31 Aralık 2013 Salı

Yolsuzluğu soruşturanı suçlamak sorumsuzluk

Yolsuzluğu soruşturanı suçlamak sorumsuzluk


Türkiye'nin tam üyelik müzakereleri yürüttüğü Avrupa Birliğinden, hükumetin rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını karartmaya yönelik girişimlerine birbiri ardına sert eleştiriler geldi.




Yargının ‘bağımsız ve rahat’ bir şekilde çalışması gerektiğini ifade eden Helene Flautre “Yolsuzluk iddialarını aydınlatmak yerine soruşturmayı yürütenlerin suçlanması sorumsuzluktur.” dedi. Flautre, AB sürecinde yapılan yargı reformlarına dikkat çekti ve acilen gerçek bir adlî kolluk oluşturulması gerektiğini söyledi.


Avrupa Birliği’nden (AB), rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını karartma girişimlerine bir tepki daha geldi. AB–Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, iddialarla ilgili soruşturmayı yürüten resmî makamları suçlamasını eleştirdi. Avrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller grubu üyesi Flautre, “Başbakan’ın kredisini ciddi şekilde etkileyen Türkiye’deki gelişmeleri büyük bir dikkatle takip ediyorum. Yakınlarına yönelik ağır yolsuzluk iddialarını aydınlatmak yerine soruşturmayı yürütenleri suçlaması sorumsuzluktur.” dedi. Flautre, gerçeğin ortaya çıkması için yargının ‘bağımsız ve rahat’ çalışması gerektiğini söyledi. AB üyelik sürecinde yargı bağımsızlığı ve saygınlığı için önemli reformlar yapıldığını hatırlattı ve acilen gerçek bir adlî kolluk oluşturulması gerektiğini vurguladı. Türkiye’de ‘ağır bir siyasî kriz’ yaşandığını kaydeden Flautre, “AB, hukuk devletinin savunulmasından yana kararlı bir tavır almalıdır. Tam üyelik perspektifi dün olduğu gibi bugün de Türkiye’de demokrasinin derinleşmesi için en büyük destektir.” ifadelerini kullandı.


Flautre’nin önceki akşam yaptığı yazılı açıklama AB içinden hükümetin rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasındaki icraatlarına yönelik gelen en son eleştiri oldu. Daha önce de hem AB Komisyonu hem de AP’den benzer tenkitler yükselmişti. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun 17 Aralık’taki gözaltılar ile başlamasının ardından hükümet, önce Emniyet içerisinde tarihte görülmemiş kapsamda bir görevden alma dalgası başlatmış, sonrasında ise Adlî Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle soruşturmaların gizlilik içerisinde yürütülmesini hukuken imkânsız hale getirmişti. Hâkim ve savcıların tayin ve terfilerinden sorumlu üst kurul HSYK’nın “Kuvvetler ayrılığına, Anayasa’ya ve kanunlara açıkça aykırıdır.” dediği değişikliğin yürütmesi önceki gün Danıştay tarafından durdurulmuştu. Bu karar Türkiye’nin tam üyelik için katılım müzakerelerine devam ettiği AB’yi memnun etti. Re’sen bir açıklama yayınlayan AB Komisyonu Genişleme Komiseri Stefan Füle, “Askıya almayı memnuniyetle karşılıyorum.” dedi. Soruşturmanın “bağımsızlığı ve tarafsızlığı”nı ihlal konusunda daha önce de endişelerini paylaştığını hatırlattı ve iddiaların şeffaf şekilde araştırılmasını istedi. Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten de aynı gün yaptığı yazılı açıklamada, hukukî sürece müdahale edilmemesi çağrısında bulundu. Polis ve savcılara yönelik baskılar için “Soruşturmaların tarafsızlığı ve güçler ayrılığı hakkında kaygılara neden olmaktadır.” ifadelerini kullandı.


İddia edilen suçların, soruşturmanın karartılması yoluyla örtbas edilmesi girişimlerine AP’deki en büyük ikinci grup olan Sosyalistlerden de tepki gelmişti. Sosyalist ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) lideri Hannes Swoboda, perşembe günü yaptığı açıklamasında hükumetin rüşvet ve yolsuzluk iddiaları karşısında komplo teorilerine sığınmasını tenkit etti. Muhalefet ve sivil toplumla diyaloğa geçilmesi tavsiyesinde bulunan Avusturyalı siyasetçi, “Devam etmekte olan soruşturmalar sekteye uğratılmamalıdır, ister kamuda ister özel sektörde olsun yolsuzlukla mücadele eden kamu görevlileri vazifelerini ifa ettikleri için cezalandırılmamalıdır.” demişti.



http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/yolsuzlugu-sorusturani-suclamak-sorumsuzluk.html

Paris'te yılbaşında alkol yasağı

Paris'te yılbaşında alkol yasağı


Paris'te yılbaşı akşamı, geçmiş senelerde olduğu gibi bu sene de uygulandı.




Paris Eminiyet Müdürlüğü tarafından alınan kararla Paris'in en işlek ve en turistik noktalarında 31 Aralık günü akşam saatlerinden, 1 Ocak günü sabah saatlerine kadar alkol yasağı uygulandı. Belirlenen saatler arasında, Eiffel Kulesi, Champs-Elysees Caddesi ve Champ de Mars gibi Paris'in en işlek ve en turistik noktalarında alkollü içecek bulundurulamasına ve satışına yasak getirildi.


Paris'te yılbaşı akşamı alkol yasağı 2008'den beri uygulanıyor. Sıradan günlerde de saat 22.00'den sonra alkol satışının yasak olduğu ülkede bu uygulama yılbaşı akşamları biraz daha erkene çekiliyor. Bununla birlikte yılbaşı akşamı emniyet tarafından belirlenmiş bölgelere kutlama için gelenlerin çantaları kontrol ediliyor.








http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/paris-te-yilbasinda-alkol-yasagi.html

Sosyal medyadaki ırkçı ifadeler cezalandırılacak

Sosyal medyadaki ırkçı ifadeler cezalandırılacak


Fransa'da Dijital Ekonomi, Teknolojik Yenileşme ve KOBİ'lerden sorumlu Bakan Fleur Pellerin, sosyal paylaşım sitelerinde ırkçı ifadeler kullanan herkesin cezalandırılabileceğini kaydetti.




Fransız komedyen Dieudonne'nin Yahudi karşıtı açıklamalarıyla başlayan tartışmayı değerlendiren Pellerin, internette sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla yapılan yabancı düşmanlığı ve ırkçı ifadelerin hukuki olarak ceza teşkil edebileceğinin altını çizdi.


Bakan Pellerin, adaletin kararı uygulamak için yeterli teknik kapasiteye sahip olduğunu da vurgulayarak, Dieudonne olayı da dahil yargının üzerine düşen görevi yapması gerektiğini söyledi.


Bu arada Yahudi karşıtı söylemler ve ırkçı ifadelerde bulunduğu kaydedilen komedyen Dieudonne'ye tepkiler de sürüyor. Komedyenin 9 Ocak'ta başlayacağı gösterilerin yasaklanabileceğini kaydeden Fransa İçişleri Bakanu Manuel Valls, bugün yaptığı açıklamada da Dieudonne'yi 'nefretin küçük işletmecisi' olarak niteledi. Valls, nefret söylemlerine karşı sessiz kalmamak gerektiğini vurguladı.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/yasam/sosyal-medyadaki-irkci-ifadeler-cezalandirilacak.html

Yozgat Blues, Fransa ile buluştu

Yozgat Blues, Fransa ile buluştu


'Strasbourg 25. Türk Sinema Günleri' kapsamında tarihi 'Odyssee' sinemasında 'Yozgat Blues' filmi gösterildi. Filmin yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun, yapımcısı Halil Kardaş ilk defa geldikleri Strasbourg kenti ve Odyssee sinemasında seyircisiyle filmin öyküsünü paylaştı.




Soru cevap bölümünde Türk ve Fransız seyircilerin sorularını yanıtlayan genç sanatçılar, "Tarihi Odyssee sinemasında bulunmaktan ve filmimizin burada gösterilmesinden hepimiz çok mutlu olduk. Umarız filmi hepiniz beğenirsiniz" dedi. Oyunculardan Ayça Damgacı, Tansu Biçer, Nadir Sarıbacak, Ercan Kesal, Kevork Malikyan'ın oynadığı dram-komedi 'Yozgat Blues', Yavuz, Mahmut ve Neşe arasında Yozgat'ta başlayan aşk hikayesin başladığı ve aynı yerde nasıl sona erdiğini gösteriyor. Film aynı zamanda insanın en derin duygusu yalnızlığın yalnış modernleşme sayesinde hüzünlü, melankolik kitsch haline dönüşünü gösteriyor. Yeni yılda İtalya, Sırbistan, Bulgaristan, Amerika, İsveç'te film festivallerinden davet alan 'Yozgat Blues' bugüne kadar Türkiye dahil 20 film festivalinde değişik ödüller aldı.












http://www.zamanfransa.com/haber/kultur-sanat/sinema/yozgat-blues-fransa-ile-bulustu.html

Fransa'da %75'lik vergiye onay

Fransa'da %75'lik vergiye onay


Fransa'da geliri 1 milyon euroyu aşanlar için de getirilen yüzde 75 vergi düzenlemesi, yeni yılla birlikte hayata geçirilecek.




Fransa'da ülkenin en üst mahkemesi, Cumhurbaşkanı François Hollande'ın ana politikalarından olan yüksek gelirli kişilere %75 oranında vergi uygulanmasını onayladı.Anayasa Mahkemesi yaklaşık bir yıl önce verginin bireylere uygulanmasını öngören önergeyi anayasaya aykırı bulmuştu.


Bunun üzerine hükümet kanun önergesini değiştirip 1 milyon Euro'nun üstünde maaşlara uygulanacak %75 oranında vergiden işverenin sorumlu tuttu. Vergi artışı iki yıllığına uygulanacağından 2013 ve 2014'te ödenen maaşları kapsayacak. Karardan dolayı bu senenin başında greve giden Fransız futbol kulüpleri, ekonomik durumlarının kırılgan olduğunu; ve kanun yüzünden çok büyük maaş alan önemli oyuncularının ülkeden ayrılabileceğini söylüyor.


Katarlıların sahibi olduğu Paris Saint-Germain, 10 oyuncularının maaşının 1 milyon Euro'dan fazla olduğunu söylüyor.


Fransa Profesyonel Futbol Kulüpleri Birliği (UCPF), Anayasa Mahkemesinin, "şirketlerin, geliri 1 milyon Euro'nun üzerinde olan çalışanları için yüzde 75 oranında vergi ödemesi" kararını adaletsiz bulduklarını açıkladı.


UCPF'nin yapılan açıklamada, Anayasa Mahkemesinin, şirketlerin, yıllık geliri 1 milyon Euro'yu geçen çalışanları için yüzde 75 oranında vergi ödemesini kabul eden kararının, futbol dünyası için üzücü bir haber olduğu belirtildi.


Bildiride, söz konusu vergi miktarının kesinlikle adil olmadığı vurgulanarak hükümete de Fransız futbol kulüplerinde rekabeti arttıracak reformlar yapması çağrısında bulunuldu.


Vergilendirmedeki yeni değişiklik ülkede 13'ü futbol kulübü 470 şirketi ve binden fazla kişiyi etkiliyor.


Yeni düzenleme, bütçeye, bir yıl içinde, 44 milyon Euro kazandıracak. İş çevreleri ve zengin vatandaşlar da vergiyi kınadı. Film yıldızı Gerard Depardieu vergiyi protesto amacıyla ülkeden ayrılmıştı.


Kamuoyu yoklamaları Fransa'da halkın büyük bir kısmının bu geçici vergiyi desteklediğini ortaya koyuyor. Avrupa'daki birçok ülkenin aksine Fransa kamu açığını azaltmak için vergileri yükseltip harcamaları düşük oranda kısıyor.



http://www.zamanfransa.com/haber/ekonomi/fransa-da-75-vergiye-onay.html

FEDİF göçün 50. yılında seminer düzenledi

FEDİF göçün 50. yılında seminer düzenledi


“Nüfustan nüfuza 50.yıl” konulu semineri veren Avrupalı Türk İş Adamları Konfederasyonu (UNITEE) Başkanı Dr. Adem Kumcu, Avrupa’da bulunan Türk girişimcilerin sahip oldukları özelliklerin yaşadıkları ülkelerin ekonomisine olumlu şekilde yansıttıklarını, söyledi. Avrupalıların Türk girişimcilere olan mevcut güveninin yarım asır gibi uzun bir zaman diliminden sonra elde edinildiğini ve bunun muhafazası için, girişimcilerin dürüstlükten asla ödün vermemeleri gerektiğini kaydetti.




Göç edilen ülkeye göçemenlerin katkıda bulunması için göçmenlerin o ülkeyi sahiplenmesi gerektiğine dikkat çeken Kumcu, Avrupalı Türklerin geleceğinden oldukça umutlu olduğunu söyledi.


FEDİF’in Lyon ve çevresinde iş adamlarına yönelik gerçekleştirdiği etkinliklerin katkısını gelecekte daha iyi anlaşılacağını ifade eden Kumcu, Mart ayında Şanlıurfa ve Diyarbakır’a yapılacak iş gezilerinin Türkiye ve Fransa’da bulunan iş adamları için ufuk açıcı olacağını kaydetti.




http://www.zamanfransa.com/haber/ekonomi/fedif-gocun-50-yilinda-seminer-duzenledi.html

“Cinéma Odyssée” 100. Yaşına giriyor

“Cinéma Odyssée” 100. Yaşına giriyor


25 yıldır Türk Kültürünü ve sinemasını Avrupa’ya taşıyan “Cinéma Odyssée”, Türk Sinema Günleri kapsamında 14 filmi sinema severlerle buluşturmaya devam ediyor. 12 Aralık Perşembe günü "Benim Dünyam" filminin yönetmeni ve başrol oyuncusu Uğur Yücel’i ağırlayan sinema günleri, 11 Ocak tarihine kadar sinemaseverleri Yeşilçam’ın önde gelen yönetmen ve oyuncuları ile buluşturacak.




Çeyrek asırdır, Cinéma Odyssée’nin müdürü, Faruk Günaltay Türkiye kökenli oyuncu yönetmen ve yapımcıları seyirciyle buluşturuyor. 3 Ocak 1914’de açılışı yapılan Cinéma Odyssee, o tarihte Avrupa’nın az sayıdaki sinema salonlarından birisiydi. Ayrıca Odysee, o tarihten bu yana hep sinema olarak hizmet vermiş Fransa’da ender sinemalar arasında gösteriliyor.


Bu yılki Türk sinema günlerinin programı bir hayli zengin. Seyirci karşısında çıkacak filmler arasında: Uğur Yücel'in 'Soğuk' ve 'Benim Dünyam' ,Mahmut Fazıl Coşkun’un 'Yozgat Blues', Serdar Akar'ın 'Behzat C. Ankara Yanıyor', Özcan Deniz'in 'Şu ve Ateş' Tolga Örnek'in 'Senin Hikayen', Kudret Güneş'in belgeseli 'Bedianın İzinde' Tamer Levent'in 'Tepenin Ardı', Atalay Taşdiken’in 'Kız Kardeşim' ve 'Meryem' Fatih Akın'ın 'Cennet Bahçesinde Çöp' Pelin Esmer'in 'Gözetleme Kulesi' Çağan Irmak'ın 'Tamam miyiz', belgeseli, Sermiyan Midyat'ın 'Hükümet Kadın' gibi çeşitli filmler yer alıyor.


26 Aralık gecesi ulusal ve uluslararası sinema festivallerinde ödül alan 'Yozgat Blues' filmi seyirciyle buluştu. Geceye, yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ve filmin yapımcısı Halil Kardaş da hazır bulundular. Filmin ardından yapılan söyleşide, filmin öyküsü ve aldığı ödülleri anlatan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, seyircilerden gelen birbirinden ilginç sorulara da cevap verdi.


Filmi izlemeye gelenler arasında Avrupa Konseyi Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Rauf Engin Soysal ve eşi Sefire Tülay Soysal, Strasbourg Başkonsolosu Serdar Cengiz ve Hollanda Deventer Başkonsolosu Yunus Belet de vardı.


Seyirci buluşmalarına 10 Ocak’ta “Senin Hikayen” filminin yönetmeni Tolga Örnek ve oyuncuları Timuçin Esen ile Selma Ergeç katılacak. 20:15’de programlanan seansın ardından izleyiciler filmin oyuncuları ve yönetmeniyle söyleşi yapma imkanı bulacak.


Etkinliğin son günü olan 11 Ocak’ta “Turkuaz” müzik grubu Odysee’de sahne alacak. Eski Anadolu ve halk müziklerini harmanlayan “Turkuaz” müzik grubunun vereceği konserin ardından, Strasbourg Türk Sinema Günleri son bulacak.



http://www.zamanfransa.com/haber/kultur-sanat/sinema/cinema-odyssee-100-yasina-giriyor.html

Fransa'da cami duvarına gamalı haç çizdiler

Fransa'da cami duvarına gamalı haç çizdiler


Fransa'nın başkenti Paris'in güneyinde yer alan Vendome'da Türklere ait bir camiye saldırı düzenlendi. Caminin duvarlarına gamalı haç çizen saldırganlar, Müslümanlara yönelik de küfür içerikli ifadeler yazdılar. Camiye 300 metre mesafede yer alan Türklere ait dükkanların camlarına da gamalı haç çizilirken duvarlara da İngilizce ve Fransızca hakaret içeren ifadeler yazıldı.




Vendome Türk Kültür Derneği Başkanı Adil Dündar, daha önce de camiye aynı saldırının gerçekleştirildiğini; olayla ilgili gerekli mercilere şikayette bulunduklarının söyledi. Dündar, Vendome belediye başkanının da kendilerini arayarak üzüntülerini dile getirdiğini vurgulayarak, suçluların yakalanması konusunda kendilerine teminat verdiğini ifade etti.


Daha öncede Vendome'da bulunan okul, kilise ve spor salonu gibi alanlara da Müslümanları hedef alan yazılar yazıldığını kaydeden dernek başkanı, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için kameralı güvenlik sistemini devreye sokacaklarını söyledi. Polisin olayla ilgili soruşturmasının da devam ettiği kaydedildi.



http://www.zamanfransa.com/haber/toplum/fransa-da-cami-duvarina-gamali-hac-cizdiler.html

Ermeni dernekler, tarihi ziyareti protesto için sokaklara iniyor

Ermeni dernekler, tarihi ziyareti protesto için sokaklara iniyor


Fransa'da Ermeni dernekler, Cumhurbaşkanı François Hollande'ın 27 Ocak'ta Türkiye'ye yapacağı resmi ziyareti protesto etmek için sokaklara iniyor.




Fransa Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi'nin (CCAF), Fransa'dan Türkiye'ye 20 yıl sonra cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleştirilecek ilk ziyareti protesto etmek için gösteriler düzenleyecekleri belirtildi. Konseyden yapılan açıklamada, Fransa'daki Ermeniler, Hollande'ın Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyaret ve Türkiye'nin AB üyeliğine karşı düzenlenecek gösterilere katılmaya davet edildi.


25 Ocak'ta Lyon, Marsilya, 26 Ocak'ta ise Paris ve Montpellier'de valilik binaları önünde gerçekleştirilecek gösterilerde Hollande'a seçimlerden önce verdiği sözlerin yerine getirmesi çağrısında bulunulacağı kaydedildi.


Bu arada 16 Aralık'ta Fransa Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi'ni kabul eden Hollande'ın, Mayıs ayında Ermeni soykırımını inkar edenlere yönelik hazırlanacak yasa tasarısını açıklayacağı yönündeki iddialar, Elysee Sarayı ve Dışişleri Bakanlı'ğı tarafından yalanlanmadı. Diplomatik kaynaklar ise konuyla ilgili yorum yapamayacaklarını ifade etti.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/ermeni-dernekler-tarihi-ziyareti-protesto-icin-sokaklara-iniyor.html

Evrendeki en gelişmiş hayatta kalma donanımı: 'Beyin'

Evrendeki en gelişmiş hayatta kalma donanımı: 'Beyin'


Doç. Dr. Sinan Canan, "Beyin, bilinen evrendeki en karmaşık nesnedir. Beyin asla bir makine değildir. Beyin gerçekliği çarpıtır, yalan söyler, anlam verir, hikâyeler uydurur ve öznel bir evren kurar. Bu evrendeki en gelişmiş hayatta kalma donanımıdır." dedi.




Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kritik Analitik Düşünce Topluluğu tarafından konferans düzenlendi. 'N-Beyin' başlıklı konferans, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Sinan Canan ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Görevlisi Serkan Karaismailoğlu tarafından verildi. OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği konferansa Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Halis Ölmez ve Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, dekanlar, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.


"BEYİN BU EVRENDEKİ EN GELİŞMİŞ HAYATTA KALMA DONANIMIDIR"

N-Beynin ne anlama geldiğini anlatan Doç. Dr. Sinan Canan, "N-Beyin dememizin temel sebeplerinden bir tanesi beyin ile ilgili hikâyeleri, 'en'leri açıklamak içindir. Biz size beynin reklamını yapmaya geldik. 1,4 kg bir beynimiz var. Burada beynin işlevlerine bakacağız. Beyin, bilinen evrendeki en karmaşık nesnedir. Beyin asla bir makine, bilgisayar ya da sabit bir sürücü değildir. Beyin gerçekliği çarpıtır, yalan söyler, boşlukları doldurur, anlam verir, hikâyeler uydurur ve öznel bir evren kurar. Gerekmedikçe bilinci kullanmaz. Peki, beyin nedir? Bu evrendeki en gelişmiş hayatta kalma donanımıdır. Biz bilim adamları olarak beynin maddi yapısı nedir ona bakıyoruz. Beynin bir kesitine baktığımızda aslında daha basit bir yapı meydana çıkıyor. Biraz daha detayına inmek gerekiyor. En karmaşık şey aslında beynin dışındaki beyin kabuğudur. Hayallerimiz, algılarımız, görme, işitme ne varsa çoğu burada oluşur. 20 milyar kadar sinir hücresi burada bulunuyor." diye konuştu.


"DÜNYAYI VE EVRENİ ANLAMA ANNE KARNINDA OLUŞUYOR"

Konuşmasında, "Beynin ne yaptığını nerden biliyoruz?" sorusuna cevap arayan Canan, şu bilgileri verdi: "Beynin ön kısmı insani değerlerimizi yöneten kısımdır. Bu kısım zarar gördüğünde insan da zarar görüyor. MR, tomografi gibi tekniklerle artık beynin içini görebiliyor ve anatomik durumu araştırabiliyoruz. Kalbimiz beynimize günde 57 damacana kan pompalar. Bir iki dakika kan akımını kesecek olsanız beyin büyük hasar görecektir. Bu bağlantılar çok önemli. Bu bağlantılar anne karnında oluşuyor. Anneyle kurulan her kontak, her etkileşim beyinde yepyeni yollar oluşturuyor. Dünyayı ve evreni anlama işte burada başlıyor."



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/evrendeki-en-gelismis-hayatta-kalma-donanimi-beyin.html

Diz kireçlenmesi, fazla kilo ve eklem içi travmadan kaynaklanıyor

Diz kireçlenmesi, fazla kilo ve eklem içi travmadan kaynaklanıyor


Doktorlar, diz kireçlenmesi fazla kilo, eklem içi travma, romatizmalı hastalıklar ve metabolik hastalıklardan kaynaklandığını söylüyor.




Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Kömürcü, diz kireçlenmesi, hastalığın ortaya çıkış şekli ve tedavisine ilişkin bilgiler verdi. Kömürcü, en sık karşılaşılan diz problemi olan diz eklem kireçlenmesinin, eklem kıkırdağının zaman içerisinde bozulmasıyla ortaya çıkan bir hastalık olduğunu söyledi. Kıkırdağın yumuşamasıyla başlayan tablonun, kıkırdağın kalınlığının kaybolmasıyla devam ettiğini ve en sonunda tamamen kıkırdak kaybının ortaya çıktığını belirten Kömürcü, "Diz kireçlenmesi, kıkırdak kaybının derecesine ve oluştuğu yere göre sınıflandırılıyor. İleri evre kireçlenmelerde artık menüsküs yırtıkları da tabloya eşlik etmeye başlıyor. Diz kireçlenmesi fazla kilo, eklem içi travma, romatizmalı hastalıklar ve metabolik hastalıklardan kaynaklanıyor." diye konuştu.


SPOR HAYATI, MESLEĞİ SORGULANMALI

Diz kireçlenmesi vakasında, öncelikle hastanın daha önceden geçirilmiş bir diz travması olup olmadığının araştırılması ve kişinin sportif faaliyetleri ile mesleğinin sorgulanması gerektiğini kaydeden Prof. Kömürcü, "Bazen çocukluk çağında yaşanmış diz ve eklem problemleri de diz kireçlenmesinin nedeni olarak ortaya çıkabilir." diye ifade etti. Diz kireçlenmesinde en sık görülen belirtinin ağrı olduğunun altını çizen Prof. Kömürcü, şöyle devam etti:


"Mekanik özelliği vardır. Yani, kişi üzerine basıp yürüdüğü zaman şiddetlenir ve zaman içinde istirahat halindeyken de ağrı görülmeye başlayabilir. İkinci en sık görülen belirti ise dizde zaman zaman oluşan şişmelerdir. Bu şişlik dizin önünde, diz kapağının üstünde oluşabileceği gibi bazen de dizin arkasında bir tümör oluşumu şeklinde de görülebilir. Diz kireçlenmesinde, özelikle üçüncü evrede görülen bir diğer belirti de hareket açıklığının kısıtlanmasıdır. En sık görülen durum dizin tam açılamamasıdır. Bir başka belirti ise çok ufak bir travmayla ortaya çıkan yıpranmaya bağlı menüsküs yırtıklarıdır. Bu yırtıkları genç yaşta ciddi travmalar sonucu oluşan menüsküs yırtıklarından ayırmak ve hastayı konuyla ilgili bilgilendirmek çok önemlidir."



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/diz-kireclenmesi-fazla-kilo-ve-eklem-ici-travmadan-kaynaklaniyor.html

Suyla çok uğraşan kadınlar dikkat!

Suyla çok uğraşan kadınlar dikkat!


Kadınlarda sık görülen ve parmak damarlarının ısı değişimine verdiği aşırı reaksiyonla parmaklarda zonklamayla kendini gösteren Raynaud (Reyno) hastalığına karşı soğuk-sıcak dengesine dikkat etmek gerekiyor.




Parmak damarlarının ısı değişiminden zarar görmesi olan Raynaud hastalığı, kadınlarda sık görünüyor. Kesin tedavisi bulunmayan hastalıkla ilgili Memorial Kayseri Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Özerdem, ellerin aşırı soğuklardan korunması gerektiğini söylüyor. Araştırmalara göre reyno’nun toplumda görülme sıklığı yüzde 5-10 arasında ve en çok 15-40 yaş arası kadınlarda ortaya çıkıyor. Soğuk iklimli yerlerde daha sık görülüyor. Hastalarda ataklar, çoğunlukla soğuğa maruz kalındığında ya da stresle ortaya çıkıyor. Özerdem, hastalığın özellikle bayanlarda görülmesinin ev işleriyle ve suyla çok uğraşmalarından kaynaklandığını belirtiyor. Soğuğa maruz kalmayla birlikte parmaklarda büzüşme oluştuğunu ifade eden Özerdem, “Parmak uçlarına giden damarlar genişliyor, parmak morarmaya başlıyor. Moraran kısım da açılınca el kıpkırmızı bir hal alıyor ve zonklayarak ağrıyor. Aşırı spazmlarda parmak kaybına dahi yol açabiliyor.” diyor. Gökhan Özerdem, şunları söylüyor: “Öncelikle önleyici tedbirler alınmalı. Soğuğa maruz kalınmamalı, kış aylarında eldiven, bere giyilmeli, sıcak-soğuk geçişlerine dikkat edilmeli. Ayrıca sigaradan da uzak durulmalı. Çünkü nikotin atakları tetikliyor.”












http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/suyla-cok-ugrasan-kadinlar-dikkat.html

Kamerun’da kaçırılan Fransız rahip Georges Vandenbeusch serbet bırakıldı

Kamerun’da kaçırılan Fransız rahip Georges Vandenbeusch serbet bırakıldı


Kamerun'da 13 Kasım'da silahlı militanlarca kaçırılan Fransız rahip Georges Vandenbeusch'ın serbet bırakıldığı açıklandı. 42 yaşındaki rahip, Kuzey Kamerun'da Nijerya sınırına yakın yerde kaçırılmıştı.




Nijerya'da hükümete karşı silahlı mücadele veren Boko Haram (Batı eğitimi yasak) örgütü Fransız rahibi rehin tuttuklarını açıklamıştı.


Rahip Vandenbeuscran'ın serbest bırakıldığını resmen açıklayan Fransa Devlet Başkanı François Hollande, yardımlarından dolayı Kamerun ve Nijerya hükümetlerine teşekkür etti. Hollande ayrıca, Kamerun Devlet Başkanı Paul Biya'ya şahsi özel teşekkürlerini sundu.



http://www.zamanfransa.com/haber/dunya/kamerun-da-kacirilan-fransiz-rahip-georges-vandenbeusch-serbest-birakildi.html

'Müvekkilimle öldürülen PKK'lılar arasında bağ kurulması kirli bir komplo'

'Müvekkilimle öldürülen PKK'lılar arasında bağ kurulması kirli bir komplo'


Fethullah Gülen'in avukatı Nurullah Albayrak, PKK terör örgütü yöneticilerinin Paris'te öldürülmesi olayının sorumlularının müvekkiliyle ilişkili olabileceği iddiasının, Hizmet Hareketi'ne yönelik kirli bir komplonun parçası olduğunu açıkladı.




"Altmış yılı kamuoyunun önünden geçen ömründe hep barış, sulh, hoşgörü tavsiye eden, en ufak sokak olayını dahi tavsiye ve teşvik etmeyen müvekkilim, ömrünü ülkemizde ve tüm dünyada sulh adacıkları oluşturmaya adamıştır." diyen Albayrak, külliyen yalan olan bu haber hakkında gerekli hukuki girişimlerde bulunacaklarını ifade etti.


Nurullah Albayrak, yazılı yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu: "Terör örgütü PKK yöneticilerinden birisi tarafından Fransa'nın başkenti Paris'te PKK terör örgütü yöneticilerin öldürülmesi olayının sorumlularının müvekkilim Fethullah Gülen ile ilişkili olabileceği iddia edilmiştir. Dünyanın en kanlı terör örgütü PKK'nın liderinin şimdiye kadar en ufak bir şiddet olayının içinde olmayan müvekkilimi ve onu seven insanları yine kendi terör örgütü mensubu kişilerinin öldürüldüğü karanlık bir suikast ile irtibatlı göstermesi çok kirli bir komplonun tezahürüdür. Altmış yılı kamuoyunun önünden geçen ömründe hep barış, sulh, hoşgörü tavsiye eden, en ufak sokak olayını dahi tavsiye ve teşvik etmeyen müvekkilim, ömrünü ülkemizde ve tüm dünyada sulh adacıkları oluşturmaya adamıştır. Bu haber, camiayı ve Hizmet Hareketi'ne yönelik bir komplonun parçası olup ülkemizde müvekkilime ve camiaya saldıranların kimlerle ittifak içinde olduğunu göstermesi açısından da ibretamiz bir vakıadır. Külliyen yalan olan bu haber hakkında gerekli hukuki girişimlerde bulunacağımızı kamuoyuna saygı ile duyurulur."



http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/muvekkilimle-oldurulen-pkk-lilar-arasinda-bag-kurulmasi-kirli-komplo.html

30 Aralık 2013 Pazartesi

GYV'den 'operasyon' açıklaması: Hizmet'in AK Parti'yle husumeti yoktur ve olamaz

GYV'den 'operasyon' açıklaması: Hizmet'in AK Parti'yle husumeti yoktur ve olamaz


Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında ortaya atılan iddialara yazılı bir açıklama ile cevap verdi. Yürütülen soruşturmaların arkasında Hizmet Hareketi'nin olduğu iddialarının çirkin bir iftira oluğunun vurgulandığı açıklamada, Camia'nın AK Partiye husumetinin olamayacağının altı çizildi.




Açıklamada şöyle denildi:



"Yolsuzlukla mücadele dünyanın her yerinde kamuoylarının hassasiyetle talep ve takip ettiği konuların başındadır. Türkiye’de de ismi yolsuzluğa karışmış ya da maşerî vicdanın yolsuzlukla mücadele etmediği hükmüne vardığı hükümetlerin güven ve kredi kaybına uğradığı aşikârdır. Bu günlerde kamuoyunca büyük bir ilgi ve merakla takip edilen yolsuzluk iddialarının üzerine en etkin şekilde hem yargı tarafından hem de medya tarafından gidilmesi, tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi, zaruridir.



Maşeri vicdanın ve kamuoyunun, adaletin hakkı ile yerini bulduğuna ikna olması için, başta Hükümet, bütün ilgili kişi ve kurumların Anayasa ve Kanunlarımızda ifade edildiği şekli ile bağımsız ve Millet adına karar veren Yargıya saygı duyması gerekmektedir. Gelinen bu aşamadan sonra, hakkında yolsuzlukla ilgili bir takım iddia ve istifhamlar bulunan kişilerin de aklanması, ancak yargı sürecine saygı duyulması ve bu sürecin her hangi bir müdahale olmadan sonuçlanması ile mümkün olabilecektir.



“Yürütülen soruşturmaların ardında “Hizmet” olduğu iddiası çirkin bir iftiradır.”

Onursal Başkanımız Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin yolsuzluk soruşturmasını yürüten “savcılarla ilişkili” olduğu ve “dış güçlerin maşası” oldukları için bu davaları açtırdıkları iddiaları çirkin birer iftiradır.



Ayrıca, vakfımızın hem Türkiye’yi hem de Hizmet Gönüllülerinin yapmış oldukları faaliyetleri tüm dünyaya anlatma amaçlı yaptığı şeffaf toplantıların bile hükümete yakın bir kısım medya organlarınca çarpıtılarak “vatana ihanet”, “casusluk”, “uluslararası odaklarla işbirliği” gibi akıl almaz komplo teorileri ve ithamlarla haberleştirilmesi insafla bağdaşmaz.



Aksi takdirde bu tip faaliyetleri yapan herkesi ajanlıkla suçlamak ülkeyi içinden çıkılmaz bir cinnet haline sürükleyecektir



“Hizmet Hareketi’nin AK Parti’ye husumeti yoktur ve olamaz”

Muhterem Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin, ülkeye çok hizmetleri geçmiş AK Parti’ye karşı bir husumeti bulunmamaktadır. Hizmet, AK Parti’nin 2002-2011 arasındaki her tür demokratikleşme hamlesini açıkça desteklemiştir. Ancak, Sayın Erdoğan’ın ve partisinin yönetiminde, eylemlerinde ve eylemsizliklerinde 2011 genel seçimlerinden bu yana ciddi bir farklılık oluştuğu açıktır. AB sürecinin yavaşlaması, kuvvetler ayrılığını erozyona uğratan şekli ile başkanlık teklifi, medya özgürlüklerinin giderek daralması, parlamenter denetimin zayıflaması, Sayıştay’ın görevini yapamaz hale gelmesi ve otoriterleşme emarelerinin artması, son olarak yargıya bile müdahale edilmesi AK Parti’yi destekleyen sağduyulu kesimleri ülkenin geleceği ile ilgili derin endişelere sevk etmiştir.



Camianın da paylaştığı ve defaatle dile getirdiği bu eleştirilerin dershanelerin yasaklanması tartışmaları ile başladığı iddiası da gerçek dışıdır. Dershane yasaklama tartışmaları başlamadan çok önce, Vakfımızın başta medya özgürlükleri olmak üzere, Türkiye’deki reformların yavaşlaması ve otoriterleşme eğilimleri hususunda yaptığı açıklamalarla endişelerini kamuoyuyla paylaştığı herkesçe bilinen bir husustur.



“Sokak eylemlerinin bir takım provokasyonlara sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız”

Yolsuzluk soruşturmasını yürüten yargıya açıkça hükümet tarafından müdahale görüntüsü verilmesi, yargıya bağlı çalışan kolluğa operasyon yapılması ve poliste yapılan yeni atamalar sonucu, polisin kolluk görevini yapmamakta direnmesi pek çok kişide haklı tepkilere sebep olmuştur.



Yasalar çerçevesinde yapılan, şiddete başvurmayan barışçıl sokak eylemleri demokratik bir haktır. Ancak Hükümetin, Yargıya bile tahammül edemez bir görüntü verdiği ve her gün üst üste çok gergin ve kutuplaştırıcı açıklamalar yaptığı bugünlerde, barışçıl ve haklı da olsa, bu tarz sokak eylemlerinin bir takım provokasyonlara sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız.



Açıkçası, eylemlerin ülkemizi kaotik bir ortama sürüklemesinden kaygı duyuyoruz. Yolsuzluğun protesto edilmesi için ortaya çıkmış barışçıl protestoların sabote edilmesinin yolsuzluk gündeminin değişmesine sebebiyet verebilme ihtimali, amaçlananın tam tersi bir sonuç verecektir. Bu çerçevede, Gezi olaylarında da ifade ettiğimiz üzere, Hükümeti basiretli ve serinkanlı yönetime ve protesto eylemlerinde bulunanlar da dâhil olmak üzere 76 milyonun Hükümeti olarak davranmaya, aynı şekilde eylemcileri de barışçıl yöntemler ile sınırlı kalmaya davet ediyoruz.



“Demokratik bir ülkede paralel devlet kabul edilemez. Varsa böyle bir yapı hükümetin bunu delilleri ile ortaya koyması gerekir”



Öte yandan, yolsuzluk soruşturmaları ile birlikte, hükümetçe ve hükümete yakın medyada daha yüksek sesle dile getirilen, “yargı cuntası”, “paralel devlet”, “otonom yapı”, “casusluk”, “ajanlık” ve benzeri delilsiz ve çok soyut suçlamalar, soruşturmanın üstünü örtme izlenimi vermektedir.



Bu konularda, hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya teslim etmesini Ağustos ayındaki açıklamamızda açıkça talep etmiştik. Ancak, bunun yapılması yerine, soyut ve delilsiz ithamlarla, milyonlarca seveni, takdir edeni ve gönüllüsü bulunan Hizmet Hareketini, “dış güçlerin maşası”, “ajanı”, “karanlık emelleri olan elleri kırılması gereken pis bir çete” olarak tasvir etmek en hafif ifade ile insafsızlıktan başka bir şey değildir.


Yolsuzluk iddiası ile suçlanan şüphelilerin masuniyet karinesine aykırı bir şekilde suçlanmasının kişilik haklarının ihlali olduğunu ifade edenlerin haklılığı aşikârdır. Ancak aynı anlayışla da hiç bir hukuki ve demokratik ilkeye dayanmaksızın milyonlarca seveni olan bir camiaya da çete ve örgüt denmesi akıl, izan ve insafla bağdaştırılamaz.


Defaatle dile getirdiğimiz üzere, bir sivil toplum hareketi olan Hizmet Hareketi’ni, iktidar üzerinde vesayet kurmak ve iktidara ortak olmakla suçlamak açıkça abesle iştigaldir. Her hangi bir tavsiye, eleştiri, talep veya hak savunmasında bulunan sivil toplum oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara “siyasete karışma”, “öyleyse parti kur”, “seçimleri bekle”, “manşetlerle milli iradeyi baskı altına alma” demek demokratik sistemin ruhu, norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve asla kabul edilemez.


“Vesayetin hiçbir çeşiti kabul edilemez”

Demokratik bir ülkede sadece yasal ve meşru vatandaşlık haklarını kullanarak, liyakat ilkesi çerçevesinde bürokrasiye girmiş, Hizmet’e sempati duyanların veya sevenlerin olması doğaldır. Hukuk somut fiillere bakar. Hangi görüşten ve yaşam tarzından olursa olsun vatandaşların kanunlar çerçevesinde devletin bütün kademelerinde görev almasının “devleti ele geçirme”, “devlete sızma”, “vesayet kurma” veya “paralel iktidar oluşturma” şeklinde sunulmasının iyi niyetle açıklanması mümkün değildir. Askeri vesayetin en güçlü olduğu dönemde, tıpatıp aynı iddialarla suçlanan Sayın Gülen, 8 yıl yargılanmış ve tüm bu suçlamalardan beraat etmiştir.


Elbette ki, bürokratlar seçilmiş yöneticilerinin ve amirlerinin (hukuka uygun) emirlerine itaat etmek ve sadece onlardan emir almak durumundadır. Halkın iradesiyle seçilmiş iktidarların idari tasarruflarına tabii ki saygılı olunmalıdır; ancak kamuoyuna da yansıyan ve yalanlanmayan bilgi ve belgelerin de gösterdiği üzere, insanların Hizmet Hareketi’ne nispet edilerek anayasal bir suç olan fişlenmeye tabi tutulması ve sonra da kriterleri belirsiz istihbari bilgilere dayanılarak hukuka aykırı bir şekilde tasfiye edilmesi demokratik olmadığı gibi en temel insan haklarına da aykırıdır.



“Nasıl bir Türkiye”

Hem Onursal Başkanımız Sayın Fethullah Gülen hem Hizmet Hareketi hem de Vakfımız defaatle, AB reformlarını, tam demokratik Türkiye’yi, hukukun tam anlamı ile üstünlüğünü, en ileri hali ile insan haklarını, herkesin hukuk karşısında uygulamada da eşit olmasını, sivil anayasayı, şeffaf, hesap verir bir devleti ısrarla talep etmekle kalmamış, Anayasa Referandumundaki gayretleri de dâhil, tüm faaliyet ve projeleri ile bunların gerçekleşmesi için çaba sarf etmiştir.


Şurası çok açıktır ki, Devleti ele geçirmek isteyen ya da Devlet içinde paralel, otonom yapı oluşturanların bu taleplerde bulunması akıl ve mantık dışıdır. Zira paralel yapı oluşmasının ya da Devleti niyetleri belli olmayan dar kliklerin ele geçirmesinin önündeki en büyük engel, AB standartlarında tam demokratik ve şeffaf, hem parlamento, yargı ve Sayıştay’a, hem de medya ve kamuoyuna hesap verir bir hukuk devletidir.


Bu yönde kimin hala gayret edip etmediği ise kamuoyunun takdirindedir.


Kamuoyuna saygıyla duyurulur."



Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı



http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/gyv-den-operasyon-aciklamasi-hizmet-in-ak-parti-yle-husumeti-yoktur-ve-olamaz.html

Pınar Selek: Beraatimi istiyorum

Pınar Selek: Beraatimi istiyorum


Mısır Çarşısı patlaması davasında ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılan, daha sonra ise hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkarılan Sosyolog Pınar Selek, Cihan Haber Ajansı'na konuştu.




Hakkında, Adalet Bakanlığı'nın Fransa'dan iade talebinde bulunduğu yönünde çıkan haberleri değerlendiren Selek, bunun yeni bir durum olmadığını, Şubat sonunda yapılan bir başvuru olduğunu hatırlattı. Selek, Yargıtay süreci devam eden davanın yeniden bu şekilde gündeme gelmesinin de manidar olduğunu kaydetti. Türkiye'ye dönmek istediğinin altını çizen Selek, "Hukuk mücadelemi sürdürüp hukuksal güvenceyle ülkeme geri dönmek istiyorum. Bütün mücadelem ülkeme dönme mücadelesi. Geçmiş karanlık dönemlerle sağlıklı bir şekilde hesaplaşılmadığı için temiz bir sayfayla başlayamıyoruz. Beraatimi istiyorum." ifadelerini kullandı.


Pınar Selek, "Bütün hukuk dışı yollarla 3 beraatin ardından Yargıtay'a gönderilen dosyanın geri çekilerek beraatin bozulduğunu" söyledi ve mücadelesini ısrarla sürdürdüğünün altını çizdi.



http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/pinar-selek-beraatimi-istiyorum.html

Maçın tekrarlanmasından rahatsızlık duymam

Maçın tekrarlanmasından rahatsızlık duymam


Kasımpaşa Yönetim Kurulu üyesi İhsan Kalkavan, kural hatası tartışmasının yaşandığı Beşiktaş maçının tekrarlanması halinde sevdiği iki takımı bir kez daha izleme şansı bulacağını söyledi.




Geçmişte Siyah-Beyazlılarda da görev yapan Kalkavan, Süper Lig’in 16’ncı haftasındaki maça yönelik Federasyon’un verdiği karara uyulması gerektiğini vurguladı. Mücadelenin yeniden oynanması durumunda bundan rahatsızlık duymayacağının altını çizen Lacivert-Beyazlı idareci, “Eğer Futbol Federasyonu ‘Karşılaşma bir daha oynanacak’ derse boynumuz kıldan ince. Yapacak bir şeyimiz yok. Ancak durumu bu hale getirirlerse tükürdüğünü yalarlar. Kasımpaşa da itiraz eder. Fakat ben gönlümde ‘Beşiktaş ile bir, iki, üç kez daha maç yapılsın’ derim. Bu bana keyif verir. Sonuçta iki sevdiğim takım maç yapmış olur.” ifadesini kullandı. Kasımpaşa’nın sert açıklamalarına her iki pencereden baktığını ve üzüldüğünü belirten Kalkavan, “Bildiriyi ben okumadan intikal ettirdiler. Çünkü kendimi aynı zamanda Beşiktaş’ın bir parçası olarak görüyorum.” diye konuştu. Kartal’ın Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nı kiralayarak maddî kayıp yaşadığını aktaran İhsan Kalkavan şunları kaydetti: “Cezalı olduğu ve taraftarsız oynadığı dönemde bile burada oynaması bana göre lükstü. Doğrusu Atatürk Olimpiyat’tı. Nitekim orada mükemmel seyirci topladılar.”






http://www.zamanfransa.com/haber/spor/macin-tekrarlanmasindan-rahatsizlik-duymam.html

Arda: Dünya Kupası'na gidemedik diye benle dalga geçiyorlar

Arda: Dünya Kupası'na gidemedik diye benle dalga geçiyorlar


Atletico Madrid’in yıldız futbolcusu Arda Turan, A Milli Takım’ın 2014 Dünya Kupası’na gidememesi sonrası takım arkadaşlarının sürekli soyunma odasında kendisiyle dalga geçtiğini söyledi.




Milli futbolcu Arda Turan, TV8'de Saba Tümer'in 'Bu Gece' programına konuk oldu. Programda samimi açıklamalarda bulunan Arda Turan, "İspanya'da çok rahatım. Sonuçta büyük baskı altındasınız. İdmanlara çıkıyorum, binlerce kişinin karşısında maç oynuyorum. Herkesle paylaşım halindeyim ama benim de kendime ait bir zamanım olmalı. Sonuçta ben psikolojik deliyim. Bayrampaşalıyım bunun da gururunu taşıyorum biraz da raconluk var tabi semtten kaynaklanan. Ama tabii İspanya'da çok rahatım. Kendime ait zamanlarım var" diye konuştu.


Türkiye'ye tekrar dönüp dönmeyeceği hakkında bilgiler de veren başarılı futbolcu Arda, "Ben futbolu bıraktığımda örnek biri olarak hatırlanmak istiyorum. O yüzden dönmeyi pek düşünmüyorum. Beni örnek almalarını, başarılı olmayı istiyorum. Bir de Türkiye'deki magazinsel olaylardan dolayı gittim yurtdışına ve bu sebepten dolayı da istemiyorum" dedi.


Saba Tümer'in "Fenerbahçe 10 kat daha fazla para verse yine de transfer olmaz mısın?" sorusuna Arda, "Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Fenerbahçe başkanını ve taraftarını üzmek istemiyorum onlara karşı kırıcı sözlerden uzak durmaya çalışıyorum çünkü bana karşı bir sevgileri var. Ama ben bir Galatasaraylıyım onları da kırmak istemiyorum. Böyle politik cevaplar vereyim. Bir de şunu söyleyeyim İstanbul'da bulunduğum zaman kendimi tutamıyorum Aslantepe'ye gitmemek için" cevabını verdi.


Tümer'in "Jübileni nerede yapmak istersin Galatasaray'da olabilir mi?" sorusuna ise tecrübeli oyuncu Arda şu cevabı verdi: "Nasip, kısmet. İnsanlar uzaktan da sevebilir." Arda Turan, en beğendiği futbolcuların ise Selçuk İnan ve Burak Yılmaz olduğunu söyledi.


Futbolculukta idol olarak ise Fenerbahçeli milli futbolcu Emre Belezoğlu'nu örnek aldığını belirten Arda, ayrıca Barcelona'dan İniesta ve Arsenalli futbolcu Mesut Özil'i de çok beğendiğini ifade etti.


A Milli Takım'ın 2014 Dünya Kupası'na gidememesi sonrası takım arkadaşlarının soyunma odasında sürekli kendisiyle dalga geçtiğini kaydeden yıldız oyuncu Arda, "Gitmemiz lazımdı. Orada olmalıydık" dedi. Guardian'ın ey iyi 100 futbolcu listesine de değinen Arda Turan, "70. çok iyi bir sıralama değil. Ama çalışarak daha iyisini başarabilirim. Ama yine de gurur verici" yorumunda bulundu.


Son olarak Real Madrid'in yıldız futbolcu Cristiano Ronaldo ile yaşadığı bir anısını da anlatan Arda, "Ronaldo'ya dedim ki içimden, ben ettim sen etme. Bir faul yapayım da kendine gelsin dedim. Elimi şöyle bir attım vücuduna, bir baktım duvar gibi. Şaka bir yana Ronaldo gerçekten çok özel bir oyuncu. Aynı yerde oturuyoruz, komşuyuz. Karşılaştığımızda selamlaşıyoruz" diye konuştu.



http://www.zamanfransa.com/haber/spor/arda-dunya-kupasi-na-gidemedik-diye-benle-dalga-geciyorlar.html

Geriden gelip şampiyon olacağız

Geriden gelip şampiyon olacağız


Galatasaray’ın eski yöneticilerinden Ali Dürüst, Fenerbahçe’yle aralarındaki puan farkının eriyeceğine inanıyor. Dürüst, ikinci başkan olduğu dönemde de geriden gelip şampiyon olduklarını söyledi. Deneyimli yönetici, ayrıca kriz anlarında adının başkanlık için geçmesinden rahatsızlık duyduğunu ifade etti.




Galatasaray’ın eski yöneticilerinden Ali Dürüst, Sarı-Kırmızılı takımın Fenerbahçe ile arasında oluşan 8 puan farkı önemsemediğini söyledi. Cim Bom’un eski ikinci başkanı, “Son maçta 3 puanlık fark kapandığına göre, önümüzdeki maçlarda farkın kapanması sürpriz olmaz. Ben daha önce 11 puan farkı kapatan yönetimin içindeydim. Dolayısıyla onu yaşadık. Önemli olan iyi oyunla, birliktelikle lige devam etmek. Devam ettiğimiz takdirde inşallah 4. yıldızı hep beraber takacağız.” dedi.


Sarı-Kırmızılı kulübün eski yöneticilerinden Abdurrahim Albay-rak’ın ofisinde Galatasaray muhabirleriyle buluşan ikili, geçmişe dair anılarını paylaştı. Ali Dürüst, görevi esnasında Cim Bom’un eski teknik direktörü Fatih Terim ile Başkan Ünal Aysal’ın arasının bozulmaması için büyük çaba sarf ettiğini söyledi. Bu sırada devreye giren Albayrak, “Fatih Terim için düşüncem nettir. Hocayı getiriyorsan 10 yıl imzayı atacaksın. Biz kalsaydık 10 yıllık imza attıracaktık.” diye konuştu.


Camianın gündeminde bir seçim bulunmadığını belirten Ali Dürüst ise, “Galatasaray’ın gündeminde seçim yok. Yeni kongre oldu. Başkan 3 senelik karar aldı. Yönetim görevine devam ediyor. Ben Aysal’a kırgın değilim. Neden kırgın olayım ki? Kişisel bir tavır yoktu. Ben kongreye gerek olmadığını söylemiştim. Başkan 3 senelik seçim yapacağım dedi. Ben yokum dedim.” ifadelerini kullandı. Yaşanan her kriz döneminde adaylığı gündeme gelen deneyimli yönetici, “Bu mutluluk verici bir olay. 15 sene bu işte olduğun vakit yakıştırıyorlar. İftihar ediyorum. Speküle edilmesi beni rahatsız ediyor. İyi niyetle yapanlar da var. Ama doğru zaman, doğru mekân.” açıklamasını yaptı.


Türkiye Futbol Federasyonu’nun başına Trabzonspor’un eski başkanlarından ve eski bakanlardan Faruk Özak’ın geçmesini arzu ettiğini anlatan Dürüst, “Herkesin saygı göstereceği bir insan.” şeklinde konuştu. Albayrak da bu düşünceye destek verdi ve mevcut Federasyon yönetimini çok sağlıklı bulmadığını kaydetti.


Didier Drogba Galatasaray’da kalmak istiyor

Galatasaray Kulübü Basın Sözcüsü Şükrü Ergün, Sarı-Kırmızılı yıldız futbolcu Drogba’nın Başkan Ünal Aysal’la görüşerek takımda kalmak istediğini belirtti. Radyospor’a konuşan Ergün, “Drogba geçtiğimiz günlerde Galatasaray’da kalmak istediğini beyan etti. Biz de ayrılmak istemiyoruz. O yüzden problem yok. Başkan ile görüştüğünü biliyorum. Başkana kalmak istediğini söyledi. Mourinho’nun söylediği de doğru, bir efsanedir kendisi. Gideceğiz o statta da görecekler.” dedi.



http://www.zamanfransa.com/haber/spor/geriden-gelip-sampiyon-olacagiz.html

iPhone 6, mayıs’ta piyasaya sürülecek

iPhone 6, mayıs’ta piyasaya sürülecek


Digitimes sitesinin haberine göre, iPhone 6, mayıs ayında piyasaya sürülecek.




Mevcut modellerden daha büyük olacak yeni iPhone’un yaklaşık 5 inçlik bir ekrana sahip olacağı belirtiliyor. Apple, iPhone’u büyüterek, Samsung’un Galaxy Note serisiyle rekabet etmeyi planlıyor. Yine Digitimes’ın haberinde yer alan bilgiye göre, iPad’in 12.9 inçlik “Pro” modelinin 2014 yılının Ekim ayında piyasaya sürülmesi bekleniyor.






http://www.zamanfransa.com/haber/dunya/iphone-6-mayis-ta-piyasaya-surulecek.html

Pınar Selek için iade başvurusu

Pınar Selek için iade başvurusu


Adalet Bakanlığı, Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen sanık Pınar Selek için Fransa'ya iade başvurusu yaptı.




Mısır Çarşısı'nda meydana gelen patlamayla ilgili 2 kez aldığı beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulan Pınar Selek'in davası 24 Ocak'ta karara bağlandı. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi yaptığı 3. yargılama sonucunda Selek'i ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.


9 Temmuz 1998 tarihinde Mısır Çarşısı'nda gerçekleşen eylemde 7 kişinin öldüğünü ve 127 kişinin yaralandığını belirten mahkeme, "Sanıklara atılı eylemin devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya, ülke birliğini bozmaya yönelik olarak vahamet arz edici nitelikteki silahlı eyleme katıldıklarını." belirtti. Selek hakkında tutuklanması için yakalama kararı da çıkaran mahkemenin bu kararına Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu muhalefet etti.


Mahkemenin yakalama kararını gönderdiği Adalet Bakanlığı, Selek'in yurtdışında olduğuna dair mahkemeye yazı gönderdi. Bunun üzerine davaya bakan mahkeme, Selek hakkında kırmızı bülten çıkarılmasını istedi. Kırmızı bülten çıkarılan Selek için Adalet Bakanlığı, Fransa'dan iade talebinde bulundu.



http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/pinar-selek-icin-iade-basvurusu.html

Fransa, antisemit komedyenin gösterilerini yasaklıyor

Fransa, antisemit komedyenin gösterilerini yasaklıyor


Fransa, programlarında Yahudi karşıtı ve ırkçı ifadeler kullandığı belirtilen komedyen Dieudonne'nin gösterilerini yasaklamaya hazırlanıyor.




Fransa İçişleri Bakanı Manuel Valls, komedyenin kimseyi güldürmeyen Yahudi karşıtı ve ırkçı ifadelerini kınadığını kaydetti. Valls, Dieudonne'ye karşı kolektif bilinç çağrısı yaparken gösterilerini yasaklamak için elinden geleni ortaya koyacağını ifade etti. Fransız bakan, konuyla ilgili valilere de talimat gönderdiğini vurguladı. Valls, Dieudonne'nin gösterilerinin uzun zamandır komiklikten ziyade politik ve nefreti körükleyen toplantılara dönüştüğünü vurguladı. Manuel Valls, komedyen Dieudonne'nin gösterilerini yasaklamak için tüm hukuki yolları kullanacağını aktardı.


Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da Fransa Yahudi Dernekleri Federasyonu'nu kabulünde, isim vermeden Yahudi karşıtlığını kullanılarak yapılan komediye tepki göstermişti.


Fransız komedyen Dieudonne'nin avukatı Jacques Verdier ise İçişleri Bakanı Manuel Valls'ın ifadelerinin tamamen yanıltıcı olduğunu kaydederek komedyene uygulanan sansürü kınadığını kaydetti. Verdier, alınan kararın komedyeni izlemeye gelen seyirciye saygısızlık olduğunun altını çizdi.


Asıl adı Dieudonne M'Bala M'Bala olan 47 yaşındaki komedyen, ırkçılık suçlamasıyla birçok kez mahkum olurken, son olarak ise internette yayınladığı videoda ırkçı ifadelerde bulunduğu gerekçesiyle 28 bin Euro para cezasına çarptırılmıştı.



http://www.zamanfransa.com/haber/kultur-sanat/etkinlikler/fransa-antisemit-komedyenin-gosterilerini-yasakliyor.html

Efsane pilot Schumacher’in durumu “ciddi”

Efsane pilot Schumacher’in durumu “ciddi”


Formula 1 yarışlarında 7 kez dünya şampiyonu olan Alman pilot Michael Schumacher, Fransa'da kayak yaparken düşüp başından yaralandı. Schumacher'in kaldırıldığı hastane, "pilotun durumunun kritik" olduğunu duyurdu.




Fransa'nın güneydoğusunda bulunan Grenoble şehrindeki hastaneden yapılan açıklamada, 44 yaşındaki pilotun "hastaneye getirildiğinde beyin sarsıntısından kaynaklanan komada olduğu" belirtildi.


2012'den F1 pilotluğundan ikinci kez emekli olan ünlü yarışçının idari ekibi de Schumacher'in durumunun ciddi olduğunu doğruladı. Meribel'deki kayak tesisinin yöneticisi Christophe Gernignon-Lecomte, Schumacher'in hastaneye kaldırılırken şuurunun yerinde olduğunu söyledi. Gernignon-Lecomte, 14 yaşındaki oğluyla kayak yapan Schumacher'in kaza sırasında kaskının takılı olduğunu ve başını bir kayaya çarptığını belirtti.


Polisin kazayla ilgili soruşturma başlattığı bildirildi. Resmi tutanaklarda sorumlu polis memurunun kaza sebebi olarak bir teknik hatadan bahsettiği, başka bir kayakçıyla çarpışmanın söz konusu olmadığını yazdığı görüldü.


F1 pilotu Felipe Massa, Instagram'a Schumacher ile çekilen bir fotoğrafını koyarak, "Micheal, senin için dua ediyorum kardeşim. Umarım en kısa sürede iyileşirsin. Tanrı seni korusun" yazdı. Fransız pilot Romain Grosjean de Twitter'daki hesabında, "Şu an tek düşündüğümüz Schumi ve ailesi. Dilerim çabucak iyileşir" ifadelerini kullandı. Efsanevi Alman pilot Schumacher, 3 Ocak'ta 45. doğum gününü kutlayacaktı.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/yasam/efsane-pilot-schumacher-in-durumu-ciddi.html

Katy Perry, UNICEF'in 'kayıtsız-şartsız' iyi niyet elçisi oldu

Katy Perry, UNICEF'in 'kayıtsız-şartsız' iyi niyet elçisi oldu


BM Çocuk Fonu UNICEF'in en son 'iyi niyet elçisi', Katy Perry oldu.




Katy Perry, kendisine gösterilen tüm ilgiyi; aydınlatılması, korunması ve yardım edilmesi gereken çocuk ve gençlere yönelteceğini söyledi. 29 yaşındaki Perry'nin, iyi niyet elçisi olarak, gençlerle bire bir iletişim kurarak en önemli meselelerini belirleyeceği ve bunların çözümü için adım atılmasına yardımcı olacağı belirtildi.


Perry, bu yıl UNICEF misyonu çerçevesinde, dünyanın en fakir ülkelerinden Madagaskar'ı ziyaret etmişti. Ünlü yıldız, maddi imkana sahip olmamalarına rağmen, bu ülkedeki çocuklar arasındaki 'kayıtsız-şartsız' sevgiden çok etkilendiğini ifade etti. Katy Perry'nin 'Kayıtsız-Şartsız' adlı şarkısı, hit parçalar arasına girmişti.














http://www.zamanfransa.com/haber/dunya/katy-perry-unicef-in-kayitsiz-sartsiz-iyi-niyet-elcisi-oldu.html

NASA’nın robotundan daha güçlü çıktı

NASA’nın robotundan daha güçlü çıktı


Amerikan Havacılık ve Uzay Kurumu’nun (NASA) geliştirdiği robot sıfır çekti.




Gün geçmiyor ki yeni robotlar üretilmesin. Her biri farklı alanlardaki teknolojik özellikleriyle dikkat çeken robotlar, ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı tarafından yarışmaya tabi tutuldu.


Japon Schaft şirketinin geliştirdiği robot, rakiplerini geride bırakarak zirveye çıktı. İki gün süren yarışmada Schaft’ın takımı 32 puan üzerinden 27 puan toplarken, aralarında Amerikan Havacılık ve Uzay Kurumu’nun (NASA) da bulunduğu bazı ekibin sıfır puan alması dikkat çekti. ‘En gelişmiş insansı robot’, kapı açma, merdivenden inme ve ortadaki molozları temizleme gibi sekiz farklı görevi başardı.








http://www.zamanfransa.com/haber/dunya/nasa-nin-robotundan-daha-guclu-cikti.html

McDonald’s’tan personeline uyarı: Fast food’dan uzak durun

McDonald’s’tan personeline uyarı: Fast food’dan uzak durun


Fast food zinciri McDonald’s, çalışanlarına fast food ürünlerinden uzak durma çağrısı yaptı. Bu çağrının yayınlandığı şirket çalışanlarına yönelik bir web sitesi ise kapatıldı.




Çalışanlara yönelik sitede, çizburger, patates kızartması ve içecekleri gösteren bir fotoğrafın altında, “sağlıksız seçim” yazılıydı. Hemen yanında bir sandviç, salata ve suyu gösteren fotoğrafın altında ise “sağlıklı seçim” yazıyor. Yine aynı sayfada fast food türü gıdaların çabuk hazırlandığı ve fiyatlarının uygun olduğu belirtiliyor. Fakat bu gıdaların içerdiği kalori, yağ, doymuş yağ, şeker ve tuz bakımından sağlıksız olduğu ve obeziteye yol açabileceği ifade ediliyor. Bu uyarının yayınlanmasının ardından siteye girenler sitenin geçici olarak bakıma alındığını bildiren bir mesajla karşılaştı. McDonald’s’tan yapılan açıklamada, sitenin başka bir şirket tarafından yapıldığı ve burada yer alan “yanlış bilgiler” ve bunların “çarpıtılması” gibi etkenler nedeniyle, sitenin yeniden değerlendirileceği belirtildi.



http://www.zamanfransa.com/haber/dunya/mcdonalds-tan-personeline-uyari-fast-food-dan-uzak-durun.html

Lohusalık sendroma dönüşmesin

Lohusalık sendroma dönüşmesin


Dokuz aylık hamilelik sürecinden sonra bebeğini kucağına alan anne, lohusalık diye adlandırılan yeni bir döneme girer. Bu süreçte salgılanan hormonlar, hamilelikte, doğum anında ve sonrasında yaşanan olaylar, annenin duygusal değişimler geçirmesine sebep olur.




Anne adayları için dokuz aylık süreç hayli heyecanlı bir bekleyiştir. Karnındaki bebeğinin hareketlerini hisseden annenin sabırsızlığı her defasında bir kat daha artar. Eve yeni gelecek misafir için oda hazırlanır, gardırop düzülür, hatta aile bütçesinde yeni planlamalar yapılır… Bu hayaller arasında en kutsalı da annenin bebeğiyle ilk karşılaşma ve onu emzirme anıdır. Ancak kimi zaman lohusalık dönemi öyle hayal edildiği gibi gelişmez. Anne ağlama nöbetlerine tutulur, bebeği kabullenmekte ona bakabilmekte zorluk çeker, daha alıngan ve hassas bir kişiliğe bürünür. Lohusalık sendromu denen bu hal iki üç hafta gibi kısa bir zaman dilimi içinde gerçekleşse de kimi annelerde maalesef birkaç sene gibi uzun bir döneme yayılan psikoza dönüşebiliyor.


Doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrasında yaşanan pek çok olay lohusalık sendromuna sebep olabiliyor. Psikolog Enise Akgül karşılaştığı vakalarda şahit olduklarını şöyle anlatıyor: “Hastane odalarında iki ailenin birbiri ile münakaşa ettiğini çok sık duyuyorum. O gece hastanede kimin kalacağından, bebeğin isminin ne olacağına, bebeğin kime benzediğinden, evde kimin yardım edeceğine, kimin elinin boş kimin dolu geldiğine kadar pek çok şeyin sorun olduğuna şahit oluyorum. Yeni doğum yapmış anne bir de bu konular yüzünden eşiyle kendi ailesi ya da eşinin arasında kalıyor. Bu sebeple lohusalık döneminde ebeveynlere çok iş düşüyor.”


Anneyle bebeğin ilk teması çok geciktirilmemeli

Lohusalık sendromunun anne adayının yaşıyla da ilgisi var. Özellikle on dokuz, yirmi gibi erken yaşta anne olan, duygusal olgunluğa ulaşmayan kadınlar bu durumla daha sık karşılaşıyor. Pedagog Adem Güneş o yaştaki bir annenin çocuk sahibi olmanın ciddiyetinin farkına varamadığının ve doğumdan sonra karşılaştığı gerçekliği kaldıramadığının altını çiziyor. Güneş’in altını çizdiği bir başka nokta da sezaryenle doğum yapanların normal doğum yapanlara göre bu durumu daha sık yaşaması: “Normal doğum yapan bir kadında prolaktin hormonu yoğun olarak salgılanır. Bu hormon annenin bebeğine kavuşma, onun kokusunu duyma isteğini artırır. Bu yüzden ilk sekiz ve on saatlik dilimde anneyi bebeğiyle buluşturmak, ilk tensel temasını bu hormon yoğun olarak salgılanırken gerçekleştirmesine yardımcı olmak gerekir. Böylece anne ve bebek arasındaki ilk uyum süreci başlamış olur. Bu da bağlanmanın en önemli aşamasıdır. Ancak sezaryen ile yapılan doğumlarda anne doğum sonrası acı çektiği için bebek ondan uzak tutuluyor. İlerleyen saatlerde de anne çocuğunu aldığında ona tepkisel yaklaşabiliyor.”


Prolaktin hormonunun tek görevi anneye bu duyguları hissettirmek değil. Bu hormon aynı zamanda annenin sütünün salgılanmasında da büyük rol oynuyor. Sezaryen doğumla bebeğini dünyaya getiren annelerde bu hormon salgılanmadığından ilk anlarda yoğun bir süt akışı gerçekleşmiyor. Adem Güneş’e göre bu durum da annenin psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor: “Hamilelik sürecinde anne doğum yapar yapmaz bebeğini emzirme ve onu göğsüne alma hayalleri kurar. Ancak doğumdan sonra yeterince sütün gelmemesi sebebiyle anne hayal ettiklerini bulamaz. Bu durum da onun lohusalık sendromu yaşamasına sebep olabilir.”



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/lohusalik-sendroma-donusmesin.html

Ruhun da ‘check-up’ı var…

Ruhun da ‘check-up’ı var…


Ruh sağlığına yatırım yapmak ülkemizde hâlâ ihtiyaç olarak görülmese de durum aslında bunun tam tersi. Hangi psikolojik rahatsızlığa eğilimi olduğunu ya da risk grubunda olup olmadığını öğrenmek isteyenler içinse artık psikolojik check-up var…




Fiziksel sağlığımız konusunda evhamlı bir millet olduğumuzdan başımız ağrısa doktor yolunu tutuyoruz. Ne var ki fiziksel rahatsızlıkların psikolojik kökenli bir hal aldığı çağımızda, ruh sağlığını koruma konusunda da aynı titizliği gösterdiğimiz söylenemez. İşte bu ihtiyaçtan doğan psikolojik check-up uygulaması, kendinize birkaç saatlik bir süre ayırarak ruh sağlığınızın yerinde olup olmadığını ya da ne gibi rahatsızlıklara eğilimli olduğunuzu öğrenmenizi sağlıyor.


Uygulama, ciddi psikolojik rahatsızlıkların tespitinin yanı sıra iletişim, öfke, kaygı ve uyku bozukluklarının, unutkanlık ve mutsuzluk gibi problemlerin günlük hayatı ne şekilde etkilediği ve hastalık düzeyinde olup olmadığının tespitinde de kolaylık sağlıyor. Ayrıca kronik yorgunluk, sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu, cinsel işlev bozuklukları, halsizlik, depresif ruh hali, gerginlik ve strese bağlı fiziksel bozuklukların görünenin ötesinde bir rahatsızlığın habercisi olup olmadığına dair de ipuçları veriyor.


Yaklaşık iki aydır psikolojik check-up uygulaması yapan Nişantaşı Doktorlar Merkezi’nin uzmanlarından Psikolog Nergis Özdinç Azanpa, uygulamanın birtakım ruhsal tarama envanterlerinin birleşiminden oluştuğunu söylüyor. Toplam 90 sorunun yer aldığı check-up’ta kişilerin kaygı ve takıntı düzeyi, sosyal ilişkileri algılayış biçimi, stres düzeyi gibi ölçümler yapılıyor. Çıkan sonucu gözlem yoluyla doğrulamak için psikologlarla da özel görüşmeler oluyor. Orta düzey riskteki kişilere psikoterapi yöntemi tavsiye edilirken, ileri boyuttaki rahatsızlıklarda kişiler zayıf ya da riskli yanları için psikiyatrist ya da nöroloğa yönlendirilebiliyor. Ayrıca psikolojik sorunlar nedeniyle uzun süredir ilaç kullanan kimselerde düzelme olup olmadığını tespitte de etkili bir yöntem olarak görülüyor.


Fiziksel sağlık ile ruh sağlığının birbirinden ayrılamayacağını söyleyen Azanpa, psikolojik anlamda sağlıklı bireylerin fiziksel hastalıklara yakalanmasının daha düşük ihtimal olduğunu, psikolojik anlamda güçlü bireylerin stresle baş etme ve problem çözme becerilerinin de daha gelişmiş olduğunu ifade ediyor. Ruh sağlığını ciddiye almanın sanılanın aksine lüks olmadığını ifade eden uzman psikolog, check-up’ın oldukça düşük bir meblağ karşılığında yapıldığını ve sadece psikolojik sorunlar yaşayan bireylerin değil, kişisel anlamda kendini geliştirmek isteyen bireylerin de uygulamaya ilgi gösterdiğini söylüyor.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/ruhun-da-check-up-i-var.html

Yolsuzluk skandalına ismi karışan bakanlar istifa etti

Yolsuzluk skandalına ismi karışan bakanlar istifa etti


Oğulları, rüşvet operasyonu kapsamında tutuklanan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler görevlerinden istifa etti. Ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar da NTV'de katıldığı canlı yayında bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğini açıkladı.




Yolsuzluk soruşturmasının ardından Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talebi doğrultusunda istifa etti. Öte yandan, eski iç işleri Bakanı ve AK Parti Ordu Milletvekili İdris Naim Şahin, partisinden istifa etti. Şahin, dilekçesinde, "Kuruluşunda kolay ve sevinçli bir kararla üye olduğum partimden, zor ve üzüntü veren bir kararla istifa ediyorum" dedi.


Müsiad: Yolsuzluk iddiaları sonuna kadar araştırılmalı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın istifa kararlarının yerinde bir adım olduğunu vurguladı. Dernek, konu ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "MÜSİAD olarak yolsuzluk ve rüşvet iddiaları sebebiyle 17 Aralık tarihinde başlatılan soruşturma ile oluşan ortamı, adli boyutunu ayrı tutmak kaydı ile ülke ekonomimize ve güven ortamına verdiği ve verebileceği zararlar bakımından endişe ile takip ettiğimizi belirtmiştik. Devamla 'muhtevası ve muhataplarına bakılmaksızın yolsuzluk ve rüşvet iddialarının sonuna kadar araştırılması hepimizin ortak arzusudur' demiştik. Bu noktada soruşturmaların salahiyeti ve sayın bakanlarımızın hassasiyetleri açısından, aldıkları bu istifa kararlarını yerinde bir adım olarak değerlendirdiğimizi belirtmeliyiz."


Bayraktar: 'BAŞBAKAN ERDOĞAN DA İSTİFA ETMELİ'

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, istifa ettiğini açıkladı. Bayraktar, kendisine bir istifa metni ve bir de deklarasyon imzalatılmak istendiğini vurgulayarak, "Bu milleti rahatlatmak için Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyorum." dedi.


Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, "Sayın Bakan soruşturmada sizin oğlunuzun da ismi geçmişti. Her ne kadar serbest bırakılmış olsa da sabah iki istifa haberi geldi. Sizin tavrınız ne olacak?" sorusu üzerine şunları söyledi: "Basın açıklaması şeklinde çok kısa bazı ifadelerde bulunmak istiyorum. 17 Aralık tarihinde yapılan operasyon dosyasında şahsımı rencide edecek veya izah edemeyeceğim hiçbir husus yoktur. Ancak Sayın Başbakan'ın, istediği bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabii hakkıdır ve yetkisidir. Fakat rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle 'istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız' şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum; çünkü soruşturma dosyasında var olan ve yasalara uygun olarak onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatı ile yapılmıştır. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Ancak bu milleti rahatlatmak için Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletimize saygılar sunuyorum."


'Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum cümlenizi biraz ayrıntılandırmak ister misiniz?' sorusu üzerine de Bayraktar, "Bize bugün iki metin gönderildi. Bir tanesi istifa metni bir tanesi de deklarasyon metni. Yani ben tabii ki partimi rahatlatmak isterim. Ama böyle bir durumda bu işin yanlış olduğunu ifade ediyorum ve hayırlı olsun diyorum." dedi.


İstifasını açıklayan Bayraktar, "Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Ancak bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletimize saygılar sunuyorum." şeklinde konuştu.


"Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum cümlenizi biraz açıklamak ister misiniz?" sorusu üzerine de, "Bize bugün iki metin gönderildi. Bir tanesi istifa metni bir tanesi de deklarasyon metni. Yani ben tabii ki partimi rahatlatmak isterim. Ama böyle bir durumda bu işin yanlış olduğunu ifade ediyorum ve hayırlı olsun diyorum."



http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/yolsuzluk-skandalina-ismi-karisan-bakanlar-istifa-etti.html

Thiers de Kalp krizi semineri büyük ilgi gördü

Thiers de Kalp krizi semineri büyük ilgi gördü


Auvergne bölgesinde bulunan, Thiers şehrinde, Livradois Forez Eğitim ve Başarı Derneği “Kalp krizi ve korunma yolları” konulu bir seminer düzenledi. Etkinliğe, bölgede yaşayan çok sayıda Türkiye kökenli vatandaş katıldı.




Başkanlığını Ramazan Us'un yaptığı dernek, yenilenen yönetim kurulu ile ilk etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlik, yönetim kurulunun ve derneğin kısa bir tanıtımı ile başladı. Kısa sunumdan sonra, Thiers Hastanesinde acil servis Doktoru Cihan Bircan, “Kalp krizi ve korunma yolları” konulu bir seminer verdi. Doktor Cihan Bircan, kalp krizi, nedenleri, korunma yolları ve müdahale yöntemleri konusunda faydalı bilgiler verdi. Seminerin ardından, soru-cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde etkinliğe katılanlar Doktor Bircan’a soru yöneltme fırsatı buldu. Seminerden sonra bölgede okuyan Türkiye kökenli üniversite öğrencilerine başarı belgesi ve yüz Euro değerinde hediye çeki takdim edildi. Dernek başkanı Ramazan Us ise program ile ilgili katılımcılara teşekkürlerini dile getirdi. toplumumuzun kanayan yarası olan eğitimdeki karnemizi düzeltmek adına hem velilere hem öğrencilere yardım için yola çıktıklarını ifade etti.


Etkinlik hakkında konuşan, dernek başk/anı ve Sibel Deri firmasının sahibi Ramazan Us, bölgede yaşayan vatandaşların etkinliğe göstermiş oldukları ilgiden dolayı mutlu olduğunu ifade etti. Dernek yönetimi olarak, bölgede yaşayanTürkiye kökenlilerin eğitimdeki karnesinin düzeltilmesi için hem velilere hem de öğrencilere destek verdiklerini ifade etti.



http://www.zamanfransa.com/haber/toplum/thiers-de-kalp-krizi-semineri-buyuk-ilgi-gordu.html

24 Aralık 2013 Salı

Fransa Eğitim Bakanlığı, veliye başörtüsü yasağında ısrarcı

Fransa Eğitim Bakanlığı, veliye başörtüsü yasağında ısrarcı


Fransa'da Danıştay, okul gezilerinde çocuklarına eşlik eden başörtülü velilerin başlarını açmak zorunda olmadığına hükmetti. Fransa Eğitim Bakanlığı ise Danştay kararını dikkate almayacağını açıkladı.




Yüksek İdare Mahkemesi kararında, öğrenci velilerine okul gezilerinde 'dini tarafsızlık' kuralının uygulanamayacağına dikkat çekti. Danıştay, istisnai durumlar olabileceğini de kaydederek kamu hizmetinin düzgün işleyişi için okul faaliyetleri ve gezilere katılan ebeveynlere dini inançlarını göstermemeleri yönünde öneri sunulabileceğini belirtti.


Danıştay'ın kararından sonra Fransa Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, okul gezilerinde velilerin dini sembol taşımaması gerekliliğine vurgu yapıldı. Bakanlık, 27 Mart 2012'de dönemin Milli Eğitim Bakanı Luc Chatel'in genelgesiyle yürürlüğe giren başörtülü velilere okul gezilerinde uygulanan yasağın devam edeceğini kaydetti. Açıklamada genelgenin, oluşturulan diyalog sürecinden sonra yürürlüğe konduğuna dikkat çekildi.


Kararı Cihan Haber Ajansı'na değerlendiren Avukat Canan Özenici, Milli Eğitim Bakanlığı'nın kararı uygulamama durumunda ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceğini vurguladı. Özenici, mağdur olan velilerin uygulamayı mahkemeye taşımaları durumunda Danıştay kararının dikkate alınacağını dile getirdi. Özenici, Fransız kurumlarının bu konuda daha önce de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde birçok kez mahkum olduğunu kaydetti.


Danıştay'ın kararına sert tepki gösteren aşırı sağ parti Ulusal Cephe (FN) lideri Marine Le Pen ise hükümetin mahkemenin kararını dikkate almadan başörtülü velilerin okul gezilerine katılmasını kesin olarak önleyecek yasa hazırlamasını istedi.


Yasak kararının mimarı ve eski Milli Eğitim Bakanı Luc Chatel, Danıştay'ın kararını eleştirerek 2004 yılında okullarda başörtü takılmasını yasaklayan kanunun daha da güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.


Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminin Milli Eğitim Bakanı Luc Chatel döneminde yayınlanan genelgeyle başörtülü velilerin okul gezilerinde çocuklarına eşlik etmeleri yasaklanmıştı.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/fransa-egitim-bakanligi-veliye-basortusu-yasaginda-israrci.html

Cumhurbaşkanı Gül: Yargı bağımsızdır, bir yolsuzluk varsa üzeri kapanmaz

Cumhurbaşkanı Gül: Yargı bağımsızdır, bir yolsuzluk varsa üzeri kapanmaz


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla ilgili olarak sessizliğini bozdu. Gül; "Ortada yolsuzluk varsa üzeri kapanmaz" dedi.




Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir ülkede düşünce özgürlüğünün, fikir özgürlüğünün, siyasi düşüncelerin serbestçe konuşula bildiği arkasında şiddetin olmadığı, her türlü fikrin rahatlıkla tartışıla bildiği bir ortamda sanatın ve kültürün gelişebildiğini söyledi.



Program bitiminde gazetecilerin rüşvet, yolsuzluk ve kara para aklama operasyonuna ilişkin sorularını cevaplayan Gül; "Yargı bağımsızdır, bir yolsuzluk varsa üzeri kapanmaz. Herkesin yargı sürecine saygılı olması lazım. Yargı doğru sonuca ulaşacaktır." ifadelerini kullandı.



Cumhurbaşkanı Gül, devletin içinde derin yapı iddialarıyla ilgili soruya ise, "Devlet içerisinde derin yapı olmaz. Devletin vatandaşları, devletin kurumlarında, devletin kuralları içerisinde çalışır. Bu şekilde devletin içinde bir otorite varsa bunun ortaya çıkarılması gerekir" dedi.



YENİ KABİNE

Cumhurbaşkanı Gül, kabine revizyonuyla ilgili "Başbakan hazırlığını yapıyor, yurda dönünce görüşeceğiz" dedi. Gül, kabine revizyonuyla ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hazırlığını yaptığını ve Pakistan dönüşü kendisiyle bir görüşme gerçekleştireceklerini söyledi.



http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/cumhurbaskani-gul-yargi-bagimsizdir-bir-yolsuzluk-varsa-uzeri-kapanmaz.html

Sosyalist Parti sendikacı Edouard Martin’le el sıkıştı

Sosyalist Parti sendikacı Edouard Martin’le el sıkıştı


Eski sendika lideri Edouard Martin, Sosyalist Partinin Doğu Fransa 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Sosyalist Partinin Doğu Fransa adayı olacak.




Geçen hafta Le Monde gazetesine roportaj veren Florange Arcelor Mittal Demir Çelik İşletmesinin eski CFDT sendika lideri Edouard Martin, 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde adaylığının yanı sıra Sosyalist Partinin (PS) Doğu Fransa aday listesinine başkanlık yapacağını açıkladı.


Teklifin, bizzat PS Genel Sekreti Harlem Desir tarafından yapıldığını söyleyen Martin, başta tereddüt ettiğini ancak geçmişte yürütülen sendikal mücadelenin, politikasız tıkandığını gözlemlediğni ve de bu nedenle Sosyalist Partinin teklifini kabul ettiğini ifade etti.


Seçim bölgesinde Ulusal Cephe partisinin (Front National) oylarının yükselişte olmasına da değinen Martin, aşırı sağ partilere oy veren kişileri anladığını ancak bunun bir çare olmadığını söyledi. Florange Arcelor Mittal Demir Çelik İşletmesini örnek gösteren Edouard Martin, Florange’da Hammade'nin % 100 ithal edildiğini, yurt dışından gelen iş makineleriyle çalışıldığını, işletmede üretilen çeliğin ise % 70'inin ihraç edildiğini söyledi. Eğer Ulusal Cephe partisi’nin söylediği gibi, AB genelinde yürürlükte olan serbest dolaşım ilkesine son vererek, Fransa ekonomik anlamda izole edilirse Fransız ekonomisinin nasıl ayakta kalacağını sordu. FN’in secim programının bir felaket olduğunu söyleyen Martin, FN'e oy verilmesini öfkeyle atılan bir bumerang'a benzetti. Martin, er ya da geç bu bumerangın tüm şiddetiyle geri donecenini ifade etti.


Hükumet sözcüsü, Najat Belkacem-Vallaud tarafından yapılan açıklamada ise geçmişte her ne kadar hükumeti hedef alan sert sözler sarf etmiş olsa da, saflarında Edouard Martin gibi önemli bir şahsiyetin katılacak olmasını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. Martin gibi bir sendikacının Avrupa Parlamentosunda, gerek Fransa'daki sanayi sektörünün geleceği, gerekse işçi hakları gibi birçok konuda önemli mesajlar vereceğine inandıklarını söyledi.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/politika/sosyalist-parti-sendikaci-edouard-martin-le-el-sikisti.html

Alman kabinesinde bir ‘göçmen kızı’

Alman kabinesinde bir ‘göçmen kızı’


SPD’li Sarrazin’in ‘Bunlardan sadece manav olur’ diyerek işaret ettiği Türk toplumunun bir üyesi, Almanya’da bakanlık koltuğuna oturdu. Aydan Özoğuz’un babasının meyve ticareti yapmasına ‘kaderin garip bir cilvesi’ mi desek, ‘hoş bir rastlantı’ mı bilemedik.




Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz'un Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı oldu.

Aydan Özoğuz Almanya’da Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Görevi açıklandıktan sonra Alman basınına verdiği bir röportajda çocukluğuna dair anıları sorulduğunda; yabancılara ve dolayısıyla kendisine de sık yöneltilen bir soruyu hatırlıyor, “Nerelisiniz, ne zaman geri döneceksiniz.” İlk soruya bir cevabı var. Hamburg’da doğmuş olmasına rağmen soru ile ne kastedildiğini anlayıp, anne babasının doğduğu Türkiye’yi işaret edebiliyor. “Ne zaman geri döneceksiniz?” sorusu ise kafasını karıştırmış. “Ben bir yerden gelmedim ki. Niye, nereye döneyim?” diye düşündüğünü anlatıyor çocuk aklıyla.


Özoğuz, sorunun absürtlüğünü kanıtlarcasına elbette ki ‘ima edilen yere’ dönmedi. Dönmemekle kalmadı, Türkler arasında bu zamana kadar siyasette ulaşılabilecek en yüksek seviyeye çıkarak federal düzeyde ilk Türk bakan oldu. 46 yaşındaki başarılı siyasetçi, Almanya’da bakanlık koltuğuna oturan ilk göçmen değil fakat ilk Türk asıllı kişi. Kilis’ten önce İstanbul, daha sonra da Almanya’ya göç eden bir ailenin en küçük üyesi. Baba Mustafa Orhan Özoğuz, Türkiye’ye dönüş yapana kadar kuru meyve ithalatı yapmış bir ticaret adamı. Onun Almanya’ya gidiş hikayesi de ilginç. Birçoğunun aksine 1961 yılında Türkiye-Almanya İşçi Göçü Anlaşması’ndan bir yıl öncesine dayanıyor gidişleri. İstanbul’da Saint Joseph lisesinde okurken tramvaydan düşüp bel kemiğini kırınca okumayı bırakıp babasının yanında muhasebe ve ticaret öğrenmiş. Sonra bir gün ‘ihracat yaptığı ülke’ye yerleşirken bulmuş kendisini. Gerisi, ‘bir gün kesin dönüşe’ dair hayallerin eşlik ettiği malum hikaye.


Aydan Özoğuz’un ailesinde kendisi dışındaki tek sıradışı öyküsü olan kişi, babası değil. Gökhan ve Hakan kardeşler, nam-ı diğer Athena grubu da kuzenleri oluyor Özoğuz’un. İki abisinin İslami yayınlar yaptıkları gerekçesiyle ‘Anayasayı Koruma Teşkilatı’ tarafından izlenen bir internet sitesi sahibi oldukları da Almanya’da herkesçe bilinen bir durum. Basında yapılan yorumlarda Aydan Özoğuz’un bu konuda abilerine oldukça mesafeli bir çizgide durmayı tercih ettiği belirtiliyor.


22 YAŞINA KADAR TÜRK PASAPORTU İLE YAŞADI

1967 doğumlu Özoğuz, birçok göçmen kökenli gibi omuzlarında Alman akranlarına göre daha fazla yük taşıdığı bir çocukluk geçirmiş. Bir değil iki anadili düzgün bir şekilde öğrenmek, evde karşılaştığından bambaşka bir kültüre ve çevreye adapte olmak ve yazının girişinde belirttiğimiz türde sorulara cevap vermek; bu zorluklardan yalnızca bir kısmı. Okul gezileri kapsamında yurtdışına çıkması gerektiğinde Alman arkadaşlarının aksine vize işleriyle uğraşmak zorunda kalması da bir başka sıkıntı tabii. Nitekim Özoğuz’un Alman vatandaşlığına geçişi 1989 yılını buluyor. Koalisyon pazarlıkları sırasında çifte vatandaşlığın önündeki en büyük engel olan opsiyon modelinin kaldırılması konusunda partisinin ve kendisinin bu kadar bastırmasının sebebi de belki bu. Solingen ve Mölln facialarının hayatında önemli izler bıraktığı kesin. Verdiği röportajlarda konu sık sık oraya geliyor ve o üzücü olayların ardından Türk toplumunda oluşan travmayı şu sözlerle anlatıyor: “Kundaklama facialarından sonra Türkler olarak çocuklarımıza yangın anında neler yapmaları ve binayı nasıl terk etmeleri gerektiği konusunda bilgi veriyorduk.”


Siyasi kariyerinde, doğup büyüdüğü Hamburg’un etkisi bariz bir şekilde hissediliyor. Üniversitede İngilizce, İspanyolca ve İnsan Kaynakları Yönetimi olmak üzere üç bölüm okumuş. Türkçeyi ve Almancayı oldukça akıcı kullanıyor. Kimliği konusundaki algısı ise şu şekilde: “Kendimi Alman gibi hissediyorum ama Türk kökenimden gurur duyuyorum.” Yorumlarda sık sık Hamburg ve Bremen şehirlerini içine alan Hanse bölgesinin insanlarına özgü ‘gerçekçi’ ve ‘soğukkanlı’ yapısına vurgu yapılıyor. Kendisi gibi bir siyasetçi olan eşi SPD Hamburg Senatörü Michael Neu-mann’dan 8 yaşında bir kız çocuğu sahibi.


SARRAZİN’LE BOZULAN İMAJ ONA EMANET

Özoğuz’un siyasi hayatı, Hamburg’daki Körber Vakfı’nda uzun süre çalıştıktan sonra Hamburg eyaleti Başbakanı Olaf Scholz’ün kendisini eyalet meclisine girmeye ikna etmesiyle başlamış. 2001-2008 yılları arasında eyalet meclisinde görev yapan Özoğuz, 2009’dan beri de Federal Meclis’te milletvekilliği yapıyor. SPD Yönetim Kurulu Üyesi Thillo Sarrazin’in Türkler hakkında ırkçı ifadelerde bulunmasının ardından bozulan parti imajını düzeltmek üzere parti genel başkan yardımcılığına getirildiği de yapılan yorumlar arasında. 2011 yılında, dönemin İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in İslam Konferansı’nı ‘güvenlik zirvesi’ne dönüştürmeye çalıştığını gerekçe göstererek zirveyi boykot etmesi de siyasi kariyerinin önemli dönemeçlerinden biri. Friedrich’in konferansta İslamcı radikallere karşı güvenliği sağlamak amacıyla bir ‘pakt’ imzalanmasını talep etmesini eleştiren Özoğuz, söz konusu zirveye sadece İçişleri Bakanı değil din ve uyum işlerinden daha fazla anlayan bakanların da başkanlık etmesini istemiş.


Aydan Özoğuz, partidaşı Sarrazin’in ‘Bunlardan sadece manav olur.’ dediği Türk toplumunun ‘meyve ihracatı yapan bir üyesi’nin kızı olarak dünyaya geldiği Almanya’da bakanlık koltuğuna oturdu. Göçmenler ve uyumdan sorumlu bakanlığa bir Türk’ün getirilmesi sadece sembolik değil stratejik açıdan da büyük önem taşıyor. Diğer bakanlıklardan biraz daha farklı olarak ‘doğrudan’ başbakanlığa bağlı görev yapacak Özoğuz’un selefi Maria Böhmer gibi ‘yukarıdan’ söylenenleri ‘aşağıya’ ileten biri mi yoksa içlerinden biri olarak ‘aşağıdaki’ sorunları ‘yukarıya’ taşıyabilecek biri mi olacağını zaman gösterecek.



http://www.zamanfransa.com/haber/dunya/alman-kabinesinde-bir-gocmen-kizi.html

THY'den ‘Zaman’ ayarlı ambargo

THY'den ‘Zaman’ ayarlı ambargo


Türk Hava Yolları (THY) yönetimi, Türkiye’yi sarsan ‘yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ ile ilgili yayın politikasını beğenmediği Zaman Gazetesi ile Today’s Zaman’a ambargo uygulamaya başladı.




Alınan karar doğrultusunda, İngilizce yayın yapan Today’s Zaman’ın uçaklarda ve havalimanlarında dağıtılmasına son verilirken, Zaman gazetesinin dağıtımı üçte iki oranında azaltıldı. Daha önce hükümetin icraatları ile ilgili eleştirilere yer verdiği gerekçesiyle Today’s Zaman’ın dağıtılmasına kısıtlama getiren THY yönetimi, üç bakanın oğlunun da gözaltına alındığı ‘yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ ile ilgili yayımlanan haberlerin ardından Today’s Zaman’ın dağıtımını durdurdu. Ayrıca Zaman gazetesi sayısı da, aynı karar çerçevesinde yüzde 66 oranında azaltıldı. Yeni uygulama ile THY uçaklarının yanı sıra havalimanlarında yer alan yolcu salonları ve özel dağıtım noktalarında geçen cumadan itibaren Today’s Zaman gazetesi dağıtılmazken, sayısı üçte iki oranında azaltılan Zaman gazetesi ise yolculara verilmeye devam edecek. THY yönetiminin, hükümetin politikalarını eleştiren ve aralarında Bugün ile Orta Doğu gibi bazı gazetelerin de dağıtımını durdurduğu öğrenildi. Uygulamanın THY yönetiminin aldığı karar doğrultusunda gerçekleştirildiğini ifade eden yetkililer, gazetelere uygulanan ambargo konusunda herhangi bir yorumda bulunamayacaklarını söyledi.


THY Marka Müdürü Serdar Özer Öztürk’ün, Twitter’da Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında yakışıksız paylaşımı, sosyal medyada büyük tepki çekmişti. THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, Twitter üzerinden, “THY müdürünün, ne maksatla olursa olsun edep dışı attığı twiti kabul etmemiz mümkün değildir. Gereken yapılacaktır.” açıklamasını yapmıştı. Ancak, THY yönetiminden konuyla ilgili gerekli adım atılmadı. Sadece savunması istenen Serdar Özer Öztürk, gelen tepkiler üzerine 1 haftalık izne ayrılmak zorunda kaldı. Bugün işbaşı yapacak olan Öztürk, savunmasını yönetime sunacak.
















http://www.zamanfransa.com/haber/dunya/thy-den-zaman-ayarli-ambargo.html

Fransa’da bir ilk: Türk Tabipleri Sağlık Semineri

Fransa’da bir ilk: Türk Tabipleri Sağlık Semineri


2008 yılında Strasbourg’da kurulan (ACMFT) Türk Tabipler Birliğinin (Association Du Corps Medical Franco-Turc) amacı Fransa’da yaşayan doktor, hemşire, eczacı gibi sağlık sektöründe çalışan insanları bir araya getirerek, vatandaşlara sağlık konulu bilgilendirme toplantıları düzenlemenin yanı sıra tıp öğrencilerine de yol göstermek gibi bir hedefi var. 5 yıllık süreçte dernek, çeşitli mesleki kurs, seminer ve konferanslar düzenledi.




22 Aralık Pazar günü Nancy’de, sağlık sektörünün değişik branşlarında çalışan 30’a yakın uzmanın organize ettiği sağlık seminerine yaklaşık 400 kişi katıldı. Bu çapta, ilk defa düzenlenen seminere Strasbourg Başkonsolosu Serdar Cengiz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ataşesi Arif kopuz ve Ticaret ataşesi Fisun Aktuğ da katıldı. Lorraine ve Alsace bölgelerinde faaliyet gösteren dernek yöneticilerinin de katıldığı seminer yaklaşık 6 saat sürdü.


Fransa Türk Tabipler Birliği (ACMFT) Başkanı Doktor Köksal Yeğin’in açılış konuşmasını ardından kürsüye bu kez Türkiye Cumhuriyeti Strasbourg Başkonsolosu Serdar Cengiz çıktı. Böyle bir programa katılmaktan duyduğu mutluluğu ifade eden Cengiz, bu gibi etkinlerin daha sık düzenlenmesinin gerektiğini söyledi. Ardından sırayla Vandouvre Belediye Başkanı Stephane Hablot, SAMU Nancy bölgesi acil servisi müdür yardımcısı Doktor Lionel Nace ve Metz Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Florent Roemer konuşma yaptı.


Programda, Türkiye kökenli doktorlar uzmanlık alanlarını tanıtıcı sunumlar yaptı. Yapılan sunumlardan sonra, katılımcılar sağlıku uzmanlarına, uzmanlık alanı ve hastalıklara dair sorular yöneltme imkanı buldu. diş hekimi doktor Bilal Özcan “Genel diş hastalıklarını”, Aile doktoru Nazmiye Güler “Kardıyovasküler riskler” Nancy Üniversitesi Hastanesi’nde görev yapan, Göz Hastalıkları Uzmanı Doktor Soydan Kurun “Göz hastalıkları ”, hemşire Türkan Fildan ise “Organ bağışı” konusunda katılımcıları bilgilendirdi.


Programın ikinci kısımda tıp öğrencisi Serpil Maden “Bebek bakımı”, psikiyatri hemşiresi Davut Fidan, Psikolog Emrah Aydın, Psikoloji öğrencileri Melis Özdemir ve Gamze Birol “Psikoloji ve Deprasyon”, Eczacı doktor Ekrem Dağtekin ise “Medyada ilaçlar” konulu bir konuşma yaptı.


İlk yardım teknikleri atölyesi düzenlendi

Sağlık seminerlerinin yanı sıra Nancy, Strasbourg, Gronoble gibi Fransa’nın farklı tıp fakültelerinden gelen öğrenciler eğitim aldıkları bölümler hakkında stantlar açıp bilgilendirmeler yaptılar. Tıp öğrencileri pratik atölyelerde vatandaşlara ilk yardım teknikleri hakkında önemli bilgeler verdiler.


Bölgede iki yüz’ün üzerinde sağlık çalışanı var

Fransa Türk Tabipler Birliği Başkanı Strasbourg’da dış hekimliği yapan doktor Köksal Yeğin derneğin kuruluş amacının sağlık çalışanlarını bir araya getirmek olduğunu ve vatandaşlarımıza sağlık konusunda yardımcı olmak olduğunu söyledi. “2008’de Strasbourg’da kurulan derneğin ilk faaliyetlerinden olan halk seminerine 100 kişi katılmıştı, bu yaptığımız programa kadar gecen süreçte dernek üyelerine ve sağlık çalışanlarına iç formasyon programları yaptık, tıp öğrencileri ile veya farklı derneklerle ortaklaşa programlar düzenledik.” ifadelerini kullandı.


Hedef: Fransa Çapında bir dernek olmak

90 civarında üyesi bulunan dernek ekseri faaliyetlerini Fransa’nın doğu bölgesinde sürdürüyor. Lyon, Grenoble, ve Clermont-Ferrand şehirlerinde de şubeleri bulunan derneğin nihai hedefi Fransa çapında bir oluşum olmak. Köksal Yeğin, derneğe üye olmamış yaklaşık 200’e yakın Türkiye kökenli doktor veya sağlık çalışanı bulunduğunu söylüyor.


Köksal Yeğin, “Bu bilgilendirme programların dışında turistik ve sağlık gezi projelerimiz de var. İlk gezimizi Bosna’ya yapmayı düşünüyoruz, hem turistik hem sağlık gezisi olsun istiyoruz, hatta oradaki öğrencilerle karşılıklı stajlar düşünüyoruz. Halkımızın seminerlere göstermiş oldukları ilgiden çok memnunuz, Fransa’da yaşayan Türk kökenliler, bu kadar çok Türk doktor olduğundan haberleri yok. Tıp fakültelerinde öğrenim gören öğrenciler de çok büyük destek oluyor bizlere.” şekline konuştu.


Tip Öğrencilerine tavsiyeyeler

Tıp öğrencilerinin çok yoğun çalışması gerektiğinin altını çizen Doktor Köksal Yeğin, “Şu an çok sayıda hekim, hemşire veya Türkiye kökenli sağlık çalışanı var ama çok az sayıda uzman doktorumuz var, ancak artık gençlerin uzmanlaşması lazım. Liseli kardeşlerimize de tavsiyem çok önceden hedef belirleyip, o doğrultuda çok çalışmaları lazım. Eğitimdefazla ırkçılık olduğunu düşünmüyorum, çalışıp başarılı olursan kimse hakkını yemez “ifadelerini kullandı.


Sağlığın dili, dini, ırkı olmaz

Türk Tabipleri Birliği Meurthe-et-Moselle sorumlusu Nancy hastanesi acil servis doktoru Mahmut Gündeşli “Etkinliklerin amacı insanlara faydalı olmak. Tümüyle apolitik bir oluşum. Bizim için önemli olan insan ve sağlık. Sağlığın dili, dini, ırkı olmaz.” şeklinde konuştu.



http://www.zamanfransa.com/haber/toplum/fransa-da-bir-ilk-turk-tabipleri-saglik-semineri.html

Yapay kalp binlerce hastaya umut olacak

Yapay kalp binlerce hastaya umut olacak


Fransız kalp cerrahı Profesör Alain Carpentier tarafından geliştirilen 900 gram ağırlığındaki yapay kalp, gömülü elektronik donanımları sayesinde kan basıncını otomatik olarak dengeliyor. Cihaz, lityum iyon bir pil tarafından besleniyor. Karın bölgesinde bulunan bir kabloyla şarj olabilen cihazın batarya ömrü 5 saat.




Paris, Georges Pompidou Avrupa Hastanesinde, kalp cerrahı Profesör Alain Carpentier tarafından geliştirilen yapay kalbin nakli başarıyla gerçekleştirildi. Hastane yetkilileri tarafından yapılan açıklamada nakil, kalp yetmezliğinin son safhasında bulunan 75 yaşındaki bir hastaya yapıldığı öğrenildi. Operasyona katılan sağlık ekipleri, 10 saat süren nakilden sonra, yoğun bakıma alınan 75 yaşındaki hastanın bilincinin yerinde olduğunu ve ailesiyle konuştuğunu aktardı. Başaralı operasyonun ardından Cumhurbaşkanı François Hollande operasyonu yapan ekibe teşekkür mektubu yolladı.


Yapay kalbin icadı, kalp cerrahı profesör Alain Carpentier yapay bir kalbin hastaya nakledilmesi fikri, 20 yıl önce filizlendiğini söyledi. Alain Carpentier’nin Matra şirketiyle ortaklaşa kurduğu Carmat şirketi, üretilen yapay kalbin Avrupa'da ve daha sonra da ABD'de pazarlayacak. Kalp yetmezliğinin son safhasında, olan hastalara umut olan 900 gram ağırlığındaki yapay kalbin fiyatı 140 bin-180 bin Euro. Fransa'da normal bir kalp naklinin maliyeti ise 250 bin Euro.


Şirket yetkilileri, 6 ay sonra nakil yapılan yapay kalplerinin analizinden olumlu sonuçlar çıkması halinde, nakillerin yaygınlaşacağını açıkladı. Avrupa ve Kuzey Amerika'da yapay kalp teknolojisinden, dünya çapında 120 bin hastanın yararlanacağı tahmin ediliyor.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/yapay-kalp-binlerce-hastaya-umut-oldu.html