18 Ağustos 2014 Pazartesi

Ahlaklı nesiller için helal lokma

Ahlaklı nesiller için helal lokma


Salih bir insan olmanın helal rızıkla ilgisi nedir? Yediğimiz helal lokma sadece bizim maneviyatımızı mı ilgilendirir yoksa toplum ve nesillere de tesir eder mi?




17 ve 25 Aralık’taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını yürüten polislere yönelik sahur baskını sonrasında tutuklanan Emniyet Müdürü Hayati Başdağ’ın ‘Haram lokma yemedim’ sözü yuva yaptı dillere. Başkomiser Tolga Güzeltaş’ın annesi Hacer Hanım da evladının kursağından haram lokma geçmediğini söyledi. Komiser Fevzi Mert’in annesi Emine Hanım da “Oğlumu kuru ekmekle büyüttüm, haram lokma yedirmedim.” dedi ekranlarda. Annelerin helal lokma vurgusu ve kendinden emin duruşu hafızalarımıza kazındı ve gündemin yükünü bu iki kelime çekti günlerce: Haram lokma.


‘Salih bir insan olmanın ve ahlâklı evlat yetiştirmenin helal rızıkla ilgisi nedir? Yediğimiz helal lokma sadece bizim maneviyatımızı mı ilgilendiriyor? Topluma ve nesillere de tesir ediyor mu?’ gibi sorular zihnimize musallat olunca ilahiyatçı-yazar Ali Demirel’in kapısını çaldık.


Demirel, haram yemeden uzak durma konusunda Kur’an-ı Kerim’in çok keskin sınırlar çizdiğini anlatarak söze başlıyor. Nisa Sûresi 29. ayette geçen, “Sakın haram yiyerek, başkasının hakkını gasp ederek kendinizi mahvetmeyin.” beyanını nazara veriyor. Bakara, Casiye, Maide ve Nahl başta olmak üzere birçok surede helal rızıkla ilgili ayetler olduğuna vurgu yapıyor: “Ayetler, ağızlara giren lokmaların helal mi haram mı olduğu konusunda bizleri dikkatli olmaya çağırıyor. Bu konuda hassas davranmak müminlik gereği.”


Ahlâklı nesiller için helal lokma


Anneler, iştahsız çocukları için üzülür. Envai çeşit yemek pişirir, yemeği onların ayağına kadar götürür, yeter ki oğlu-kızı yesin. Peki, ‘yemek yemiyor, yemeği beğenmedi’ şeklinde telaşa kapılan annelerin kaç tanesi “Çocuğum helâl mi yiyor?” diye endişeleniyor. İlahiyatçı yazar Ali Demirel, ebeveynleri bu konuda duyarlı olmaya davet ediyor. Haramla beslenen anne-babadan dünyaya gelecek çocukların (istisnalar hariç) maneviyata kapalı olacağını ifade ediyor.


Bu cümlenin çok iddialı olduğu düşünülebilir. Ancak Abdülkadir Geylanî, İmam Şazilî, Şah-ı Nakşibend ve İmam Gazâlî, Said Nursi gibi nice Hak dostunun haram lokma konusundaki beyanları tam olarak bu yönde. Mesela İmam Gazâlî Hazretleri, haram yiyip içen bir kadının sütüyle beslenen çocuğun, ileride çirkin işlere meyledeceğini söylüyor. “Çocuğun şirret olmasının kaynağı haram yemektir.” diyen Gazâli Hazretleri, dikkatsiz davranan annenin bebeğini, haram yemeyen başka bir sâliha kadının emzirmesini öneriyor.


Ali Demirel’e göre, onlar bu sahanın hekimleri olarak haram lokmanın haramzadeler meydana getireceğini söylüyor. Ahlâklı, iffetli nesillerin yetişmesinde helal yemenin doğrudan etkili olduğunu belirten Demirel, “Helal lokmayla yetişen ve bunun şuurunda olan bir nesil ancak geleceğe emin adımlarla yürüyebilir.” diyor.


Ali Demirel, anne-babaları kazançlarına bir kuruş haram bulaşmaması için hassas olmaya çağırıyor. Zira haram lokma kişinin manevi dünyasını altüst etmekle kalmıyor, onun neslini de doğrudan etkiliyor. Şüphesiz ektiğimiz her tohum, ya zakkum olup başkalarını zehirleyecek ya da kökü yerin derinliklerine uzanan, dalları semaları tutan bir ağaca dönüşerek dallarıyla ve meyveleriyle insanlığa hizmet edecek. Gayr-i meşru yollarla elde edilen kazançla beslenen çocuklar, gün gelecek topluma kan kusturacak. Dolayısıyla yenilen, içilen, giyilen haram ise çocukların saadete ulaşma ihtimalini ortadan kaldırıyor.


Bediüzzaman Hazretleri’nin babası Mirza Efendi’yi hatırlayalım. O, evladına haram lokma değmesin diye hayvanlarını otlatmaya götürürken ağzını bezle bağlıyor. Olur da hayvanlar yol kenarında konu komşuya ait otlardan bir dirhem yer diye… Onun bu hassasiyeti, Said Nursî gibi bir âlimin yetişmesine vesile oluyor.


Helal ve haram, hayatımızı çepeçevre saran kavramlar. İşlerimizin Allah’ın rızasına uygun olup olmadığını da bu iki kavram belirliyor. Ancak son yıllarda ‘Helal- haram ver Allah’ım, senin kulun yer Allah’ım’ anlayışı hâkim. Üstelik bazı kişiler, kendinde haramı helali belirleme yetkisi görüyor. Yüce Beyan’da “Dilleriniz yalana alıştığı için her şeye ‘bu helaldir’, ‘şu haramdır’ demeyin. Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz, Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremez.” (Nahl116) buyruluyor.


Haram lokma bize neler kaybettirir?


Midemize inen her helal lokma düşüncemizi berraklaştırır, vicdanımızı geliştirir, kalbimizi diri tutar. Vücutta hikmet, ilim ve marifeti besler, gönülde Allah aşkı uyandırır, imanımıza güç kazandırır. Peki, haram lokma neler kaybettirir? “Haram gıda manevi bir zehirdir.” diyen ilahiyatçı-yazar Ali Demirel’in ifadesiyle, haram lokmanın vücuda girmesiyle manevi hasarlar meydana geliyor, latifeler ölüyor. Haramla beslenen bir vücut, başka haramlara da yakınlaşıyor. Nefsî hazlara olan meyli artıyor, günah kerih görünmüyor. Demirel, “Kişi, namaz, dua ve Kur’an’dan lezzet almıyorsa, kendinde birtakım olumsuz değişiklikler seziyorsa bedenine haram katıp katmadığını araştırsın.” cümlesiyle bizi muhasebeye sevk ediyor. Zira helal lokma tohuma benzer; meyvesi müsbet hareket, yaşatma için yaşama, ibadetlerden lezzet almadır. Haram lokma afyona benzer; insanı gaflete ve daha sonra etrafındakilere karşı zulmetmeye sürükler, Allah’a itaatten uzak bırakır.


“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak, ‘Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!’ diye dua eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” hadisine dikkat çeken Demirel, sema kapılarının bize açılması için haram lokmadan uzak durmak gerektiğinin altını çiziyor. Nitekim Efendiler Efendisi (sas) haram lokma yiyen kimsenin duasının kırk gün boyunca kabul olmayacağını buyuruyor. Kaldı ki vücuda giren lokmaların ancak kırk gün içinde vücuttan tamamen atıldığı bilimsel açıdan da tespit edilmiş.


Salih kul olmak da doğrudan helal lokmayla ilgili. Allah dostlarından Ebu Bekr-i Dükkî Hazretleri’nin veciz ifadeleri konuyu aydınlatıyor: “Mide, yenilen şeylerin toplandığı yerdir. Oraya helal lokma koyarsan, azalardan salih ameller meydana gelir. Şüpheli lokma koyarsan, azalar Allah yolunda amel etmekte şüpheye düşer. Eğer, haram lokma koyarsan, o lokma seninle Allah arasında bir perde olur da, bu yolda yürümen mümkün olmaz.”


Haram lokmayı kustu


“Yediği lokmanın nereden geldiğini önemsemeyen kimsenin Allah da hangi kapıdan cehenneme sokulacağını önemsemez.” hadisini baş tacı eden sahabe, haramın bir lokmasından dahi şiddetle kaçınırdı. Yanlışlıkla zekât devesine ait olan sütü içen Hz. Ömer (radıyallahu anh) milletin malı olduğunu fark ettiği anda parmağını boğazına sokar, sütü istifra eder. Haramın kanına karışmasını ve bedeninin bir parçası haline gelmesini önlemeye çalışır. Benzer bir hadise Hz. Ebu Bekir’in (radıyallahu anh) de başına gelir. O da haram şüphesi taşıyan bir lokmayı kusar ve mahcubiyetle, “Allah’ım, midemde kalıp damarlarıma karışan kısımdan da Sana sığınırım.” diye dua eder.



http://ift.tt/1maXKim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder