30 Nisan 2014 Çarşamba

Suriye'de 285 Fransız vatandaşı bulunuyor

Suriye'de 285 Fransız vatandaşı bulunuyor


Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, Suriye'ye savaşmak için giden Fransız vatandaşı sayısının 285 olduğunu açıkladı. Meclis Hukuk Komitesi'nde yaptığı açıklamada Cazeneuve, son birkaç ayda savaşa giden Fransızların sayısında yüzde 75 oranında artış yaşandığını belirterek, bunun endişe verici bir durum olduğunu söyledi.




Fransa İçişleri Bakanı Cazeneuve, 120 kişinin de Suriye'ye gitmek üzere Fransa'dan ayrıldığının tespit edildiğini söyledi. Cazeneuve, Suriye'den dönen Fransız vatandaşının sayısının 100 olduğunu belirterek 25 kişinin ise bu ülkede hayatını kaybettiğini aktardı.


Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, daha önce Suriye'ye savaşmak için gidecekleri engellemek adına; aileler için yardım hattının oluşturulması ve internette kurulacak platformla çocukları tehlikede olan ailelere daha hızlı ulaşım sağlanmasının da bulunduğu 10 maddelik önlem planını kamuoyuyla paylaşmıştı.


Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius ise daha önce yaptığı açıklamada savaşöak için Suriye'ye giden ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu Fransız vatandaşlarının sayısının 500 olduğunu aktarmıştı.



http://ift.tt/1hdDTfv

Soruşturma yok, rutin inceleme

Soruşturma yok, rutin inceleme


Bir internet sitesinin haberine göre Fethullah Gülen Hocaefendi'yle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda başlatıldığı iddia edilen soruşturma iddiaları asılsız çıktı.




17 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından çeşitli başsavcılıklara suç duyurusu dilekçelerinin yanısıra tekzip edilen gazete küpürleri delil gösterilerek başvurularda bulunuldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, gelen suç duyurularını rutin olarak değerlendirmeye aldı. Suç duyurularında hukuki bir delil bulunamadığı için soruşturma aşamasına henüz geçilmedi.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Gülen için, "İadesini talep edeceğiz" sözlerini kullanmasının ardından bazı gazete ve medya organlarında darbeye teşebbüs suçlamasıyla soruşturma yürütüldüğü iddiaları yer aldı. Ancak, adliye kaynaklarından edinilen bilgilere göre soruşturma olarak adlandırılan işlemin rutin inceleme işlemi olduğu belirtildi.


Kaynaklar, suç duyurusu dilekçelerini kanunen işleme alma zorunluluğuna dikkat çekti.



http://ift.tt/1n1qa0c

Fransa’dan 50 milyar Euro’luk tasarruf kararı

Fransa’dan 50 milyar Euro’luk tasarruf kararı


Fransa Meclisi, Sosyalist hükümetin öngördüğü 50 milyar Euro'luk tasarruf paketini onayladı. Fransız halkı 2017 yılına kadar acı reçeteyi uygulayacak.




Ekonomik krizin etkili olduğu Fransa'da hükümet tasarruf tedbirlerini artırma kararı aldı. Almanya'dan sonra Euro Bölgesi'nin ikinci büyük ekonomisi olan Fransa'da ekonominin yeniden düze çıkarılması için Soyalist hükümet tarafından hazırlanan tasarı meclisten onay aldı.


François Hollande liderliğindeki Sosyalistler, bütçe açığını Avrupa Birliği'nde üst sınır olan yüzde 3 barajının altına çekebilmek için 2017 yılına kadar 50 milyar Euro'luk kemer sıkma paketini uygulamaya koyacak.


Yapılan oylamada tasarruf paketine 265 milletvekili onay verirken, pakete karşı çıkanların sayısı ise 232 oldu. Hollonde'ın partisinden 41 milletvekilinin de paket aleyhinde oy kullandığı haber verildi.


Fransa uzun süredir ağır bir borçlanma, yüksek seyreden işsizlik ve ulusal ekonominin gerilemesine karşı mücadele veriyordu.



http://ift.tt/1hdyQvy

Carla Bruni: Bir vatandaş olarak, eşim yeniden aday olmasını istiyorum

Carla Bruni: Bir vatandaş olarak, eşim yeniden aday olmasını istiyorum


Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin eşi Carla Bruni, bir vatandaş olarak eşimin yeniden cumhurbaşkanlığına aday olmasını istediğini söyledi.




Amerika'da katıldığı televizyon programında Nicolas Sarkozy'nin adaylığı ile ilgili soruları cevaplayan Bruni, "Bir kadın olarak istemiyorum ama bir vatandaş olarak aday olmasını istiyorum." ifadelerini kullandı. Eşinin mutluluğunu istediğini ama ülkesinin de kendisini ilgilendirdiğini vurgulayan eski first lady, Nicolas Sarkozy'nin aday olmak istemesi durumunda kendisini vazgeçirmeye çalışmayacağını dile getirdi.


Carla Bruni, daha önce yaptığı açıklamada eşinin yeniden siyasi görev üstlenmesini istemediğini kaydetmişti. Bruni, "Yeni hayatımızda çok mutluyuz." ifadelerini kullanmıştı.



http://ift.tt/1pNPpYf

Erdoğan, Ermeni mesajını savundu: Korkuyla yaşayan devlet, reform yapamaz

Erdoğan, Ermeni mesajını savundu: Korkuyla yaşayan devlet, reform yapamaz


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1915 Olayları'nın yıldönümünde hayatını kaybeden Ermeniler için yayınladığı taziye mesajının gerekçelerini, TBMM'deki AK Parti Grup Toplantısı'nda anlattı.




Tarihe artık farklı gözlerle bakılması gerektiğini belirten Erdoğan, geçmişte yaşanan acıların ve korkuların hem Osmanlı Devletinin hem Türkiye Cumhuriyeti'nin bir takım yöneticileri, elitleri tarafından son derece elverişli bir istismar aracına dönüştürüldüğünü belirtti ve "Milletin yaşadığı korkular millet üzerinde bir tehdit, şekillendirme aracı olarak kullanıldı." dedi. Bölünme ve irticanın, toplumu terbiye etmek için kullanılan, neticesi de alınan 2 önemli korku olduğunun altını çizen Erdoğan, bu açıdan her devletin korkularıyla yüzleşmesi gerektiğini kaydetti: "100 yaşında, 200 yaşında korkularla yaşayan hiçbir millet, hiçbir devlet reform yapamaz." dedi.


2014 yılından 2023 yılına kadar bir dizi çok önemli tarihi olayın 100. yıldönümlerinin idrak edileceğini söyleyen Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'nın bu sene 100 yıldönümü olduğunu hatırlattı. Erdoğan, "1. Dünya Savası Osmanlı Cihan devletinin tarih sahnesinden silinmesiyle sonuçlanmış, Türkiye Cumhuriyeti de bu dünya savaşının ardından kurulmuştur. 1914 yılının kış aylarında Sarıkamış Harekatı yapılmış, çok sayıda askerimiz bu harekatta şehitlik mertebesine ulaşmıştı. 100. yılına ulaştığımız Sarıkamış Harekatı'nı da bu yılın sonundan itibaren farklı etkinliklerle idrak edecek, şehitliklerimizi ve şehitlerimizi şehadetlerinin 100. yılında farklı şekilde yad edeceğiz" dedi. 2015 yılının da yine önemli hadiselerin 100. yılına tekabül ettiğini ekledi.



http://ift.tt/1iGZgdG

Regaib Gecesi ve üç aylarda çok sorulan oruç, namaz soruları

Regaib Gecesi ve üç aylarda çok sorulan oruç, namaz soruları


Soru: Üç ayların başlangıcı olan Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib Kandili denmektedir. Regaib ne demektir, nereden gelmektedir bu isim? Kısa da olsa bilgi verebilir misiniz?




Cevap: Normal zamanlarda cuma gecesi zaten mübarek bir gecedir. Bu mübarek geceye bir de üç ayların ilki olan Receb ayının ilk cuma gecesi olma özelliği de eklenince, iki mübarek vaktin birleşmesi gibi iki katlı bir kutsallık oluşmakta, böylece kaçırılmaması gereken bir mübarek gece manasında (Regaib Gecesi) meydana gelmektedir. Bu özelliğinden dolayı melekler bu geceye (Regaib Gecesi) adını vermişlerdir, rağbet edilmesi gereken kutsal gece mesajı vermişlerdir.


Soru: Üç aylar girince oruç tutmaya başlıyoruz. Ancak önce geçmişte tutamadığımız borç oruçlarımızı mı tutsak, yoksa ayın özelliğine ait nafile oruçlara niyet etsek de sonra mı borç oruçlarımızı kaza etsek diye tereddüt ediyoruz?


Cevap: Önce geçmişten kalan borç oruçların tutulması daha isabetli olur denebilir. Çünkü farz olan oruç borçlarından sorumlu olursunuz ama nafile oruçlardan sorumluluk söz konusu olmaz. Öyle olunca önce farz borçlarınızın sorumluluğundan kurtulmayı tercih edip sonra nafile sevabına niyetlenmenizde isabet var, demek yanlış olmasa gerektir.


Soru: Bazen erken sahur yapıp yatıyorum. Ancak gece uyandığımda susadığımı hissedince kalkıp su içiyorum. Bazıları, ‘niyet ettikten sonra bir şey yer içersen orucun bozulur’ diyorlar. Gece niyet ettikten sonra kalkıp bir şey yeme içme ile oruç bozulur mu?


Cevap: Gece ne kadar erkenden niyet edersen et oruç, imsak dakikası girince başlar. Bu sebeple, imsaktan önceki yeme içmeler orucu bozmaz. Çünkü oruç henüz başlamamıştır ki bozulmuş olsun. Bu itibarla, imsak başlamadan yeme içmenin serbest olduğu hatırlanmalı, boşuna vesveseye kapılmamalıdır.


Soru: Namazda secdeye kapandığımızda alnın zemine temasının farz, burnun temasının ise vacib olduğunu biliyoruz. Ancak erkeklerin başlarındaki takkenin ucu bazen alın üzerine iniyor, nitekim hanımların başörtülerinin de alınlarına yapışıp alnın zemine temasına mani olduğu gibi. Bu durumlarda alnı örten takke ve başörtüsü secdeye zarar veriyor mu? Secdede alnın çıplak olarak zemine temas etmesi gerekli değil mi?


Cevap: Alnın secdede zemine temas etmesi gereklidir. Mümkün oldukça alnın zemine temasını önleyen örtülerden alnı açık tutmalı, alın secde yerine çıplak olarak temas etmelidir. Ancak istek dışı durumlarda alınla secde arasına giren bu ince kumaş perdesinin secdeye mani olmadığı da (sahabelerin sarıklarının uçlarının alınları arasına girmesiyle secdeye mani sayılmadığından da) anlaşılmaktadır. Nitekim yerin sıcaklığından dolayı sarığın ucuna secde eden sahabeler de görülmüştür. Bununla beraber dikkatli olmak, bir mecburiyet olmadan alnı hep açık tutmak, alınla zemin arasına takke, sarık, başörtüsü gibi engelin sarkmasına fırsat vermemek daha isabetlisidir.


Soru: Namazda hanımların başlarını örtmelerinin farz olduğunu biliyoruz. Ayaklarını da başları gibi örtmeleri gerekli mi? Çorapsız namaz kılamazlar mı hanımlar?


Cevap: Namazda hanımların başlarını örtmeleri farzdır. Ancak ayaklarını örtmeleri aynı şekilde farz değildir. Bu sebeple çorapsız kılınan namaz sahihtir. El-yüz ve ayaklar açık kılınabilir. Yukarıdan aşağıya inen eteğin ucu ayakların üzerindeki aşık (elmacık) kemiklerine kadar iniyor, bu kemik çıkıntılarını örtüyorsa namaz için şart olan tesettürü temin ediyor demektir. Bundan aşağısını örtmesi ise sevap gereği olur, mecburiyet icabı sayılmaz.



http://ift.tt/R1Lebv

Kılıçdaroğlu hakkında Bilal Erdoğan suç duyurusunda bulunmuş

Kılıçdaroğlu hakkında Bilal Erdoğan suç duyurusunda bulunmuş


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ifadeye çağrılmasına ilişkin soruşturmanın Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın şikayeti üzerine başlatıldığı öğrenildi.




Savcılık, Kılıçdaroğlu'nun sehven ifadeye çağrıldığını açıklamıştı.



http://ift.tt/1rEkIk0

Hocaefendi’nin avukatı Albayrak: Soruşturma bile yok

Hocaefendi’nin avukatı Albayrak: Soruşturma bile yok


Fetullah Gülen Hocaefendi’nin avukatı Nurullah Albayrak, Hocaefendi’ye yönelik iade iddialarıyla ilgili açıklamada bulundu.




Albayrak, müvekkili hakkında yürütülmekte olan bir ceza soruşturması bulunmadığını belirterek Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs olduğunu kaydetti. Albayrak, “Müvekkilim hakkında yürütülmekte olan bir soruşturma ya da yakalama kararı bulunmamaktadır. Buradaki mahkeme karar verse dahi kararın Adalet Bakanlığı aracılığıyla ABD’li yetkililere iletilmesi gerekiyor. Kararın ABD mahkemelerince yerinde görülmesi lazım. Başbakan’ın açıklamalarının karşılığı adil yargılamayı etkilemeye teşebbüstür. Bunu Başbakan da yapsa Adalet Bakanı da yapsa böyledir. Karar mercii bağımsız mahkemelerdir. Bu açıklama mahkemeler üzerinde baskı oluşturur.” ifadelerini kullandı.



http://ift.tt/1nGsJHn

Almanya’dan sert tepki: Türkiye, AB’ye ait değil

Almanya’dan sert tepki: Türkiye, AB’ye ait değil


Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’a yönelik, “Kendini hâlâ papaz zannediyor.” çıkışı ile havuz medyasının ‘paralel imam’ ilanına Almanya’dan çok sert karşılık geldi.




Federal Meclis Başkan Vekili ve Yeşiller Partisi Milletvekili Claudia Roth, Başbakan Erdoğan’ı demokrasi konusunda uyardı. “Korkarım Tayyip Erdoğan, istikrarı baskı ile eşdeğer tutuyor.” ifadelerini kullandı. AP Başkanı Martin Schulz da, Erdoğan’ın geçmiş yıllarda yürürlüğe koyduğu reformlardan geriye döndüğünün altını çizdi. Schulz, “Mevcut durumda Türkiye, AB’ye dâhil edilmeye ehil bir ülke değil.” dedi. Erdoğan’ın ötekileştirici söylemlerde bulunmasının doğru olmadığını sözlerine ekledi.


Bavyera Eyaleti’nin Avrupa Bakanı Beate Merk ise Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Gauck’a yönelik sözlerini sert bir dille eleştirdi. Merk, “Hukuk prensipleri, kuvvetler ayrılığı, sansür yasağı özgürlükçü demokrasilerin temel ilkeleridir. Bu değerlere saygı göstermemek Avrupa’ya kapıyı tam bir niyetle ve sesli bir patırtıyla kapamaktır. Eğer Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gauck’un açık sözlerini şimdi aşağılayarak atıyorsa, kendisinin ve politikasının maskesini ikinci kez çıkarmaktadır.” ifadelerini kullandı.


Almanya’nın saygın gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung’dan Reinhard Müller, yorumunda, “Eğer bir Alman devlet başkanı, AB adayı ülkede hâlâ kuvvetler ayrılığı işliyor mu, hükümet yargı kararlarına müdahale ediyor mu diye soruyorsa, bu uluslararası ilişkilerde kabaca bir tokattır.” dedi. Gauck’un Türkiye’deki demokrasi ve hukuk ilkesi konusunda ‘şok geçirdiğini’ belirtti. Müller, “Avrupa’da insan hakları ve kuvvetler ayrılığı ilkesi çoktan artık iç mesele olmaktan çıkmıştır. Türkiye, elbette mevcut durumu ile Avrupa’ya ait değil.” yorumunda bulundu.



http://ift.tt/1mboG1Y

29 Nisan 2014 Salı

Rhone Alpes O'nu okuyor

Rhone Alpes O'nu okuyor


Peygamber Efendimiz’i (sas) daha iyi tanımak ve tanıtmak için yola çıkan Rhone Alpes Anadolu Kültür Merkezi, ‘Herkes O’nu Okuyor’ kampanyasını başlattı. Efendimiz’in (sas) hayatı, güzel ahlakı ve barışçıl kişiliğinin anlatılacağı kampanya sonunda yapılacak sınavda, dereceye girenlere çeşitli hediyeler verilecek.




Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sas) daha iyi tanınmasını sağlamak için Rhone Alpes Anadolu Kültür Merkezi ‘Herkes O’nu Okuyor’ kampanyası başlattı. Türkiye ve dünyada 7’den 70’e herkesin Efendimiz (sas) ile ilgili kitapları okumaya teşvik eden yarışmada Efendimiz’in (sas) doğru ve aydınlatıcı bilgilerle daha yakından tanınması sağlanıyor. Kampanyaya Rhone Alpes Bölgesinde yaşayan 9 yaş ve üstü herkes katılabiliyor.


Yarışmaya katılmak isteyen kişiler Lyon, Annemasse, Macon, Saint Etienne, Oyonnax ve Valence'da bulunan Anadolu Kültür Merkezleri'nden kayıt yaptırarak, kampanyada yer alan kitap seçkisini ücretsiz edinebilir.


Program çerçevesinde, 25 Mayıs tarihinde ilgili şubelerde yapılacak sınavlarda ilk üçe girenler 8 Haziranda Lyon'da yapılacak finallere katılacak.


Rhone Alpes Anadolu Kültür Merkezi Müdürü Ahmet Gayretli projeyle ilgili olarak peygamber Efendimizi tanımak ve tanıtmak amacıyla yürütülen 'Herkes O'nu Okuyor' projesinin bölgemizde beklenen ilgiyi görmesi mutluluk verici olduğunu söyledi. O'nu anlama ve anlatma ihtiyacımızın her geçen gün arttığını kaydeden Gayretli, şu ana kadar Anadolu Kültür Merkezlerinde yaklaşık 1500 kişinin bu yarışmaya katılmak için kayıt yaptırdığını belirtti. Gayretli ayrıca şehir finallerinde dereceye girenler ile Lyon'da gerçekleşecek büyük finalde ilk üçe girene sürpriz hediyeler verileceğini sözlerine ekledi.



http://ift.tt/S5OZOs

Fransızlardan Euro'ya tam destek

Fransızlardan Euro'ya tam destek


Fransa'da gerçekleştirilen anket, halkın çoğunluğunun Euro'dan çıkarak yeniden Franc'a dönmeye karşı olduklarını ortaya koydu.




OpinionWay tarafından gerçekleştirilen araştırmada, Fransızların yüzde 56'sı, "Euro'dan çıkarak yeniden Franc'a dönmeyi destekler misiniz?" sorusuna 'hayır' cevabı verdı. 'Evet' diyenlerin oranı ise yüzde 26'da kaldı. Katılımcıların yüzde 18'i ise para biriminin kendisi için fark etmeyeceğini söyledi. Yaş aralığına göre de dağılımın yapıldığı ankette, Euro'dan çıkmaya en çok yüzde 70 oranla 65 yaşın üzerindekilerin karşı çıktığı belirtildi.


Fransızların Avrupa Birliği'ne bakışının da değerlendirildiği ankette, yüzde 44'lük kesim, Fransa'nın Avrupa Birliği'ne üyeliğinin 'olumlu' olduğunu ifade etti. Sadece yüzde 23'lük kesim Fransa'nın AB'ye üyeliğini 'kötü bir durum' olarak değerlendirirken, 'ne iyi ne kötü' diyenlerin oranı ise yüzde 33 olarak ölçüldü.



http://ift.tt/1pJTMDJ

Direksiyon başında telefon kullananların sayısı iki kat arttı

Direksiyon başında telefon kullananların sayısı iki kat arttı


Axa sigorta şirketinin TNS araştırma merkezi ile birlikte Fransızların araç kullanma alışkınlıkları hakkında yaptığı anketten ilginç sonuçlar çıktı. 1200 sürücünün katılımıyla gerçekleştirilen ve geçen hafta yayınlanan rapor ilginç bilgilere yer verdi. Rapora göre, araç kullananların yüzde 34'ü seyir halinde telefon kullandığını itiraf ediyor. Bu oran 2004'de yüzde 18'di. Fransa'daki mevcut Trafik Yönetmeliği'ne göre bu kural ihlali 135 euro para cezasına ve ehliyette puan kaybına sebep oluyor.




Araştırmanın ortaya koyduğu diğer olumsuzluklar ise şunlar:



  • Sürücülerin yüzde 30'u mola vermeden 4 ile 5 saat araç kullandığını itiraf ediyor. Bu oran 2004'de yüzde 23 idi. Güvenlik uzmanları, sürücülerinin her iki saatte bir mola vermesini tavsiye ediyor.

  • Trafik Yönetmeliği'ne göre şehir içi yollarda hız sınırı 50 km iken sürücülerin yarısı kimi zaman bu hız sınırını ihlal ettiğini, hatta sürücülerin dörtte üçünün sistematik olarak sarı ışıkta durmadığını itiraf ediyor.

  • Araştırma, hız ve alkol tüketimi konularında ise bazı ilerlemelerin kaydedildiğine dikkat çekti. Hız sınırının otoyollarda 130 km/s olduğu Fransa'da, sürücelerin yüzde 20'sinin buna riayet etmediği belirtildi. Bu oranın 2004'de yüzde 30 olduğu ifade edildi.

  • Diğer yandan, 4-5 kadeh alkol tükettikten sonra direksiyon başına geçenlerin oranında da 2004'e kıyasla düşüş yaşandığını ve yüzde altıya kadar gerilediği açıklandı.



http://ift.tt/1koHR8O

Gurbetin ölümü de zor

Gurbetin ölümü de zor


Avrupa’daki gurbetçilerin cenazelerinin çoğu vasiyet üzerine Türkiye’de toprağa veriliyor. Cenazeler ana vatana gönderilirken birçok sıkıntı çekiliyor. Bu sıkıntılar Paskalya, Noel ve yaz tatili ile Ramazan ve Kurban Bayramı’nda daha da artıyor.




Geçen hafta katıldığımız cenaze namazlarında 80 yaşındaki merhum Bilal Yılmaz ve 70’li yaşlarındaki merhume Döne Kekeç için son görevimizi yapıyoruz. Aslen Sivas Şarkışlalı olan bu iki gurbetçinin cenaze işlemleri, Paskalya tatilinden dolayı gecikmeli sonuçlanabilmişti. Vefat ettikleri hastanenin morgunda Döne Kekeç dört, Bilal Yılmaz da iki gün bekletilmişti. Aynı günlerde 7 gurbetçi daha vefat etmiş ve aralarında yasal işlemler için beş gün bekleyen bile olmuştu. Namaz bitince cenazeler ve yakınları, Sivas Şarkışla’ya gitmek için havaalanına doğru hareket ediyor. Kalanlarla caminin lokalinde sohbet ederken Danimarka’ya ilk gelen gurbetçilerden 60’lı yaşlardaki Sivaslı Erol Köse başlıyor eski günleri anlatmaya: “Türkiye’ye direkt uçağın olmadığı 1970’lerde cenazemizi arabanın üstüne yerleştirip 3 bin kilometre gidiyorduk. En yakınınız vefat etmiş ve siz onu arabanızın üstünde götürüyorsunuz. Hem yol yorgunluğunu hem de psikolojisini düşünün.”


Avrupa maceramızda 50 yılı geride bıraktık, “gurbetçi”likten “Avrupalı Türk”e terfi ettik ama değişmeyen şeylerin başında cenazelerin Türkiye’de toprağa verilmesi geliyor. Ve bu cenazeler ana vatana gönderilirken birçok sıkıntı çekiliyor. Cenazelerin uçakla gönderilmesi sıkıntıların azaldığı anlamına gelmiyor.


“Beni köyüme, annemin, babamın yanına gömeceksiniz. Size vasiyetim budur.” Bu sözler, yaşı kemâle eren ilk kuşağın tamamına yakınının ağzından mutlaka çıkmıştır. İlk kuşak için yıllarını geçirdikleri ülke hâlâ gurbet. Hele Müslüman mezarlığının olmadığı bir yerde gömülmek onlar için asla kabul edilmeyecek bir durum. Onların “Anama, babama hasret kaldım, bari mezarımız yan yana olsun” düşüncesi, “Mezarımıza Fatiha okuyacak birileri olsun” demektir aslında. Avrupa’da Hıristiyan mezarlığının bir kenarında Müslümanlar için ayrılan bölümde ‘garip’ yatmak yerine memleketlerinde gelip geçenlerin okuyacağı Fatiha’dan nasiplenmek isterler. Çok dile getirilmeyen temel düşünce ise ‘gâvur’ toprağında yatmanın sıkıntısıdır.


1970 ve 80’li yıllarda Avrupa’da bulunan Türklerin hem sayısı azdı hem de yaş ortalaması gençti. Elbette ecelin yaşı yok ama vefat edenlerin sayısı günümüze kıyasla oldukça düşüktü. İlk yıllarda ana vatana arabaların üstünde taşınan tabutlar, uçakla gönderilir oldu. Bu kez karşılarına çıkan problem maddiydi. Günümüze kıyasla uçak biletleri o yıllarda çok daha pahalıydı. Bugün 100-200 Euro’ya Avrupa’dan Türkiye’ye uçakla gitmek mümkünken, o yıllarda bir kişi en az 700-800 Euro’ya bilet alabiliyordu. Maaşların düşük, biletlerin pahalı olduğu o yıllarda bir cenazenin masrafı en az 4 bin Euro’yu buluyordu. Bu noktada ‘garibin hâlini garip anlar’ anlayışı devreye giriyordu. En yakınını kaybetmenin acısıyla yüreği yanan insanların yardımına dostları koşuyor, aralarında topladıkları paralarla cenazenin masrafını karşılıyorlardı. Tek sorun cenazenin Türkiye’ye gönderilmesi değildi elbette. Vefat sonrası ölüm ilamının hastaneden alındıktan sonra bulundukları ülkenin makamları ve Türk konsolosluğu tarafından onaylanması gerekiyordu. Bu işlemler en az birkaç günü bulunuyordu. O yıllarda uçak sefer sayısının da az olması bir başka sorundu.


1980’lerin ortasından itibaren hem nüfus arttı hem de vefat edenlerin sayısı. Diyanet öncülüğünde cenaze fonu kuruldu. Gurbetçi nüfusunun iyice arttığı günümüzde değişik cemaat ve dayanışma derneklerinin de kendilerine ait cenaze fonları bulunuyor. Bu fonlar, maddi anlamda bir zorluğun ortadan kalkması anlamına geliyor. Yıl sonunda hesaplanan tüm cenaze giderleri üyelere eşit olarak bölünüyor. Yıllık cüzi miktarda olan üye aidatını ödeyenler vefat ettiklerinde tüm masrafları fon tarafından karşılanarak toprağa verileceği yere kadar götürülüyor. Cenaze fonlarının bir başka kolaylığı ise vefat sonrası yapılması gereken işlemleri yapması. Kaybettikleri yakınının acısını yaşayanlar, sadece bir telefonla tüm işlemlerin fon tarafından yapılmasını sağlıyor. Her şeye rağmen bazı sıkıntıların çözümü hâlâ bulunamıyor. Bu sıkıntıların başında Paskalya ve Noel gibi uzun tatil günlerinde vefat etmek geliyor. Avrupa’daki resmî daireler kapalı olduğu için bazen günlerce hiçbir işlem yapılmadan çaresizce bekleniyor. Bu bekleme süresi Paskalya’da 4-5, Noel’de 6-7 günü buluyor.


Sıkıntılardan biri de ölümün yıllık izinlerin kullanıldığı yaz aylarına ya da Ramazan ve Kurban bayramlarına denk gelmesi. Bu dönemlerde uçak bilet fiyatları tavan yaptığından cenaze ve yakınları için masraf ikiye, üçe katlanıyor. Cenazeye refakat edecekler, kişi başına 800 Euro’yu bulan bilet parası ödemek durumunda kalıyor. Cenazenin yakınlarının fazlalığına göre refakat edenlerin sayısı onlarca kişiyi bulabiliyor. Bilet fiyatının yüksekliğinin yanında yoğunluktan dolayı yer bulma sıkıntısı da yaşanıyor. “Acılı günde para düşünülür mü?” sorusunun akıllara gelmesi doğal; ama klasik söylemle hayat devam ediyor ve faturayı geride kalanlar ödüyor. İlk kuşağın ‘gariban dayanışması’nı, Avrupa’da doğmuş yeni nesilde görmek pek mümkün olmuyor. Cenazeyle Türkiye’ye gidenlerin iş kaybı ise meselenin diğer boyutu.


Duygusal boyut

İşin maddi boyutunun yanında duygusal boyutu da var. Babası veya annesinin vasiyetini yerine getirip onları doğdukları yere defneden evlatları ve yakınları için hasret boyutu başlıyor. Toprağa verdikten sonra geriye dönenler, özlediklerinde veya bayramlarda kabir ziyareti yapmaktan mahrum kalıyorlar. Ancak yılda bir kez izne gittiklerinde kabir ziyareti yapabiliyorlar. O da yapabilirlerse tabii. Çünkü yeni nesiller, eskilerin aksine, Türkiye’deki yatırımlarını kasaba veya köyleri yerine şehir merkezlerine, özellikle de sahil kesimlerine yapıyor. Yıllık izne geldiklerinde de çoğu zaman memleketlerine uğramadan geri dönüyorlar. Türkiye’de toprağa verilenleri yılda bir kez bile olsa ziyaret edemiyorlar.


Cenazeler Türkiye’ye götürülmeye devam ederken; 2000’li yıllardan itibaren Avrupa’da sayıları giderek artan Müslüman mezarlıkları da oluşmaya başladı. İlk kuşak ‘ille de vatanım’ derken, ardından gelenler için ‘vatan’ kavramı giderek değişime uğradı. Doğdukları ülkeyi ‘vatan’ bilen nesiller, ‘öldüğümde buraya gömün’ demeye başladı. Bu vasiyetin gerekçesi, Türkiye ile olan ‘akrabalık’ bağlarının giderek kopması. Yıllar önce babasının veya dedesinin geldiği köy ve kasaba, yeni nesil için bir anlam ifade etmiyor. Bunda haksız da değiller. Köyünde tanıdık akrabası neredeyse hiç kalmamış. Hâl böyle olunca, gurbet vatan olurken, vatan da giderek gurbetleşiyor.


Müslüman mezarlıkları artıyor

Çok sayıda gurbetçi için vatan hâline gelen Danimarka’da ilk Müslüman mezarlığı, Eylül 2006’da açıldı ve bu mezarlığın sakinlerinin sayısı giderek artıyor. Kabri burada bulunan ilk kuşaktan Konyalı Hüseyin İnal, yaşıtlarının aksine, memleketine değil, Danimarka’ya gömülmeyi vasiyet etmiş. Oğlu Murat İnal, babasının aslında Danimarka’yı tercih ederken fedakârlıkta bulunduğunu söylüyor. “Kim anne ve babasının olduğu yere gömülmek istemez ki?” diyen Murat İnal, babasının torunlarına olan aşırı düşkünlüğünün Danimarka tercihinde rol oynadığını söylüyor. Hem kendisinin hem de kardeşlerinin istedikleri zaman babasının kabrini ziyaret ettiğini belirten İnal, “Babamın mezarının burada olması, ölümü hatırlamamıza ve gafletten uyanmamıza sebep oluyor. Sıkıntılı zamanlarımda babamın mezarını ziyaret edip dua ediyorum. Bu bende rahatlama oluşturuyor.” diyor.


En fazla Türk’ün bulunduğu Almanya’da da sayısı onlarla ifade edilen Müslüman mezarlıkları var. Bu ülkede Müslüman mezarlığı denince adını şehitlerin mezarının bulunduğu araziden alan Berlin Şehitlik Camii için özel bir parantez açmak gerekiyor. Berlin’deki Türk Şehitliği’nin hikâyesi, 1700’lü yılların sonlarına, Osmanlı-Prusya dostluğuna dayanıyor. Osmanlı’nın ilk sürekli sefiri (elçisi) olarak 3 Haziran 1797’de Berlin’e giden devlet adamı, şair ve mutasavvıf Giritli Ali Aziz Efendi, 1798’de vefat ediyor. Naaşının o dönemde ülkeye nakli mümkün olmadığından Prusya Kralı III. Friedrich Wilhelm bir yer tahsis ediyor. 1804’te Osmanlı maslahatgüzarı Mehmed Esad Efendi de Berlin’de vefat edince Ali Aziz Efendi’nin yanına defnediliyor. I. Dünya Savaşı’nda yaralanan tedavi için getirildikleri Berlin’de vefat eden Osmanlı subayları da buraya defnedilince mezarlığa “şehitlik” denmeye başlıyor. Ermeniler tarafından Berlin’de öldürülen Talat Paşa da 1943’te Türkiye’ye nakledilinceye kadar burada yatıyor. Türk Şehitliği, yalnızca Osmanlı Türk subayları ya da devlet adamlarına değil, Arap, Kazak, Pakistanlı, İranlı, Kırımlı, Filistinli, Tunuslu Müslümanlara da ev sahipliği yapıyor.


Gurbetçi Türkler, hemen hemen tüm şehirlerde Müslüman mezarlığı kurdu. Ancak hepsi müstakil değil. Bazıları Hıristiyan mezarlıklarının bir bölümünün Müslümanlar için ayrılmasıyla kurulmuş. Hollanda’da ilk Müslüman mezarlığı başkent Amsterdam’da 2012’de açılırken; Belçika’da Müslümanlara ait müstakil mezarlık bulunmuyor. Bu ülkedeki 25 belediyenin mezarlığında Müslümanlar için ayrılmış özel bölüm var. Fransa’da Müslümanlara ait ilk müstakil mezarlık Strasbourg’da 2012’de hayata geçti. Fransız kanunlarına göre ülkede dine özel mezarlıklar yasak fakat Strasbourg’un Alsac ve Moselle yerel meclisleri yerel kanunlar sayesinde bu yasağı aşarak ülkede ilk Müslüman mezarlığının açılmasına karar verdi. İslamiyetin resmî din olarak kabul edildiği Avusturya’da Viyana Belediyesi başkentin güneyinde Müslümanlara ait ilk mezarlığı Ekim 2008’de hizmete açtı. 4,3 hektarlık bir alan üzerine kurulu olan ve 4 bin mezar kapasiteli mezarlık Petrol İhraç eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ile Katar ve Suudi Arabistan’ın maddi katkısıyla yapıldı. Viyana’da Müslümanlara ait bir mezarlık açma girişimi 1980’lere dayanıyordu.


Avrupa’da yaşayan gurbetçiler vefat ettiklerinde genelde Türkiye’ye gömülmeyi tercih etmesine karşılık diğer Müslüman göçmenler Türklerden farklı davranıp bulundukları ülkeye gömülmeyi tercih ediyor. Hıristiyan mezarlıklarının içinde Müslümanlar için ayrılan bölümlerde çok sayıda Arap, Pakistanlı ve Afrikalıya ait mezar bulunuyor. Bunun başlıca sebepleri ise cenaze masrafının yüksekliği, gidilecek ülkenin uzaklığı ve bulundukları ülkenin vatan kabul edilmesi.



http://ift.tt/1mVxg6j

Free Mobile Fransızlara 7 milyar euro tasarruf etmesini sağladı

Free Mobile Fransızlara 7 milyar euro tasarruf etmesini sağladı


Tüketici derneği UFC-Que Choisir 28 Nisan'da yayınladığı raporda, Ocak 2012'de telekomünikasyon sektörüne Free'nin girişiyle, sektörde uygulanan fiyatların olağanüstü şekilde düşmesini sağladığını öne sürdü.




Tüketici derneğine göre, Free mobile'ın 2012'de uygulamaya koyduğu agresif fiyat politikası sayesinde, Fransızların yaklaşık 7 milyar euro para tasarruf etmesini sağladı. Dernek, diğer operatörlerin de Free mobile'ın piyasaya giriş yapmasından sonra fiyat tarifelerini revize ederek, yüzde 30 dolaylarında düşürdüğünü öne sürdü.


Rapor, 2010 yılında Avrupa genelinde en pahalı iletişim fiyatlarına sahip Fransa'da, Free Mobile'ın sektöre giriş yapmasıyla 10 kat daha azaldığına dikkat çekildi.



http://ift.tt/1foPei2

Hollande, Siemens yönetimiyle Alstom’u görüştü

Hollande, Siemens yönetimiyle Alstom’u görüştü


Fransız teknoloji devi Alstom'a talip olan Alman şirket Siemens'in şefi Hollande ile "kapalı kapılar ardında" görüştü. ABD'li General Electric'in de alım için bastırdığı pazarlıkta kararın çarşamba gününe kadar çıkması bekleniyor.




Ekonomik krizle mücadele eden Fransız teknoloji devi Alstom'un satışıyla ilgili Almanya ve Amerika arasında kıyasıya yarış sürüyor.


ABD'li General Electric'in satın almak için girişimlerini sürdürdüğü pazarlıklara son anda dahil olan Alman Siemens şirketi Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile Paris'te görüştü.


Görüşmeye Siemens'in CEO'su Joe Kaeser ve Denetleme Kurulu Başkanı Gerhard Cromme katıldı. Elysee Sarayı'ndaki toplantının ardından basına herhangi bir açıklama yapılmadı.


ABD'li GE yetkilileriyle de bir araya gelen Hollande'ın, Alstom'un Almanya'ya mı yoksa ABD'ye mi satılacağı konusunda çarşamba gününe kadar bir açıklama yapması bekleniyor.


Siemens için bir anlamda "Deja-vu" etkisi yapan görüşmeler bir anda 10 öncesini hatırlattı.


Hollande'ın selefi Nikolas Sarkozy, maliye bakanı olarak görev yaptığı dönemdi Siemens'in Alstom'a ortak olmasına karşı çıkmıştı. Şimdi ise şans bu kez Siemens'ten yana gözüküyor.



http://ift.tt/1ixmzSa

Fransa'da korkutan anket: AP seçimlerinde aşırı sağ birinci parti

Fransa'da korkutan anket: AP seçimlerinde aşırı sağ birinci parti


Fransa'da aşırı sağ parti Ulusal Cephe (FN), 25 Mayıs'ta gerçekleştirilecek Avrupa Parlamentosu seçimlerinde tarihi başarıya hazırlanıyor. 2011'de koltuğu, babası Jean Marie Le Pen'den devraldıktan sonra her girdiği seçimden partisinin oylarını artırarak çıkan Marine Le Pen, 25 Mayıs seçimlerinde partisini zirveye taşımaya çok yakın. Son yapılan anketler, aşırı sağ parti Ulusal Cephe'nin tarihinde ilk kez seçimleri ilk sırada tamamlayabileceğini ortaya koydu.




CSA'nın Fransız haber kanalı BFM TV için gerçekleştirdiği ankette, aşırı sağ parti, Fransa genelinde yüzde 24 oy oranına ulaşarak ilk sırada yer aldı. Diğer anket şirketleri; OpinionWay ve IFOP'un gerçekleştirdiği araştırmada da aşırı sağ partinin yüzde 22 oy oranına ulaşarak merkez sağ parti Halk Hareket Birliği'nin (UMP) ardından ikinci sırada yer alacağı aktarıldı. 2009'da gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 6,34 oy oranıyla 3 milletvekili elde eden partinin, 25 Mayıs'ta 20'den fazla milletvekilini Avrupa Parlamentosu'na göndermesine kesin gözüyle bakılıyor.


Kendisi de Kuzeybatı bölgesinden yeniden milletvekili adayı olan Marine Le Pen, AP seçimlerinde partisinin hedefinin ilk sıra olduğunun altını çizdi. Avrupa Birliği projesinde bütün politikacıların başarısız olduğunu öne süren aşırı sağcı lider, "Yeniden gelenek, kültür ve kimliğimizi kazanmak için sandığa gidip FN'e oy verin." çağrısında bulundu.


LE PEN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNE HAZIRLANIYOR

Cihan Haber Ajansı'na konuşan Fransız aşırı sağı üzerinde uzmanlaşmış siyaset bilimci Sylvain Crepon, aşırı sağın başarısında daha önceki dönemlerde sandığa gitmeyen seçmenin önemli rol oynadığını kaydetti. 30 Mart'ta gerçekleştirilen yerel seçimlerde sandığa gitme oranının yüksek olduğu şehirlerde aşırı sağın ulaştığı oy oranına dikkat çeken Crepon, "Oy vermeye gitmeyen seçmen sosyolojik olarak aşırı sağa daha yakındır. Az politize olmuş, eğitim seviyesi düşük insanlar, popüler kökeni ve değerler açısından şimdiye kadar ona oy vermese de aşırı sağın görüşlerini benimsiyorlar." ifadelerini kullandı. Crepon, Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen'in 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlandığının da altını çizdi.


Bu arada OpinionWay'ın gerçekleştirdiği son araştırma 25 Mayıs seçimlerinde sandığa gitmeyen seçmenin rekor düzeye ulaşacağını ortaya koydu. Buna göre seçmenin yüzde 60'ı Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanmayı düşünmediğini söyledi. Bu oran, son AP seçimlerinde yüzde 59,4 olarak gerçekleşmişti. Uzmanlar, seçmenin sadece yüzde 40'ının sandık başına gittiği seçimlerde, yüzde 24 oy oranına ulaşarak ilk sıraya yerleşecek Ulusal Cephe partisinin mecliste hak ettiğinden çok sandalyeye sahip olabileceğine vurgu yaptı. Ayrıca geneli sol görüşe sahip anket şirketlerinin patronlarının da sol seçmeni harekete geçirmek için aşırı sağ riskini sürekli gündemde tuttukları iddia edildi.


Seçmenin sandığa ilgi göstermemesinin en büyük zararının ise yine iktidardaki Sosyalist Parti'ye dokunması bekleniyor. 30 Mart yerel seçimlerinde bir önceki seçimlere göre 10 puan kaybederek tarihi hezimete uğrayan partinin AP seçimlerinde de yüzde 18 oy oranıyla FN ve UMP'nin ardından üçüncü sırada yer alması bekleniyor. Avrupa Parlementosu seçimlerinde 4. sırayı ise yüzde 11 oy oranıyla diğer merkez sağ partiler Demokratik Hareket (MODEM) ve Bağımsız ve Demokratlar Birliği'nin (UDI) oluşturduğu ittifakın elde edeceği tahmin ediliyor.



http://ift.tt/1nZ1ipJ

Fransa'da hafif şiddette deprem

Fransa'da hafif şiddette deprem


Fransa'nın güneyindeki Pyrenees bölgesi, bu sabah orta şiddette depremle sarsıldı.




Ulusal Sismik Araştırmalar Merkezi'nden yapılan açıklamada, yerel saatle 9 sularında meydana gelen depremin büyüklüğünün 4.4 olduğu belirtildi. Aynı bölgede daha sonra ise 3.4 büyüklüğünde artçı sarsıntı yaşandığı kaydedildi. Depremin merkez üssünün Lourdes bölgesi olduğu açıklanırken sarsıntının Toulouse'da da hissedildiği bildirildi. Can ve mal kaybının yaşanmadığı depremlerin korkuya neden olduğu ifade edildi.


Ulusal Sismik Araştırmalar Merkezi'nden yapılan açıklamada Fransa'da deprem riskinin en yüksek olduğu Pyrenees bölgesinde yılda 2 şiddetinin üstünde 200 depremin ölçüldüğü aktarıldı.



http://ift.tt/QU59JV

Gelişim çağına kadar çocuklarda tam ortopedik yatak sakıncalı


Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Murat Doğan, 18 yaşına kadar olan çocuklarda tam ortopedik yatak kullanılmasının bel ve boyun gelişimini olumsuz yönde etkilediğini söyledi.




Yatak seçimi ve yatış pozisyonunun bel, sırt, boyun ve omuz sağlığı için önemli olduğuna dikkat çeken Özel Tekden Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Murat Doğan, gelişim çağına kadar olan çocuklarda tam ortopedik yatak kullanılmamasını önerdi. Uzm. Dr. Murat Doğan, "Omurganın o yaşlara kadar belli bir gelişim süreci var. Tam ortopedik yataklar bu gelişim sürecini farklı yönde etkiliyor. Bu nedenle o yaşa kadar yarı ortopedik yatakları öneriyoruz. Ancak 0-3 yaş arasında da sünger tipi yatakları öneriyoruz." dedi.


18 yaşından sonra da, orta sertlikte olan tam ortopedik yatakları tavsiye ettiklerini belirten Özel Tekden Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Murat Doğan, "Belin boynun ve sırtın belli açılanmaları var, bu açılanmalara uygun bir yatak seçilmeli. Bu açılanmalara uygun olmayan, yumuşak yataklar seçilirse, fıtık, bel düzleşmesi, skolyoz ve kifoz dediğimiz farklı yönde eğrileşmeler ortaya çıkabilir. Onun dışında yatak bu eğrilikleri doldurmayacak biçimde sert olursa, hızlı biçimde spazma neden olabilir. Bu nedenle en uygunu, vücudun boşluklarını dolduracak biçimde, ne sert ne de çok yumuşak olan orta sertlikteki tam ortopedik yataklardır." şeklinde konuştu.


''YÜN VE PAMUK DÖŞEKLER SAKINCALI''


Köylerde daha çok kullanılan döşek türü yatakların bel ve omur sağlığı açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Dr. Murat Doğan, kişinin vücut basıncına özel yatak seçiminin daha doğru olduğunu kaydetti. Uzm. Dr. Murat Doğan şunları söyledi: "Köylerde yapılan döşek türü yataklar sağlıklı değil. Girintili çıkıntılı olmasından dolayı belin yapısını korumaktan ziyade bozuyor. Eski insanlar bu yatakta yatıyormuş ama gün içerisinde sürekli çalıştığı için sırt kasları güçlü olan insanlarmış. Bizler gün içerisinde ofis içerisinde hareketsiz kalıyoruz, dolayısıyla yaşam aktivitelerimiz oldukça az. Sırt ve bel kasları güçsüz olduğu zaman ufak bir şeyde kas spazmı başlıyor. Bu durumda doğru yatak kullanımı önem kazanıyor. "


''EN UYGUN POZİSYON SIRT ÜSTÜ YATIŞ"


En uygun yatış pozisyonunun sırt üstü pozisyon olduğunu söyleyen Dr. Murat Doğan, "Özellikle yüz üstü yatışta bele aşırı yük biner ve bel ağrılarını tetikler. Sırt üstü yattığında da kişi, yatağın içine çok fazla gömülmüyorsa ya da yatak çok sert değilse, bunu tercih etmeli. Yanlış yatak seçimi ve yanlış pozisyonda yatma, omurları, beli, boynu, omuz ağrılarını hatta bağ ağrılarını bile tetikler." ifadelerini kullandı.



http://ift.tt/1hNzG1u

Genç yaşta çabuk yorulanlar dikkat!

Genç yaşta çabuk yorulanlar dikkat!


Genç kadınlarda, erkeklere oranla daha sık görülen Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon (PAH) hastalığı, 30’lu yaşlara kadar düşüyor.




Nefes darlığı, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, egzersiz sırasında baş dönmesi, çarpıntı ve bacaklarda şişlik gibi belirtiler veren PAH, tedavi edilmediğinde erken yaşta ölümlere neden olabiliyor. GSK Türkiye Medikal Direktörü Dr. Yıldıray Tanrıver, hastalığın, vücuttaki kanı oksijenlenmek üzere kalpten akciğerlere taşıyan damarlarda kan basıncının artmasıyla oluştuğunu söylüyor. Oksijen tedavisinin yanı sıra kan sulandırıcı, idrar söktürücü ilaçlar ve tansiyon ilaçlarıyla desteklenen tedaviyle, kan akışının kolay olması sağlanıyor. Tedaviye destek olarak, sağlıklı beslenmenin önemini vurgulayan Tanrıver, sigaradan ve sigara içilen ortamlardan uzak durulmasını öneriyor.



http://ift.tt/1hNzCyU

28 Nisan 2014 Pazartesi

Evliliğin ilk yıllarında aile dengesini kurun mutlu olun

Evliliğin ilk yıllarında aile dengesini kurun mutlu olun


Evliliğin ilk günlerinden itibaren eşler, kendi aileleri ile yeni kurdukları yuva arasında ne kadar uyumlu bir denge kurmuşlarsa evlilik müessesesi de o kadar sağlam temeller üzerine oturur. İlk aylardaki problemleri beraber aşmak, çiftlerin birbirine olan sevgisini de artırır.




Evliliğin ilk yılları, evliliğin gidişatı açısından çok önemlidir. Evlilik ekonomik, duygusal, sosyal, fikri, pek çok yönü içine aldığından eşlerin bu konulardaki değerleri ve kalıplaşmış düşünceleri açısından ilk yıllar bir uyum dönemidir. Bu dönem bazıları için zor geçebilir. Aile, kişinin hem hayatını sürdürmesinde hem de hayata bakış açısında etkili olduğundan bu uyum döneminde her iki tarafın ailesi önemli rol oynar.


Evliliğin ilk yıllarındaki sorunların çoğu sosyoekonomik ve kültürel uyumsuzluktan kaynaklanır. Bununla beraber farklılıklar kadar ortak yönlerin de bulunduğu ailelerde, farklılıklara saygı gösterip ortak değerlerden destek alınması, sorunların çözümünü kolaylaştırır.


Eşinizi eleştiriler karşısında yalnız bırakmayın: Evliliğin başında yaşanan sorunlar, kişinin bütün evlilik hayatında derin izler bırakır. Anlaşmazlıklar hayatın bir parçası olsa da konuşmaların seviyeli olması önemli. Ailelerin birbirine gösterdiği saygı kadar eşlerin birbirinin ailesine karşı gösterdiği saygı da etkilidir.


Eşinizin ailesiyle iyi geçinin: Yapılan çalışmalar gösteriyor ki eşler, karşılıklı birbirinin ailesiyle ne kadar iyi ilişkiler içinde olur ve onlara sevgi ve ilgi gösterirse yuvalarında o kadar mutlu ve huzurlu oluyor.


Eşiniz ve aileniz arasında sevgi ve saygıyı artıracak bir iletişim kurun: Eşler, birinin söylediğini diğerine aktarmamaya önem vermeli. Yanlışları kabul etmeli ve kimsenin kusursuz olmayacağı bilinciyle savunmaya geçmemeli. Fakat yanlış anlamalar varsa aile üyelerinin birbirini doğru anlamasına yardımcı olmalı. Günlük doğal konuşmalar dışında arkadan konuşmalardan hoşlanmadığını net bir şekilde ifade etmeli. Tüm bu davranışlar, evliliğin ilk yıllarından itibaren sağlam temeller üzerine oturmasını kolaylaştırır.


Müstakil bir aile olduğunuzun bilincinde olun: Çift, ailelerle iyi ilişkiler içinde olsa da ayrı bir aile olduğunu unutmamalı. Kendi aileleriyle ilgili konularda birlikte karar verebilmeli ve yersiz müdahaleleri kibarca eşlerine yansıtmadan önleyebilmeli. Anne-baba ve diğer aile üyelerinin birikimlerini baskı yapmadan söylemeleri çok doğal ve gereklidir. Kişi bunları kendi akıl süzgecinden geçirip ailesiyle ilgili konularda eşiyle tartışıp birlikte karar vermeli.


Ailenize eşinizle olan sorunları anlatmayın: Evlilik kutsal bir müessesedir ve mahremiyeti vardır. Kadın olsun erkek olsun ailesinde geçen sorunları kendi anne-baba ve kardeşleriyle paylaşırsa, tek taraflı dinlediği için yanlı düşünebilirler. Üzücü olan, ailelere mutluluklardan ziyade sıkıntıların aktarılmasıdır. Anne-baba ve kardeşler, evlilik sorunları konusunda dertleşmek için uygun kişiler değildir. Ancak çok önemli olduğunda ve başka çıkış yolu kalmadığında konu aileye götürülüp desteği istenebilir. Problemlerin üstesinden gelinemiyorsa danışmak için güvenilir, sır tutabilen ve doğru yönlendirme yapabilen, tecrübeli, yakın dostlar seçilmeli. Aile danışmanına başvurmak, gerekirse aile terapisi almak da ihmal edilmemeli.



http://ift.tt/1tUNX6a

Çocuklar iki yaşına kadar üç dil öğrenebilir

Çocuklar iki yaşına kadar üç dil öğrenebilir


Konuşma Uzmanı Eyüp Sezer, çocuklar için doğum ile iki yaş aralığının dil edinimi açısından kritik bir periyod olduğunu belirtti. Sezer, "Çocuk bu dönemde duyabildiği ve maruz kaldığı iki ya da üç dili öğrenebilir." dedi.




Liv Hospital Konuşma ve Yutma Bozuklukları Uzmanı Eyüp Sezer çocukların dil öğrenimleri ile ilgili bilgiler verdi. Bebeklerin konuşmaya başlamadan iletişime geçebildiğini açıklayan Sezer, "Doğum sonrasında bebekler, uyanık oldukları zamanlarının büyük bir kısmını annelerinin ya da bakıcılarının jest, mimik, seslerini dinleyerek ve izleyerek geçirir. Böylece konuşmalarını sağlayacak organları henüz zihinsel ya da fiziksel olarak denetleyemeseler de dile ilişkin bilgiyi depolar ve yaşantılarıyla ilişkilendirebilir. Ayrıca, iletişim kurma dürtüsü öyle güçlüdür ki, bebekler, ilk sözcüklerini söylemeden çok önce bizimle 'konuşmak' için pek çok farklı yöntem geliştirir.


Örneğin, birçok farklı ağlama çeşidi vardır ve ana babalar bir ağlamanın 'açım', bir diğerinin 'canım acıyor', ya da 'rahatsızım', bir başkasının 'sıkıldım, derhal benimle ilgilen' anlamına geldiğini kısa sürede öğrenir." şeklinde konuştu.


Bebeklerin dil yetisi kazanırken sözcükleri anlamayı ve üretmeyi eşzamanlı olarak öğrenme eğiliminde olduğunu belirten Sezer, "Bir yaşına doğru bebekler 'dil' benzeri sesler çıkarmaya başlarlar, 'bebeksi konuşma' olarak adlandırabileceğimiz genizsi agulamalar ve gığıldamaların yerini babıldamalar alır. İlk anlamlı sözcükler on ikinci ila yirminci ay arasında söylenir. Bazı bebekler anlamlı sesler çıkarmak için çabalayıp durur, bazıları ise hazır olana kadar bekler. On sekiz ila otuzuncu aylarda bebeğin yeni sözcükleri öğrenme hızı aniden artar. Buna 'adlandırma patlaması' denir. İki üç yaş arasında çocuk konuşmasını basitleştirerek 'bebeksi konuşma' ile yetişkin konuşmasına benzer yapıları kullanmaya başlar. Çocuk 3 ya da 4 yaşına geldiğinde, konuşmasındaki 'bebeksi konuşma' özellikleri azalır, yetişkininkine benzer biçimde anlaşılır ve akıcı olarak konuşmaya başlar." ifadelerini kullandı.


Doğumla iki yaş arasının dil edinimi için önemli bir periyod olduğunu belirten Sezer sözlerine şu şeklide devam etti: "Çocuk, genel olarak doğumla iki yaş arası 'dil edinimi için kritik dönem' diye adlandırabileceğimiz dönemde duyabildiği ve maruz kaldığı iki ya da üç dili öğrenebilir. Fakat edinimin doğası gereği çocuğun iki yaş sonrası konuşmasında maruz kaldığı bu dillerin özelliklerinin bir karışımı karşımıza çıkar ve her bil dile ilişkin 'izole, ustaca kullanım' zamanla kazanılır. Dolayısıyla teorikte çift dilli, hatta üç dilli çocuk yetiştirmek mümkündür denilebilir. Burada vurgulanması gereken, doğum ile iki yaş aralığının 'dil edinimi açısından kritik periyod' olduğu, dolayısıyla çocuğun tepkileri çok iyi gözlenmeli, olası 'işitme kaybı' olasılığı en başta 'yeni doğan işitme taraması' ile egale edilmeli, sonrasında periyodik değerlendirmelerle çocuktaki dil iletişim gelişimi ilgili uzmanlarca takip edilmelidir."



http://ift.tt/1mR6Y57

Fransız-Türk Dil ve Kültür Festivali Sanat komisyonuna plaketli teşekkür

Fransız-Türk Dil ve Kültür Festivali Sanat komisyonuna plaketli teşekkür


Institut Meridien Derneği Fransız-Türk Dil ve Kültür Festivaline gönüllü olarak destek veren Sanat komisyonu üyelerine plaket takdim etti.




Geçen ay düzenlenen Fransız-Türk Dil ve Kültür Festivaline aktif katkı yapan gönüllülere Institut Meridien Derneği plaketlerini takdim etti. Festivale geçen yıl olduğu gibi bu yıl da başarılı sanat konseptleri ile öneride bulunan 17 kişiye teşekkür eden Rhone Alpes Bölgesi Festival Sanat Komisyonu Başkanı Fatma Kahraman, «Festivalin arka mutfağında büyük fedakarlıklar ortaya koyarak Türkçenin ve Türk kültürünün tanıtılması için uğraş veren gönüllülerimizle değerlendirme yapmak için bir araya geldik. Ekibimiz daha önceki yıllarda olduğu gibi 2015 yılında gerçekleşecek festival için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerine tanıklık etmek bizi çok mutlu etti. » ifadesini kullandı.


Institut Meridien Derneği Başkanı Mehmet Kahraman da Festivalin her aşamasında Sanat komisyonunun çok ciddi gayret gösterdiğini kaydetti.



Plaket alan Sanat Komisyonu üyeleri:



  • Hacer İler,

  • Zümrüt Kaşıkçı,

  • Göksu Bozdemir,

  • Kübra Şirindil,

  • Selma Tütsün,

  • Suna Altıkat,

  • Kübra Demir,

  • Ayşegül Erbaş,

  • Yasin Bilgiç,

  • Naciye Doğan,

  • Esma Vural,

  • Erdem Sarıkaya,

  • Cecile Durmaz,

  • Kasım Bektaş,

  • Ayşe Erbaş,

  • Azime Çelik,

  • Meryem Özdemir



http://ift.tt/1hI4pNv

Yurtdışında oy Kullanma hakkından sonra şimdi de Yurtdışı Milletvekilliği yasa tasarısı yolda

Yurtdışında oy Kullanma hakkından sonra şimdi de Yurtdışı Milletvekilliği yasa tasarısı yolda


AK Parti Dışilişkiler Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Metin Külünk, "Yurtdışı Milletvekilliği"ni öneren yasa teklifini hazırlayarak, Ak Parti Grup Başkanlığı'na sundu.




Yurtdışında oy kullanma kakkının ardından, yurtdışında yaşayan Türkleri temsil edecek "Yurtdışı Milletvekilliği" kontenjanı oluşturulması yönelik de çalışmalar devam ediyor. AK Parti Dışilişkiler Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Metin Külünk bu yönde "Milletvekili Seçimi Kanunu"nda değişiklik yapılması amacıyla hazırladığı teklifini, Ak Parti Grup Başkanlığı'na sundu.


Külünk'ün, teklifinde, yurtdışında yaşayan ve yurtdışı seçim kurulunca oluşturulan seçmen kaydına göre, yurtdışında oy kullanan seçmenler için "yurtdışı milletvekilliği" tanımlandı.


Teklifte mevcut milletvekili sayısının yurtdışında yaşayan Türkleri temsil edecek vekillerle birlikte 560'ı bulacağını belirtildi. Bu sayının yurtdışında 3 milyon seçmen olduğu varsayılarak hesaplandığı ve 10 yurtdışı milletvekilinin her birinine 300 bin seçmeni temsil etmesi açısından makul oran olarak kabul edildiği belirtildi.


Teklifle ilgili konuşan Külünk, “Yurtdışındaki vatandaşımızı, İstanbul, İzmir, Konya gibi milletvekili sayısının çok olduğu yerlere değil, bizatihi yaşadıkları Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika, Hollanda'dan seçilsin, yurtdışı bölgesi olsun.” dedi.



http://ift.tt/1nVhtV0

Paris'te Peygamber Efendimiz için 7 bin kırmızı gül dağıtıldı

Paris'te Peygamber Efendimiz için 7 bin kırmızı gül dağıtıldı


Fransa'nın başkenti Paris'te Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.s) kutlu doğumu etkinlikleri çerçevesinde 7 bin kırmızı gül dağıtıldı. Rumi Derneği tarafından Paris'in Cumhuriyet meydanında dağıtılan güllere Fransızların ilgisi yoğun oldu.




Dernek yetkilisi Özlem Solak, güllerin Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde dağıtıldığını belirterek, ''Efendimiz için insanlara bir kırmızı gül hediye ediyoruz. Her kırmızı gülün için bir tane hadisimiz var. Barış içeren, hoşgörü içeren bir mesaj yaymaya çalışıyoruz.'' dedi.


Ayıca gülle birlikte verilen bilgi notunda, "Hz. Muhammed'i tanıyor musunuz?" sorusu da yöneltildi. 100'e yakın gönüllünün yer aldığı etkinlikte Fransızların tepkilerinin ise olumlu olduğu vurgulandı.


Etkinliği geleneksel hale getiren Rumi Derneği, geçtiğimiz yıl da Paris'in ünlü Trocadero meydanında 10 bin gül dağıtmıştı.



http://ift.tt/1hHQTJE

Fransa'ya yerleşen eski Devlet Başkanı Wade’nin güçlü dönüşü

Fransa'ya yerleşen eski Devlet Başkanı Wade’nin güçlü dönüşü


Senegal'de 2012 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimlerini kaybettikten sonra Fransa'ya yerleşen eski Devlet Başkanı Abdoulaye Wade'nin dönüşü şova dönüştü. Wade daha önce genel başkanlığını yaptığı Demokratik Partisi(PDS) önünde toplanan kalabalığa hitap etti. Abdoulaye Wade'ın gelişi birkaç defa ertelenmişti. Son olarak 23 Nisan olarak duyurulan geliş tarihi, dönmesine izin verilmemesi nedeni ile 25 Nisan'a ertelenmişti. Gece geç saatlerde binlerce seveni tarafından havaalanında karşılanan Wade, 22 ay sonra ülkesine ilk kez ayakbastı. Wade'in gelişinin ülkede siyasi krize yol açacağından korkan şimdiki yönetim geniş güvenlik önlemleri aldı.




Havalimanına yaklaşık 10 kilometre uzakta olan PDS Genel Merkezi'ne 4 saatte ulaşan Wade, daha sonra binlerce sevenine seslendi. Abdoulaye Wade, halkı için geri geldiğini belirterek mevcut hükümetin başarısız olduğunu iddia etti. Hükümetin çiftçileri, dar gelirli insanları ve kırsal kesim ile ilgilenmediğini söyleyen eski Cumhurbaşkanı, oğlunu ve yakın çevresini yasadışı yollarla yolsuzlukla suçladıklarını illeri sürdü. Yerel seçimlerde partisinin küllerinden dirileceğini ve bütün belediyeleri tekrar alacağını beyan eden Wade, şimdiki yönetimin kendisine rakip oldu diye oğlunu hapse attığını illeri sürdü.


Mitinge katılan halk ise "Senden özür diliyoruz. Seni anlayamadık." şeklinde sloganlar attı.


İki ay sonra yapılacak yerel seçimler öncesinde ülkede siyasi krizlerden ve gerginliklerden korkuluyor.



http://ift.tt/1lZS1MX

25 Nisan 2014 Cuma

Haşim Kılıç'ın konuşmasına tepkiler

Haşim Kılıç'ın konuşmasına tepkiler


Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin 52. Kuruluş Yıldönümü Töreni'nde yaptığı konuşma gündemi değiştirdi. Gazeteciler ve siyasiler, Haşim Kılıç'ın açıklamalarını değerlendirdi.




CHP'Lİ ENGİN ALTAY: AYM BAŞKANI CÜBBESİ İLE DERS VERMİŞTİR



CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Anayasa Mahkemesi Başkanı (AYM) Haşim Kılıç'ın bugün yaptığı açıklamaları değerlendirdi. Altay, "Anayasa Mahkemesi Başkanı yargının feryadı olarak cübbesini çıkarmamıştır, cübbesi ile ders vermiştir." dedi.


Altay, "Anayasa Mahkemesi Başkanının açıklamaları yargının feryadıdır, cübbesini çıkarmamıştır, cübbesi ile ders vermiştir. Bugüne kadar bizim parlamentoda söylediklerimizi yargının en yüksek makamından duymak bizim ne kadar haklı olduğumuzun, hukukun üstünlüğüne herkesin saygı göstermesinin ne kadar gerekli olduğunun açık bir ifadesi olmuştur." ifadelerini kullandı.


MHP'Lİ YENİÇERİ: BU SÖZLER DOĞRU SÖZLER



Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın yaptığı açıklamaları değerlendiren MHP Ankara Milletvekili Özcan, "Doğruya doğru, bu sözler doğru sözler, ciddi eleştirilerdir. Yarından itibaren Haşim Kılıç ile ilgili linç kampanyası başlatılacaktır. Paralel yapı yerine AYM'yi koyacaktırlar." dedi.


Yeniçeri, "Bu çok gecikmiş bir çıkış. Haşim Kılıç sağduyulu ve hukuk devletinin ilkelerine uygun bir açıklama yapmıştır. Satır aralarında Türkiye'de ciddi biçimde hukuk devletinin ve yargının partilileştirildiğini, kişiselleştirildiğini ifade ediyor ve yargının vicdanını işgal edildiğinden söz ediyor, bu ciddi bir tespittir." diye konuştu.


Haşim Kılıç'ın muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına ilişkin bir soruya üzerine Yeniçeri, şunları söyledi: "Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi başkanıdır, Anayasa Mahkemesi başkanı olarak kalacaktır ve kalmalıdır. MHP ve CHP zamanı geldiğinde adaylarını kamuoyuna çıkaracak. Bir hukuk adamının vicdanından gelen çığlıktır. Doğruya doğru, bu sözler doğru sözler, ciddi eleştirilerdir. Yarından itibaren Haşim Kılıç ile ilgili linç kampanyası başlatılacaktır. Paralel yapı yerine AYM'yi koyacaktırlar."


DEMİRTAŞ: KILIÇ SÖYLEMESİ GEREKENİ SÖYLEMİŞTİR



BDP Genel Başkanı Demirtaş "Anayasa Mahkemesi Başkanı söylemesi gerekeni söylemiştir. Asıl sıkıntılı söylemler Başbakan'ın AYM Başkanı ve üyelerine karşı kullandığı söylemlerdir."


BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın bugün yaptığı konuşmayı şöyle değerlendirdi.


"Bana kalırsa Anayasa Mahkemesi sayın başkanı, bir hukukçu ve bir yüksek yargının başkanı olarak söylemesi gerekenleri söylemiştir. Asıl sıkıntılı söylemler Başbakan'ın AYM Başkanı ve üyelerine karşı kullandığı söylemlerdir. Bir başbakan AYM'nin aldığı bir karara hakaret vari küçültecek şekilde zan altında bırakamaz. Hesabına geldiği bütün mahkeme kararlarını alkışlarken hesabına gelmeyen siyasi çıkarlarına denk düşmeyen mahkeme kararlarını yerden yere vurabiliyor. Hatta gayri milli olmak ve başka yapılarla bağlantılı olmakla suçlayabiliyor. Bu doğru bir tutum değil. AYM Başkanı'nın ortaya koyduğu tutum evrensel hukuk kriterlerinin tekrarıdır. Dolayısıyla açıklamaların önemli olduğunu düşünüyorum. Evrensel hukuk çerçevesinde hakimler kararlarıyla mesajlarıyla tabiki kendilerini savunmalı savunabilmeli."


TAHA AKYOL: TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNDA BİR MANİFESTO KONUŞMASIDIR



Hukukçu-yazar Taha Akyol, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın konuşmasını, "Hukuk tarihimizde evrensel hukuka en çok vurgu yapılan konuşmayı dinlemiş olduk. Temel hak ve özgürlükler konusunda bir manifesto konuşmasıdır." dedi.


Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) kuruluş yıldönümü etkinliği sonrası çıkışta Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirine açıklama yapan Taha Akyol, Mahkeme Başkanı Kılıç'ın konuşmasındaki en dikkat çekici unsurun evrensel hukuka yaptığı referans olduğunu kaydetti.


Akyol, "Bizim hukuk tarihimizde evrensel hukuka en çok vurgu yapılan konuşmayı dinlemiş olduk. Söylediği özetle şu; evrensel hukuka uygun hareket edilirse, yani yasama organı evrensel hukuka uygun hareket ederse, yürütme ve yargı organı, evrensel hukuku uygun hareket ederse, hukuki güvenlik olur ve toplumda huzur olur. Özgürlükleri kısıtlamaya, insanlara baskı yapmaya kalkarsanız, o zaman evrensel hukuka karşı gelmiş olursunuz. Bu bakımdan toplumda da huzur kalmaz." değerlendirmesini yaptı.



http://ift.tt/1htn9EP

Beşiktaş'tan TFF'ye çağrı: Fenerbahçe'nin cezasını kaldırın

Beşiktaş'tan TFF'ye çağrı: Fenerbahçe'nin cezasını kaldırın


Fenerbahçe'nin hafta sonu seyircisiz oynayacağı Çaykur Rizespor karşılaşmasının seyircisiz oynanması nedeni ile Beşiktaş Kulübü, resmi internet sitesinde açıklamalarda bulundu.




Beşiktaş Kulübü'nün kararla ilgili açıklamaları şöyle; "Beşiktaş Jimnastik Kulübü olarak, bu zamana kadar Türk futbolunun gelişmesi ve dönüşmesi için de hizmet ettik. Herkes biliyor ve kabul ediyor ki, futbol dünyanın en güzel oyunudur. Ancak futbol taraftar varsa vardır ve her şey taraftarın güzel futbol seyretmesi, eğlenmesi ve coşması için vardır.


Bu nedenle çok önemli bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. Bilindiği gibi 2013-2014 futbol sezonunun sonuna yaklaştık ve ezeli rakibimiz Fenerbahçe, bir puan daha alarak şampiyonluğunu ilan etme amacında. Fenerbahçe bu puanı alır ya da alamaz; işin bu noktası futbolun cilvesi içinde. Fakat gerek Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri, gerekse de taraftarı, TFF'nin verdiği bir maç seyircisiz oynama (kadın ve çocuk izleyicilere açık) cezası nedeniyle şampiyonluk kutlaması planlarını ertelemek zorundalar. Tahkim Kurulu bu cezayı onadı, Fenerbahçe'nin erteleme talebini de reddetti.


Biz de diyoruz ki; madem futbol sevgidir, dostluktur, kardeşliktir. Madem futbol taraftarla bir olma, coşma ve kutlama yapmaktır. İşte bu yüzden Türkiye Futbol Federasyonu, şampiyonluk coşkusu yaşamak isteyen Fenerbahçe taraftarı için bu cezayı ertelesin ya da kurallar dahilinde başka bir formül bulsun.


Saygılarımızla" ifadelerine yer verildi.



http://ift.tt/1mGMaxi

İspanyollar, final için Arda’ya güveniyor

İspanyollar, final için Arda’ya güveniyor


Şampiyonlar Ligi yarı final ilk maçında önceki gece Chelsea’ye karşı son 30 dakikada oyuna dahil olan Arda Turan’ın performansına İspanyollar hayran kaldı.




El Mundo gazetesi, milli futbolcumuzun, yarım saatlik oyunuyla Atletico’nun Devler Ligi’ndeki final hayalini güçlendirdiğini yazdı. “Sayıların ötesinde” başlıklı yazıda, “Atletico Madrid, salı günü rakibinden daha fazla topa sahip oldu (yüzde 62’ye 38), daha fazla atak yaptı (46’ya 15), daha çok şut attı (26’ya 5)... daha çok koştu (111.081 m’ye 110.315 m). Fakat 0-0 berabere kaldı. Simeone gülerek ‘Bu futbol’ diyor. O ve teknik ekip, 24 Mayıs’ta finalde olacaklarına inanıyorlar. Londra’da bir gol finale bilet anlamını taşıyor ve takımının bunu yapacak kapasitesi olduğunu görüyor. Bunu, bir futbolcunun sahada olmasıyla mümkün görüyorlar. Yarım saat oynadı ve onun adı Arda Turan.” denildi.


Haberde, “İstatistiklerin ötesinde, futbol, iyi ki sayıları aşıyor. Gösteriyor ki Türk girdiği zaman Atletico hızlandı, farklı yollar buldu ve farklı bir hava yakaladı. Tüm sezon boyunca olduğu gibi Arda, Simeone’nin ekibinde fantezi noktasıydı. Ayrıca, üzerine düştüğünde geriye şeytan gibi koşu yapıyor, Diego Costa ile birlikte, vazgeçilmez bir futbolcu.” ifadelerine yer verildi.



http://ift.tt/1ik9oKc

Aslan'a Platini'den müjde

Aslan'a Platini'den müjde


UEFA Başkanı Michel Platini, finansal fair-play kriterleri sebebiyle hiçbir kulübü kupa dışında bırakmayacaklarını açıkladı. Galatasaray, bu haberle rahat nefes alırken, yeni sezon için atacağı adımları hızlandırdı. İtalyanlar ise Mancini’nin seneye Juventus’un başında olacağını yazdı.




UEFA Başkanı Michel Platini, hiçbir kulübün Avrupa’dan men edilmesi gibi bir ceza vermeyi düşünmediklerini belirtti. Finansal fair-play kuralları gereği, kulüplere daha fazla harcama yasağı getirilerek, bir sonraki sezondan itibaren Avrupa kupalarının dışına itilmesi öngörülüyordu. Galatasaray’ı yakından ilgilendiren haberde Avrupa futbolunun patronu Platini’den müjdeli haber geldi. Daha önce Beşiktaş’ın da maruz kaldığı ceza için, G.Saray’a da uygulanma ihtimaliyle ilgili spekülasyonlar yapılıyordu. Konu hakkında konuşan Michel Platini, “Kararlarımızı mayıs ayı başında vereceğiz. Ancak kurala uymayan kulüpler hakkında kan ve gözyaşı bekliyorsanız üzüleceksiniz. Bazı ağır ve sert cezalar vereceğiz ama turnuvaların dışına itmek bunlardan biri olmayacak.” dedi.


Bu arada Teknik Direktör Roberto Mancini’nin Galatasaray’daki geleceği merakla beklenirken İtalyan basını, konuyu gündeme taşımaya devam ediyor. İtalyanlar, son olarak Mancini’nin Juventus’a gidebileceğini belirtti. Bir dönem adı eski takımı İnter ile anılan Roberto Mancini’nin bu kulübe dönmesinin zor olduğu ifade edilirken, sebep olarak da Başkan Erick Thohir’in Teknik Direktör Walter Mazzarri’den memnun olması gösterildi.


Juventus’un gelecek sezon sözleşmesi sona eren Antonio Conte ile yeni bir mukavele yapmaması, yolların ayrılacağı yönünde yorumlanıyor. Conte’nin özellikle Şampiyonlar Ligi’nde aldığı başarısız sonuçlardan sonra yönetimin güvenini tam olarak sağlayamadığı belirtildi.


Öte yandan Galatasaray’ın tecrübeli oyuncusu Hamit Altıntop, sakatlık problemi ve yüksek maaşı yüzünden takımdan gönderiliyor. Altıntop’a, ikizi Halil Altıntop’un forma giydiği Augsburg talip oldu. Ay-Yıldızlının yüksek maliyetinden kurtulmak isteyen Sarı-Kırmızılı yönetimin, teklifi kabul etmesi halinde gitmesine izin vereceği hatta bonservis bedeli bile istemeyeceği belirtiliyor. Belinden ameliyat olan ve bu sezon ligde sadece 3 maçta şans bulan Hamit’e, kalırsa iki sezon için 5,5 milyon Euro daha ödenecek.






http://ift.tt/1ik9odh

Sözler O’nunla güzelleşir

Sözler O’nunla güzelleşir


Günümüzün zavallı insanı, nice değer ölçülerini kaybettiği gibi, peygamberlere ve özellikle de peygamberler sultanı Hz. Muhammed Aleyhisselâm’a karşı, bakışı, tavrı, düşüncesi de tamamen alt üst olmuş durumda.




Oysaki O’nu, herhangi bir insan gibi beşerî kriterlerle değerlendirmemiz kat’iyen doğru değildir. Hatta mümkün de değildir. Zira O, yeryüzünü yeniden dizayn etmek ve insanlığa yeni ufuklar açmak üzere müstesna bir ruh ve müstesna kabiliyetlerle donatılarak gönderilmiş bir insandır... Ve O’nu takdir bizim kriterlerimizi aşar. Bu itibarla, kim ne anlatırsa anlatsın O’nu tam anlatmış olamaz. O’nu en iyi anlayanlardan biri olan Hassan b. Sabit’in:


“Ben sözlerimle Muhammed’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) övmedim. Fakat O’nunla sözlerimi methettim.” dediği gibi, bütün güzel sözlere güzellik kazandıran, o sözler içindeki O’nun yâd-ı cemîlidir. Yoksa bizim ifadelerimizin O’na kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Bütün bunlar bir ölçüde aynı duygu ve aynı düşünceyi paylaşmanın neticesidir. Hepsi de ilhamlarını aynı kaynaktan almış ve aynı şeyleri, ayrı ibarelerle söylemiş kimselerdir; bazısının mücmel bıraktığını diğeri tafsil edip açıklamış; bazısı daha şairâne gitmiş ama hep aynı mihver etrafında dönüp durmuşlardır. Aynı şekilde bizler de, her yönüyle tahdis-i nimet olan, O’na ümmet olmanın ayrıcalığını yaşıyor ve coşkunluğumuzu haykırıyoruz: Rabb’imize ne kadar hamd ve şükretsek azdır ki, bizleri en büyük bir nimetle serfiraz kılmış ve Hz. Muhammed Mustafa’ya (sallallâhu aleyhi ve sellem) ümmet eylemiştir. Bu bir fazl-ı ilâhîdir. O, fazlını, istediğine ve istediği ölçüde verir. Ancak bize verdiği, hiçbir ölçü ve tartıya gelmeyecek kadar engindir. Evet, başkalarına göre bize bahşedilen, sahili olmayan bir ihsan denizidir...


O, Allah’ın hususî olarak yarattığı ısmarlama bir insandır. Bir insan olarak aramıza katılışı bizler için en büyük bahtiyarlıktır. Çünkü Cennetler bile O’nun teşrifiyle şeref kazanmıştır ve şeref kazanacaktır. Bu itibarla, insanımıza O’nu, hem de kendi kâmetine uygun anlatabilmek bizim için en büyük vazifedir. Zira insanlık O Sultanı anladığında ve O’na tâbi olduğunda hakikî insanlığa erecektir.



http://ift.tt/1hvfGAF

Judoda Avrupa şampiyonası heyecanı başladı

Judoda Avrupa şampiyonası heyecanı başladı


Judoda dünya şampiyonası ile beraber takvimin en önemli organizasyonu sayılan ve Fransa'nın Montpellier kentinde düzenlenen Avrupa Judo Şampiyonası başladı.




43 ülkeden 321 sporcunun yarıştığı, judonun en başarılı kıtasının şampiyonasında ilk gün Türkiye'ye madalya çıkmadı. Şampiyonanın yapıldığı salonda Türkiye için açılan özel stand ise ilgi çekti.


Judonun tartışmasız en başarılı kıtası olan Avrupa'nın, en iyilerini belirleyecek Avrupa Şampiyonası, bugün güney Fransa'daki Montpellier kentinde başladı. Tasarımıyla göz kamaştıran Park&Suites Arena'da düzenlenen şampiyonanın ilk gününde erkeklerde 60 ve 66 kilo ile kadınlarda 48, 52 ve 57 kiloda madalyalar sahibini buldu.


SÜMEYYE YEDİNCİ OLDU

Sekiz sporcu ile şampiyonaya katılan Judo Milli Takımı'nda ilk gün erkeklerde 60 kiloda Ahmet Şahin Kaba ve 66 kiloda Sinan Sandal ile kadınlarda 48 kiloda Sümeyye Akkuş ve Dilara Lokmanhekim mindere çıktı.


48 kiloda geçen yıl Avrupa beşincisi olan Sümeyye, Fransa'da istediği performansı gösteremedi ve yedincilikte kaldı. İlk turda iddialı isimlerden Kosovalı Distira Krasniqi'yi geçen Sümeyye, ikinci turda Ukraynalı Maryna Çerniak'a kaybetti. Repesaj maçında İsrailli Amelie Rosseneu'yu geçemeyen Sümeyye, bronz madalya şansını yitirdi.


AHMET CEZAYLA KAYBETTİ

Gençler Avrupa ikincisi Ahmet Şahin Kaba ise ilk maçında Azeri İlgar Muşkiyev'e karşı 2'ye 1 ceza ile kaybetti.


66 kiloda Sinan Sandal ise ilk turda Ukraynalı Zantaraia karşısında iki shido ile öndeyken bitime 2 dakika 3 saniye kala ippon ile yenildi.


48 kiloda ilk maçında İtalyan Valentina Moscatt ile karşılaşan Dilara Lokmanhekim ise rakibine waza-ari ile kaybetti. Müsabakaları Türkiye Judo Federasyonu Başkanı Fatih Uysal da takip etti.


GALATASARAYLI KELMENDİ ŞAMPİYON

Şampiyonanın ilk gününde kadınlar 52 kiloda tanıdık bir isim altın madalyaya uzandı. Dünya şampiyonu olan ve Galatasaray Kulübünde yarışan Kosovalı Majlinda Kelmendi, favori olduğu sıklette rakiplerine şans tanımadı.


48 kiloda ise Macar Eva Csernoviczki peş peşe ikinci kez Avrupa Şampiyonluğuna ulaştı. 57 kiloda ise Fransız Automne Pavia unvanını korumayı başardı.


Erkeklerde 60 kiloda 2012'nin şampiyonu Rus Beslan Mudranov yine altın madalya alırken, 66 kiloda Fransız Loic Korval zirveye çıktı.


TÜRKİYE İÇİN ÖZEL STAND

Avrupa Şampiyonası'nın ev sahibi Park&Suites Arena'da Türkiye için açılan özel stand ilgi çekti. Avrupa Judo Federasyonu'nun ilk kez düzenleyeceği "Judo Festivali" bu yıl 12-21 Mayıs tarihleri arasında Antalya Belek'te yapılacak. Bu dev organizasyon için aylardır çalışan Avrupa Judo Federasyonu, festivalin tanıtımı için Avrupa Şampiyonası'nda özel bir stand açtı. Şampiyona için buluşan judo dünyası ve seyirciler, bu stand sayesinde festivalle ve festivalin ev sahibi Antalya ile bilgi alabiliyor.



PAZAR GÜNÜ BİTİYOR

Montpellier'de düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda yarın Türkiye adına 73 kiloda Hasan Vanlıoğlu ve Bayram Ceylan minderde olacak. Cumartesi günü ise +78 kiloda Gülşah Kocatürk ve Kübra Kara mindere çıkacak. Türkiye, Pazar günü yapılacak takım müsabakalarında ise yarışmayacak.



http://ift.tt/1hv4kwC

Fransa, Perinçek davasına İsviçre lehine müdahil oluyor

Fransa, Perinçek davasına İsviçre lehine müdahil oluyor


Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek hakkında verdiği karara itiraz eden İsviçre lehine davaya müdahil olacaklarını açıkladı.




Ermeni soykırım iddialarının yıldönümü sebebiyle başkent Paris'te düzenlenen etkinlikte konuşan Hollande, 2013 sonunda AİHM'in Perinçek davasında İsviçre'yi haksız bulduğunu belirterek, Fransa'da sorulan soruların Avrupa nezdine taşındığını söyledi. François Hollande, İsviçre'nin AİHM Büyük Dairesi'ne başvurarak karara itirazda bulunduğunu hatırlatarak, ''Fransa hükümetinden, Fransa'daki yasal sürece daha fazla güç ve şans katması için İsviçre'nin yanında davaya müdahil olmasını istedim" ifadelerini kullandı.


"İnkarcılığın bir düşünce ya da teori değil, gerçeğe karşı bir saygısızlık, mağdurlara ve torunlarına da bir hakaret" olduğunu savunan Hollande, bu konuda hukuki çalışmanın devam etmesi gerektiğini söyledi. Hükümete 'tartışılmaz' olması şartıyla yeni bir inkar yasa tasarısı hazırlama emrini verdiğini belirten François Hollande, inkarcı propagandada kullanılmak üzere yeni bir ret yemek istemediğini ifade etti. Ayrıca Fransa cumhurbaşkanı, soykırım iddialarının yüzüncü yılında açılmak üzere 'Medeniyet ve Ermeni Bellek Merkezi' ile ilgili Paris Belediyesi ve hükümetin gerekli tüm çalışmaları yürüttüğünü aktardı. François Hollande, gelecek sene soykırım iddialarının 100. yılı nedeniyle Erivan'da düzenlenecek etkinliklere katılacağını açıkladı.


Paris'te yaşayan Ermeni asıllı vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği tören sonrası, sözde Ermeni soykırım anıtı Komitas'dan Champs Elysee caddesine kadar yürüyüş gerçekleştirildi. Ayrıca tören öncesi, Ermeni diasporası tarafından Zafer Anıtı'na çelenk bırakıldı.



http://ift.tt/1hv4m7B

Hollande: Erdoğan'ın taziye mesajı duyulması gereken bir kelimeydi

Hollande: Erdoğan'ın taziye mesajı duyulması gereken bir kelimeydi


Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 yılında hayatını kaybeden Ermeniler için yaptığı taziye açıklamasını, ''Duyulması gereken bir kelimeydi. Ama henüz yeterli değil'' sözleriyle değerlendirdi.




Başkent Paris'te, Ermeni soykırım iddialarının yıl dönümü nedeniyle düzenlenen törene katılan Hollande, tören sonrası Türk basın mensuplarına açıklamada bulundu. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Başbakan Erdoğan'ın, Ermeniler için yaptığı taziye açıklaması için ''Duyulması gereken bir kelimeydi. Ama henüz yeterli değil. Söylenmesi gerekiyordu ve ifade edildi.'' ifadelerini kullandı.


Bir ilerleme olduğunun da altını çizen Fransa Cumhurbaşkanı, sadece Ermenilerin değil, özgürlük ve gerçeklik bekleyenlerin isteğinin soykırımın tanınması olduğunu ifade etti. François Hollande, "Biz de onların yanında olacağız.'' dedi.



http://ift.tt/1lN28o6

24 Nisan 2014 Perşembe

Dünyanın en yüksek kulesinden atladılar

Dünyanın en yüksek kulesinden atladılar


Dubai'de bulunan dünyanın en yüksek binası Burj Khalifa'nın zirve noktasından paraşütle atladılar.




Soul Flyers'de dünya şampiyonu olan Vince Reffet ve Fred Fugen dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa'den atlayarak yeni bir dünya rekoruna imza attılar. Dubai'de bulunan 828 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa'ye ektra 125 metrelik özel bir platform ekleyerek atlayış gerçekleştirdiler. iki çılgın paraşütçü Fred Fugen and Vince Reffet kendilerine ait olan rekoru daha da geliştirmiş oldular.



http://ift.tt/1hoNKm9

Deveciyan: Açıklama olumlu, diyaloğun başlaması için açılması gerekir

Deveciyan: Açıklama olumlu, diyaloğun başlaması için açılması gerekir


Eski Bakan ve Nicolas Sarkozy'nin cumhurbaşkanlığının ilk döneminde, iktidardaki Halk Hareket Birliği'nin (UMP) Genel Sekreterliği görevini yürüten Ermeni asıllı politikacı Patrick Deveciyan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 yılında hayatını kaybeden Ermeniler için yaptığı taziye açıklamasının, olumlu bir adım olduğunu söyledi.




Cihan Haber Ajansı'na(Cihan) konuşan Patrick Deveciyan, ''100 yıldır ilk kez Türk hükümeti Ermenilerin acılarını anlayarak taziyelerini dile getiriyor. Bu bir ilerlemedir. Çok büyük olmasa da bir adım ''ifadesini kullandı. Ayrıca Başbakan'ın 'soykırım'ın başladığı tarih olarak sembolik öneme sahip 24 Nisan dolayısıyla taziyelerini dile getirdiğini belirten Deveciyan, Erdoğan'ın açıklamalarıyla dolaylı olarak 24 Nisan'ın önemini kabul ettiğini söyledi.


Başbakan Erdoğan'ın Türk ve Ermenistan halkları arasında diyalog çağrısında bulunduğunu da hatırlatan Fransız politikacı, bunun gerçekleşmesi için öncelikle Ermenistan-Türkiye sınırının açılmasının gerekli olduğunu savundu. Deveciyan, açıklamadan Türkiye'nin sınırın açılmasına hazır olduğu izlenimini edindiğini belirterek, ''İki halk arasındaki diyalogun başlaması için sınırın açık olması gerekir.''diye konuştu. İfadelerin eyleme dökülmesi gerektiğini savunan Ermeni siyasetçi, sınırın açılmasının bunun göstergesi olacağını aktardı.


TÜRK HALKININ GÖSTERDİĞİ İLERLEMEYE SAYGI DUYUYORUM

Patrick Deveciyan, Türk halkının konuyla ilgili katettiği ilerlemeye de vurgu yaparak, geçmişte hükümetlerin soykırım iddialarıyla ilgili 'yalanlarına' rağmen bugün Türk halkının gerçeği keşfetttiğini savundu. Deveciyan, ''Türk halkı bu sorun karşısında çok ilerleme katetmiştir. Bu noktada onlara saygı duyuyorum.''ifadelerini kullandı. Eski bakan, bugün Türk devletinin inkarcı yapısını sürdürdüğünü ama Orhan Pamuk gibi, Türk entellektüellerin çoğunluğunun yaşananları soykırım olarak kabul ettiğini vurguladı.


'AMERİKA SOYKIRIMI TANIDIĞI ZAMAN TÜRKİYE'DE TANIYACAKTIR'

'Soykırım' kelimesini kullanmadan her iki ülkenin problemin çözümü için uğraşmasını doğru bulmadığını belirten Deveciyan, 'soykırım' ifadesinin geçmişte yaşananları açıklamak için şart olduğunu savundu. Ermeni asıllı politikacı, ''Neden gerçekleri çarpıtmayı sürdürelim. Bir soykırım, katliam değildir.'' ifadelerini kullandı. Soyrkırımın bir topluluğu yok etmek için planlı bir eylem olduğunu belirten Deveciyan, geçmişte bunun başarıldığını, Türkiye'de hemen hemen hiç Ermeni kalmadığını iddia etti. Fransa'da hazırlanacak inkar tasarısının sorunun çözümüne olumsuz katkı yapmayacağını da savunan iktidar partisinin eski genel sekreteri, iletişim imkanlarının artdığı, globalleşen dünyada Türkiye'nin elitlerinin gerçeği keşfetmeye başladığını, onları gerçeğe ulaşmada cesaretlendirmek gerektiğini dile getirdi. Türk Hükümeti'nin ise gerçeğin inkarını sürdürdüğünü söyleyen Patrick Deveciyan, yakın zamanda dünya genelinde 'soykırım' iddialarının tanınacağını vurgulayarak, Türkiye'nin de birkaç sene içerisinde 'soykırımı 'tanımak zorunda kalacağını savundu. 2015 yılında Amerika'nın da Ermeni 'soykırımını' tanımasını beklediğini söyleyen Deveciyan, ''Amerika Ermeni soykırımını tanıdığı zaman Türkiye'de onu tanıyacaktır.''ifadelerini kullandı. Fransız siyasetçi, bazı Türk politikacıları bunu şimdiden anladığı kanaatinde olduğunun da altını çizdi.


BÜYÜKELÇİNİN TAVRI ESKİYE GÖRE İLERLEME KAYDEDİLDİĞİNİ GÖSTERİYOR

Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil'in 'Deveciyan'la görüşebilirim' sözlerine de cevap veren Fransız politikacı, ''Benim için görüşüp konuşma konusunda hiçbir problem yoktur.''dedi. Büyükelçi'nin görüşme çabalarının problemin çözümüne yardımcı olacağını kaydeden Deveciyan, ''Tabiki ben büyükelçinin bu tutumunu, daha önce görev yapmış ve soykırım üzerine Fransa'da yazılmış kitabı engelletmeye çalışan büyükelçiye göre tercih ederim. Bugünkü büyükelçinin tavrı o günlere göre büyük ilerleme kaydedildiğini gösteriyor'' ifadelerini kullandı. Türkiye ile Ermenistan halklarının yakınlaşması için sınır kapısının açılmasının şart olduğunu vurgulayan Patrick Deveciyan ''Konuşmak istiyoruz büyükelçi de aynı şeyi söylüyor. Bu iyi bir tutum ama önce sınırın açılması lazım.''diye kaydetti.


SARKOZY DENEDİ BAŞARAMADI, HOLLANDE'IN SADECE VERİLMİŞ SÖZÜ VAR

Nicolas Sarkozy ile Cumhurbaşkanı François Hollande'ın Errmeni 'soykırım' iddialarına bakışı ile ilgili de Patrick Deveciyan, Sarkozy'nin inkar yasasını çıkarmayı denediğini, ama başaramadığını, François Hollande'ın ise sadece verilmiş sözlerinin bulunduğunu ama şuan itibariyle hiçbir girişiminin olmadığını aktardı.


Hollande'ın da inkar yasasını çıkaracağına dair taahhütde bulunduğunu belirten Deveciyan, ''Umuyorum ki sözünü yerine getirir. ''dedi. Kendisinin muhalefet partisi saflarında olduğunu hatırlatan eski bakan, soykırım iddialarının yüzüncü yılında Hollande'ın taahhütlerine bağlı kalmasını umduklarının altını çizdi. Deveciyan Fransa'nın yabancı bir ülke tarafından kitlesel olarak yayılan inkarcı propagandalara karşı Ermeni asıllı vatandaşlarını koruması gerektiğini de belirterek Türkiye'nin Fransa topraklarında propaganda yapmasını engeleyecek bir yasa beklentisi içerisinde olduklarını söyledi. Ermeni asıllı politikacı, ''Soykırımın inkarı, soykırımın devamıdır.''ifadelerini kullandı.



http://ift.tt/1k8ALFl

Erivan’da göstericiler Türk bayrağı yaktı

Erivan’da göstericiler Türk bayrağı yaktı


Ermenistan'da 1915 sözde soykırım gösterilerinde Türk bayrağı yakıldı. Her yıl 24 Nisan'da düzenlenen meşale yürüyüşüne katılan binlerce kişi Soykırım Müzesi önünde toplandı. Göstericiler, Türk bayrağı yaktı.




Rus basınında yer alan haberlere göre, Ermeni gençlik örgütlerinin düzenlediği gösteri için Özgürlük Meydanı'nda toplanan kalabalık ellerinde meşalelerle Soykırım Müzesi'ne kadar yürüdü. Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı gecede caddeler trafiğe kapatıldı ve Türkiye aleyhine sloganlar atıldı.


Türkiye'den 1,5 milyon insanın soykırımına uğradığının tanınmasını isteyen dövizler taşıyan göstericiler yanlarında getirdikleri Türk bayrağını meşalelerle tutuşturup yaktı.


Göstericiler Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'dan da henüz onaylanmayan Türkiye ile imzalanan protokolden imzasını çekmesini istedi.


Sarkisyan ve diğer devlet erkanı sözde Soykırım Anıtı'na giderek düzenlenen törene katılıyor.


Ermenistan'ın iddialarına göre, Birinci Dünya Savaşı'ndan 1923'e kadar 1,5 milyon Ermeni soykırıma uğradı. Soykırım iddialarını reddeden Türkiye, savaş yıllarında karşılıklı olarak kayıpların yaşandığını, o dönemdeki olayları tarihçilerin araştırması gerektiğini savunuyor.


Bugüne kadar Ermeni iddialarını Rusya, Fransa, İtalya, Almanya, Hollanda, Belçika, Polonya, Yunanistan, Kanada, Lübnan, Vatikan ve diğer bazı ülkeler kabul etti.



http://ift.tt/1ftbKAy

23 Nisan resepsiyonunda Köşk seçimleri konuşuldu

23 Nisan resepsiyonunda Köşk seçimleri konuşuldu


Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in ev sahipliğini yaptığı 23 Nisan resepsiyonunda Köşk seçimleri konuşuldu. Gazetecilerin, Başbakan Tayyip Erdoğan ve muhalefet liderleriyle yaptığı sohbette renkli diyaloglar yaşandı.




Meclis Şeref Salonu’nda verilen resepsiyonda Başbakan Tayyip Erdoğan’a gündüz yaptığı “Ters köşe yapabiliriz.” açıklaması hatırlatıldı ve bunun başbakanlığa devam anlamına gelip gelmediği soruldu. Bu soruya “Biraz sabır getirecek. Şu anda her şeyi söylersek olmaz.” cevabını veren Erdoğan, “Kişisel olarak gönlünüzden geçiyor mu?” sorusu üzerine de “Senin gönlünden ne geçiyor? Bir vatandaş olarak… Bunu yanlış söylemedim değil mi?” şeklinde konuştu. “Köşk’e çıkarsanız başbakan kim olacak?” sorusunu ise “Sen şimdi bana çalım atıyorsun.” cevabıyla savuşturdu. Erdoğan, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına yönelik taleplere “Geri adım yok. Kimsenin bayramı zehir etmeye hakkı yok.” sözleriyle nokta koyarken Twitter heyetinin ziyareti ve Twitter’ın buzladığı hesaplara değişik yollarla erişime ilişkin sorular üzerine şöyle konuştu: “Ben düşüncemi söyledim, verdikleri sözleri yerine getirdiler, getirdiler. Getirmedikleri takdirde aynı yerdeyiz biz, gereğini yaparız.”


Kılıçdaroğlu: Her Partinin beklediği kadar bekleyeceğiz


CHP lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın “Ters köşe olabilirsiniz.” açıklamasına “Ne söylediğini bilmiyor ki açıklama yapalım. Sağını solunu bilmediğine göre kafasında henüz bir şey yok.” karşılığını verdi. Gül’ün “Mevcut şartlarda siyaset planım yok” mesajının hatırlatılması üzerine “Cumhurbaşkanı’nın sözleri çok açık, yoruma gerek yok.” diyen Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adaylarını ne zaman açıklayacakları konusunda “Her partinin beklediği kadar bekleyeceğiz.” ifadesini kullandı.


Bahçeli: Herkese kulak vereceksin, kulağını kaptırmayacaksın


MHP lideri Bahçeli ise Köşk’e çıkacak ismin kucaklayıcı olması gerektiğini belirtti. Bahçeli, şöyle konuştu: “Yüzde 51, yüzde 49 Meclis’te bir değer ifade edebilir. Ama cumhurbaşkanı kucaklayıcı olmalı. Türkiye’yi kamplara ayırmışsanız, cepheleşmeyi tazyik etmişseniz, Türkiye’de bir gerilim stratejisi yaparak bu noktalara gelmişseniz yüzde 51 ile cumhurbaşkanı olsanız dahi toplumda gerilim, kamplaşma, cepheleşme ortadan kalkmaz. Cumhurbaşkanlığı böyle bir makamdır. Onun için aceleci olmamak lazım. Araştırıp bakıp bu milletin evlatlarının içerisinde bu özelliği taşıyacak şahsiyetler vardır, partiler buna yönelmelidir.”


MHP’nin cumhurbaşkanı adayını bir an önce açıklaması konusunda beklenti olduğunun ifade edilmesi üzerine Bahçeli, “Olabilir. Herkes MHP’yi bekliyor. Bunun çok güzel bir cevabı var; her sese kulak vereceksin, kulağı kimseye kaptırmayacaksın.” dedi.


Bahçeli, dar bölge seçim sisteminin etnik ayrımcılığı ve mafyayı körükleyebilecek tehlikeli bir sistem olduğunu, daraltılmış bölgenin biraz daha makul olduğunu da sözlerine ekledi.


Kürkçü: Kendi adayımız olacak, başkasının adayıyla ilgilenmiyoruz


HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunu kendi içlerinde henüz tartışmadıklarını ifade etti. Kürkçü, “Ancak belli olan bir şey var, o da bizim kendi cumhurbaşkanı adayımızın olacağı. Başkasının adayıyla ilgilenmiyoruz.” dedi. Kürkçü, pazartesi günü BDP’den istifa edip HDP’ye katılacak milletvekilleriyle ilgili işlemleri Meclis’te yapacaklarını kaydetti. Kürkçü, Muş Milletvekili Sırrı Sakık ile Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın BDP’de kalacağını kaydetti.




Gül: Ne geldiyse başıma, ter yüzünden geldi


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, resepsiyona eşsiz katıldı, erken ayrıldı. “Cumhurbaşkanı’nın da şantaj kaseti var.” sorusu başta olmak üzere gazetecilerin sorularına cevap vermedi. Resepsiyonda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan karşılaşmadılar. Meclis Başkanı Cemil Çiçek, tören boyunca Abdullah Gül’e eşlik etti. Gül, Devlet Bahçeli ve MHP’li milletvekilleri ile bir süre sohbet etti. Tören salonunun neredeyse her köşesini dolaşan Gül, Erdoğan ile hiç karşı karşıya gelmedi. Resepsiyondan ayrılan ilk isim oldu. Cemil Çiçek ile birlikte Gül’ü uğurlayan AKP’li Ayşenur Bahçekapılı’nın Gül’den ilk kez uygulanacak lazer ve ışık gösterisini izlemesini istedi. Ancak Abdullah Gül, “Çok terliyim. Birkaç seyahatim olacak. Ne geldiyse zaten şu ter yüzünden geliyor başıma.” karşılığını verdi. 23 Nisan Resepsiyonu’na Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile Türkmenistan’da bulunan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel katılmadı.



http://ift.tt/1jSOmyU

Anzak askerinin çarpıcı Gelibolu anıları 99 yıl sonra ortaya çıktı

Anzak askerinin çarpıcı Gelibolu anıları 99 yıl sonra ortaya çıktı


Birinci Dünya Savaşı yıllarında Gelibolu'da Türklere karşı savaşan Avustralyalı asker Sydney Harrie Skinner'in 1915'te ailesine yazdığı mektup, Çanakkale Savaşı'nın dehşetini bir kez daha ortaya koyuyor.




Avustralya basınında ilk kez yayınlanan mektupta, o dönem 22 yaşında olan Sydney Harrie Skinner'ın gözlemleri trajik ifadelerle yer alıyor. Skinner, mektupta 25 Nisan 1915'te, saat 04.00 sıralarında, Gelibolu'daki Kabetepe açıklarında demirleyen 15 numaralı Avustralya nakliye gemisi 'Star of England'da bulunduğunu belirtiyor.


"SAĞIR EDİCİ PATLAMA SESLERİ GELİYORDU"


Skinner, "Anne ve baba" şeklinde başlayan mektubunda şu ifadeleri kullanmış: "Gün aydınlandığında, ışık arttıkça önümüzdeki araziyi görmeye başladık. 15 savaş gemisi korkunç bir sessizlikle, sahildeki bataryaların ateşini bekliyordu. Saat 05.00'te üzerimize ateş açıldı. Her yerimizde şarapneller patlıyordu."


"Savaş gemilerimiz, sahildeki Türk bombardıman noktalarına doğru döndü. Top mermileri, limanın sağ tarafındaki bölgeleri vuruyordu. Sağır edici patlama sesleri geliyordu. Tonlarca toprak ve kaya, havaya yükseliyordu. Bu sırada askerlerimiz destroyerlere ve sonra çıkarma botlarına geçiyorlardı."


"ŞARAPNELLER ÖNÜNE ÇIKAN HERŞEYİ BİÇİYORDU"


"Çıkarma sırasında botlar dolu yağmuru gibi mermi atışıyla karşılaştı. Makineli tüfeklerden şakır şakır mermi yağıyordu. Havada sadece şarapneller vardı. Bu şarapnellerin verdiği hasar korkunç. Yoluna çıkan herşeyi biçiyordu. Yüzlerce askerimiz sahile ulaşamadan ya öldü ya da yaralandı. Sahile ulaşmayı başaranları ise makineli tüfekler yere indiriyordu. Orada birilerinin canlı kalabileceğini düşünmek imkansız gibi görünüyordu. Sahilden üzerimize ateşlenen şarapneller gemimizin etrafındaki sulara düşüyordu."


"TOPRAK VE İNSAN PARÇALARI GÖĞE YÜKSELİYORDU"


"O gün akciğer zarımda sıvı biriktiğini hissediyordum. Gemimize geri getirilen yaralı askerlere yardım etmekle görevlendirildim. Yaralı askerleri geri getirmeye başladılar. Karada ise manzara korkunçtu ve bir tanesini hayatım boyunca unutmayacağım. Toprak araziye baktığınızda üzerinde sürekli top patlayan o siperleri görebilirdiniz. Patlamalar sırasında insan, toprak ve top parçaları göğe yükseliyordu."


"YARALI ASKERLERİN DURUMUNU HAYAL BİLE EDEMEZSİNİZ"


"Saat 12.30 sıralarında, bir mavna ile daha fazla yaralı asker getirildi. Bu askerleri böyle bir halde görmek berbattı. Orada olmadan neler gördüğümü hayal bile edemezsiniz. Yaraları korkunç durumdaydı. Türkler dom dom adı verilen patlayıcı ve sakat bırakıcı kurşunlar kullanıyordu."


"4 TOPTAN 3'Ü TÜRKLERİ ATOMLARINA AYIRDI"


"Öğleden sonra, karaya çıkmayı başaran bizim topçular, etkili olabilecekleri bir bayırdan Türklerin üzerine ateş açtılar. Gün kararmadan önce, Türkler sahilde bizim askerlere karşı üstünlük sağlamaya çalışıyorlardı. Queen savaş gemisi onların hareketini tespit edip üzerlerine top yağdırmaya başladı. Attığı 4 toptan 3'ü Türklerin üzerine düştü. Toprak ve üzerindeki Türkler atomlarına ayrıldı. Bu Lyddite toplarının etkisi inanılmaz. Topların sebep olduğu duman bile 27 metre çapındaki bir alanda bulunan herkesi öldürebilir."


SYDNEY HARRİE SKİNNER


Mektubunda o gün İngiliz General Sir Ian Hamilton idaresindeki Queen Elizabeth gemisinde bulunan Avustralyalı askerlerin iyi iş çıkardığını savunan Sydney Skinner, kendi taraflarından 6 bin askerin öldüğünü ya da yaralandığını ifade ediyor.


Skinner'in kızı Robin Oliver, savaş gazisi olarak ülkesine dönen babasının 79 yaşında hayatını kaybettiğini söyledi. Robin Oliver, Çanakkale Savaşı'nın 100. yıl anma etkinlikleri kapsamında 2015'te Gelibolu'ya gelecek.



http://ift.tt/1pszP4m

23 Nisan 2014 Çarşamba

Erdoğan'ın Ermenilere taziyesi Fransa'da yankı buldu

Erdoğan'ın Ermenilere taziyesi Fransa'da yankı buldu


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 olaylarının yıldönümü vesilesiyle Ermenilere taziye mesajı yayınlaması, Fransız medyasında geniş yer buldu.




Taziye mesajını 'flaş' olarak duyuran Fransız medyası, Erdoğan'ın 1915 yılında öldürülen Ermenilerin torunlarına Türkiye'nin taziyelerini ilettiğini altını çizdi.


Le Monde gazetesi, 2002'den beri iktidarda bulunan hükümetin şimdiye kadar reddettiği bir konu hakkında, attığı son adımla önceki hükümetlerden daha farklı bir yaklaşım takındığını kaydetdi.


Le Parisien gazetesi de '' 'Ermeni soykırımı': Erdoğan Türkiye'nin taziyelerini iletti'' başlığını kullandığı haberinde açıklamaların politik depreme yol açtığını iddia etti. Haberde, Türkiye Başbakanı'nın resmi olarak 1915 yılında öldürülen Ermenilerin torunlarına Türkiye'nin taziyelerini ilettiğini vurgularken bunun Türkiye tarihinde bir ilk olduğunu aktardı. Haberde Ankara'nın 1915-1917 yılları arasında Anadolu'da 500 bin civarında Ermeni'nin katledildiğini tanıdığını savunurken 'soykırım' ifadesinin ise reddedildiğini yazdı.


Le Figaro gazetesi ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 yılında gerçekleştirilen Ermeni katliamlarıyla ilgili Türkiye'nin taziyelerini sunduğunu belirtildi. Gazete, Başbakan Erdoğan'ın Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarının hangi din ve etnik kökenden olursa olsun; Türk, Kürt, Arap, Ermeni ve diğer milyonlarca Osmanlı vatandaşı için acılarla dolu zor bir dönemin yaşandığını söylediği vurguladı.



http://ift.tt/1iLbGk4

23 Nisan geleneği Paris’te de bozulmadı: Büyükelçi ve Başkonsolosluk makamlarına çocuklar oturdu

23 Nisan geleneği Paris’te de bozulmadı: Büyükelçi ve Başkonsolosluk makamlarına çocuklar oturdu


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda gelenek Paris'te de bozulmadı. Paris Büyükelçiliği ve Başkonsolosluk makamlarına bu yılda çocuklar oturdu. Büyükelçi Hakkı Akil ve Paris Başkonsolosu Turgut Rauf Kural ilkokul öğrencileri ile hatıra fotoğrafı çektirdi. Bu yıl elçiliğin düzenlediği resim yarışmasında dereceye giren öğrencilerin isimleri açıklandı.




23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı çerçevesinde Paris Büyülelçiliği ve Başkonsolosluğu makam koltuklarına çocuklar oturdu. Fransa’da Türkçe derslerine giren öğrencileri ve öğretmenlerini makamında kabul eden Paris Büyülelçisi Hakkı Akil, çocukların bayramını kutladı. Çocuklarla ile yakından ilgilenen Akil, ilkokul öğrencilerine büyüdüklerinde ne olmak istediklerini sordu. Öğrenci velileri ve öğretmenlere de eğitim faaliyetleri hakkında soru yönelten Akil, eğitimin ailede başladığına vurgu yaparak Türk nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Türkçe derslerine katılımın önemli olduğuna dikkat çekti.


23 Nisan’ın Paris Büyükelçisi Melisa Erdem oldu

Corbeil-Essonnes (91) ve Seine-Saint-Denis (93) bölgelerinden seçilmiş altı öğrenciden oluşan grup sırası ile önce Paris Başkonsolosu Turgut Rauf Kural’ı ardından da Büyükelçi Hakkı Akil’i ziyaret etti. Büyükelçi ve başkonsolosluk makam koltuklarına oturarak hatıra fotoğrafı çektiren çocuklar 23 Nisan’ın değişmeyen geleneğini Paris’te de yaşattı. Bu yıl 23 Nisan etkinlikleri kapsamında büyükelçi koltuğuna oturan Melisa Erdem temsili olarak elçilikten Türkiye’ye bilgi notu geçti.


23 Nisan Resim Yarışması’nın kazananları açıklandı

Bu yıl ilk defa Paris Büyükelçiliği resmi facebook sayfası üzerinden resim yarışması düzenledi. Dereceye giren ilk üç resmi basın mensupları ile paylaşan Akil, yarışmaya kırkın üzerinde öğrencinin resim gönderdiğini ve aralarından ilk üç resmin seçildiğini dile getirdi. Elçiliğin düzenlediği resim yarışmasında birinciliği Cordemais (44360) şehrinden Yeliz Çubuk, ikinciliği Gien (45500) şehrinden İrem Yazıcı ve üçüncülüğü ise Valenton (94460) şehrinden katılan Elif Çetinkaya kazandı. Dereceye giren öğrencilere çeşitli hediyeler verileceğini dile getiren Akil, 23 Nisan elçilik ziyaretine katılan öğrenci ve öğretmenleri ile hatıra fotoğrafı çektirdi.


Elçilik bu yıl Türkiye’den de öğrenci ağırladı

Paris Büyükelçiği bu yıl 23 Nisan etkinlikleri kapsamında Türkiye’den de öğrencileri kabul etti. Elçiliğin toplantı salonunda Bahçeşehir Koleji öğrencilerini ağırlayan Akil, öğrencilerin bayramını kutlayarak geldikleri için teşekkür etti. Öğrencilere çeşitli sorular yönelten Akil, aldığı cevaplar karşısında etkilendiğini belirterek velileri ve öğretemenleri tebrik etti. Heyetin Paris’te kaldıkları sürede mutlaka Arap Dünyası Enstitüsü tarafından sergilenen ve halen açık olan Doğu Ekspresi (L’orient Express) sergisini gezmelerini istedi. Bahçeşehir Koleji’nin Paris Büyükelçilik ziyareti çekilen hatıra fotoğrafları ile son buldu.



http://ift.tt/1jM1RAk