen periferiden gelen bu gençler”. Fransa nüfusunun bir kısmını, özellikle de tüm siyasi sınıflar tarafından çok uzun zaman önce terk edilen bu geride kalanları, garip bir şekilde damgalaması başarılı bir entegrasyon yönünde duyarlı bir hamle sayılmaz. Anti-Semitizm’in güya hortlamasından ziyade insanları sinirlendiren işte bu.


Gösterilerde elbette güvenilmez holiganlar veya amacı provokasyon olan kişiler vardı. Peki neden yarı faşist Yahudi gençlik örgütlerinin rolünden bahsedilmiyor? Bunun yerine yorumcular göstericilerin Yahudileri İsraillilere, İsraillileri ise Filintinli katillerine indirgediği fikrine odaklanıyor. Böylece de sözüm ona “yeni anti-Semitizm” oluşuyor ve Fransa’ya yayılıyor.


Hollande’ın İsrail’in aşırı sağ pozisyonuyla hizalanması, dayanışma gösterilerine yasak getirilmesi, bu dayanışmanın farkında olunarak anti-Siyonizm’le karıştırılması ve anti-Semitizm’le bağdaştırılması, bunların hepsi Fransa Cumhurbaşkanı’nın etrafındakilerin ve kendisine dış politika öğütleri verenlerin taraflı fikirlerinin kötü etkilerini yansıtıyor.


“Yahudi düşmanlığı” ile mimli, periferiden gelen gençleri Valls’in söylediği gibi “tehlikeli bir sınıfa” dönüştürmek siyasi bir hata ve aynı zamanda utanç verici. Ayrıca Fransa’nın entegrasyon politikalarındaki başarısızlığının bir kanıtı. Araştırmacı Malika Sorel-Sutter’ın geçenlerde Le Figaro’da vurguladığı gibi, “Göçmen çocukları çeşitlilik kutusuna hapsetmek çatışmanın ithalini güçlendirmekten başka bir etkide bulunmuyor.”


Yani sorun bazı entelektüellerin yaptığı gibi Ortadoğu’daki sorunların Avrupa’ya ithal edilmesinin nasıl engelleneceği değil: Çünkü zaten buradalar. Tam tersine, günün birinde Fransa’daki herhangi bir hükümetin entegrasyon sorununu ciddi bir biçimde ele alıp almayacağı ve bunu nasıl yapacağı. Özellikle de Sorel-Suter’ın hatırlattığı üzere bunun araçları varken: “Entegrasyon karşılayan halkın kimliğini oluşturan ilke ve değerlerin kullanılmasını içerir”, “Fransa’da cumhuriyetçi meritokrasiyi yeniden tesis etmek elzemdir.”


Fransa’nın önünde barış içinde, entegre olmamış unsurlar tarafından altüst edilmeksizin futbol ya da dayanışma gösterileri yapabilmek için muhtemelen uzun bir yol var. Ama bunların anti-Semitizm veya İsrail nefretiyle hiçbir ilişkisi yok. İlk önce Fransa’nın kendisiyle ilişkisi var.


LUC DEBIEUVRE



http://ift.tt/1pEUYXs

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder