28 Şubat 2014 Cuma

Fransa'da ana muhalefet partisi başkanına şok suçlama

Fransa'da ana muhalefet partisi başkanına şok suçlama


Fransa Ana Muhalefet Partisi Halk Hareket Birliği (UMP) Başkanı Jean François Cope'nin 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisini zarara uğrattığı iddia edildi.




Haftalık Le Point dergisinin haberine göre, UMP'nin, seçim mitinglerinin organizasyonu için anlaştığı Jean François Cope'nin arkadaşına ait iletişim şirketi Bygmalion, partiden sahte faturayla fazla para aldı. Dergi, durumdan haberdar olan Jean François Cope'nin de buna göz yumduğunu savundu. Haberde; ışık, video iletimi, ses ve personel giderleri gibi bazı masrafların iki kat daha yüksek olarak partiye faturalandırıldığı vurgulanırken UMP'den şirkete ödenen toplam tutarın 8 milyon Euro olduğu aktarıldı.



Dergi, Anayasa Konseyi'nin Temmuz ayında, partinin 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptığı kampanya harcamalarının izin verilen limiti aştığını belirterek, UMP'nin 11 milyon Euro'luk kampanya masrafını geri ödemesine hükmettiğini hatırlattı. Anayasa Konseyi'nin kararıyla zor durumda kalan parti, Fransa genelinde gerçekleştirdiği yardım çağrısıyla 11 milyonu toplayarak teslim etmişti.



Haberde, sadece 2012 seçim kampanyası değil, Bygmalion'un kurulduğu 2008 yılından beri dönemin Parti Genel Sekreteri Jean François Cope'nin şirketten birçok siparişte bulunduğu savunuldu.



Suçlamaları reddeden Jean François Cope ise derginin iddialarının tamamen yalan olduğunu kaydetti. Le Point'a karşı iftira davası açmaya hazırlandığını belirten Cope, dergi tarafından mağdur edildiğini söyledi. Jean François Cope, aylardır derginin Genel Yayın Yönetmeni Franz-Olivier Giesbert'in kendisi ve Nicolas Sarkozy'yi yok etmek için saldırdığını öne sürdü.



http://ift.tt/NbK3EM

Amerikalı şirketlerden, ‘ses kayıtları montaj’ haberine jet yalanlama

Amerikalı şirketlerden, ‘ses kayıtları montaj’ haberine jet yalanlama


Türkiye’yi sarsan Başbakan Erdoğan’a atfedilen ses kayıtları skandalını yalan haberlerle örtmeye çalışan hükümet yanlısı medyanın foyası ortaya çabuk çıktı. Bazı gazetelerde kayıtların sahte olduğuna dair şahitlikleri aktarılan ABD’li şirketler, bu yönde bir raporlarının olmadığını açıkladı.




Hükümete yakın gazetelerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kaydının montaj olduğuna dair rapor verdiklerini iddia ettikleri Amerikalı iki şirket, çıkan haberleri yalanladı. Ses kaydı incelemesinde teknik imkanları kullanıldığı ileri sürülen John Marshall Media (JMM) şirketinin kurucusu ve CEO’su John Marshall Cheary III, Türkçe bir kayıt için herhangi bir görüş belirtmediklerini ifade etti. “Bu bariz sahtekârlığı yayınlayan haber ajansları, kendinizden utanın.” dedi. Haberde adı geçen bir diğer şirket Kaleidoscope Sound ise incelenmesi istenen ses kaydının, sadece aralıksız devam eden bir konuşma olup olmadığını analiz ettiğini belirtti. Şirketin Facebook hesabı üzerinden açıklama yapan uzmanı Randy Crafton, ses kaydının parçalı olduğuna karar verdiklerini, bunun ötesinde herhangi bir tespitte bulunmak için kesinlikle anadili Türkçe olan bir kişinin hazır bulunması gerektiğini söyledi. Zaten YouTube’a yüklenen ses kaydı beş ayrı konuşmadan oluşuyordu. Şirket sadece bunu doğrulamış oldu. Anlamadıkları konuşmaların içeriğiyle ilgili herhangi bir görüş belirtmediklerine dikkat çeken Crafton, söz konusu raporun herhangi bir kimsenin masumiyeti ya da suçluluk göstergesi olarak yorumlanmaması gerektiğini ifade etti.


Haberin duyulmasından kısa bir süre sonra Facebook üzerinden açıklama yapan JMM CEO’su Cheary, söz konusu dokümanın ‘J Ou Production’ tarafından imzalandığını, kağıdın üzerine ise John Marshall Media kartvizitinin zımbalandığına dikkat çekti. Cheary, bunun şirketin resmi antetli kağıdı olmadığını belirtti. Bu durumun bariz bir hile teşebbüsü olduğunu kaydeden Cheary, “Bu kayıt JMM tarafından analiz edilmemiştir ve JMM adli ses uzmanı değildir. Kendisini bizim şirketin çalışanı gibi gösteren bu şahıs için dava açmayı düşünmekteyiz. Bu konuda şirket politikalarımızı gözden geçireceğiz.” şeklinde açıklamada bulundu.



http://ift.tt/1mLYBr6

FT: Erdoğan'ın itibarı onarılmaz biçimde zedelendi

FT: Erdoğan'ın itibarı onarılmaz biçimde zedelendi


Financial Times, Türkiye'de son yaşanan gelişmeleri ve ses kaydı iddialarını ele alan 'Türkiye'deki sorunların kaynağı Erdoğan' başlıklı yazıda çarpıcı yorumlarda bulundu.




Financial Times'da David Gardner imzasıyla yayınlanan makalede kendi yetkileri üzerinde siyasi ve kurumsal bir denetim olmayan Erdoğan'ın kendinden başka kimseyi dinlemediği iddia edildi. Yazıda Erdoğan'ın hala Türkiye'nin en güçlü kişisi olmasına rağmen, itibarının yurtiçi ve yurtdışında onarılamaz biçimde zedelendiği yazıldı.



http://ift.tt/1eEJl96

Kur’an ne demektir biliyor musunuz?

Kur’an ne demektir biliyor musunuz?


İlahiyatçı-yazar Ali Demirel, Kur’an’a dair yeni neslin kafasına takılan sorularla ilgili bir kitap hazırladı. “Genç İnsan ve Kur’an”, kutsal kitabımız neden cüzlere ayrılmıştır, Allah kelamı olduğunu nasıl ispat edebiliriz gibi birçok soruya cevap veriyor.




Hz. Yusuf’un kıssasını bilirsiniz. Hasetçi kardeşleri onu kuyuya atmış, birinin kuyuya ip salmasıyla kurtulmuştu. İp sağlamdı, üstten çeken de güçlüydü. Hz. Yusuf sımsıkı tutunca kuyudan kurtuldu. Al-i İmran Suresi’nde de Allah, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve asla ayrılığa düşmeyin.” buyuruyor. İlahiyatçı-yazar Ali Demirel yeni çıkan “Genç İnsan ve Kur’an” (Muştu Yayınları) kitabında Kur’an’ın günümüz gençliği için kurtuluş ipi olduğunu söylüyor. Hz. Yusuf’un kuyuya düşmesi gibi çağın popüler kültür kuyusuna düşen gençler için ise, “Kur’an’a sımsıkı tutunmakla beraber onun prensiplerini hayatlarına hayat kılmalılar.” diyor.


Kur’an’a dair aklınıza gelebilecek her soruya cevap arıyor kitap. Mesela Kur’an nedir, Kur’an kelimesi ne manaya geliyor? Allah, diğer kitapların tahrif edilmesine niçin müsaade etti? Kur’an’ın Allah Kelamı olduğunu nasıl ispat edebiliriz? Kur’an’ın surelere ayrılmasının hikmetleri, meal ve tefsir ne demektir, hangi yönlerden mucizedir, tilavet secdesi nedir, ayet yazılı kağıtları yakmak doğru mu, dağıtılan cüzü okumasak mesul olur muyuz? Böylesi çok merak edilen konuların cevaplarını vermenin yanında kitapta ara ara okuma parçaları da var. Buralarda konuya dair sahabelerden örnekler anlatılıyor.


Kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Kur’an kültürü üzerine en temel bilgiler yer alıyor, ikinci bölümde bir müminin neden Kur’an okuması gerektiği üzerinde duruluyor. Üçüncü bölümde ise Kur’an okurken dikkat edilmesi gerekli hususlar ele alınıyor. Her bölümde o konuyla alâkalı çok sorulan, kafaları karıştıran konuların izahına yer veriliyor. “Genç İnsan ve Kur’an”, bu anlamda sadece gençler için değil ,herkes için bir başucu kitabı.


Kur’an-ı Kerim’de kaç ayet var?


Sureleri meydana getiren cümle veya cümleciklerden her birine ayet denir. Birkaç cümleden oluşan ayetler olduğu gibi iki sözcük veya birkaç harften oluşan ayetler de var. Ayet sayıları konusunda ise ihtilaf söz konusu. Kıraat imamlarından Nafi 6217, Şeybe 6214, Mısırlı bilginler 6226, bir rivayete göre İbn-i Abbas 6616 ayet olduğunu söylemişse de Kufeliler’in görüşü olan 6236 sayısı kabul görmüş ve yeryüzünde basılı bütün Mushaflarda ayetler bu sayıya göre numaralandırılmış. Halk arasında bilinen 6666 sayısının herhangi bir dayanağı olmayıp, muhtemelen insanlara kolay öğretmek amacıyla yuvarlak olarak söylenmiş bir rakam bu. Ayrıca bu ihtilaflar ayetlerin numaralandırılmasıyla ilgili olup Kur’an’ın metni ve muhtevası ile ilgisi de yok.


Cüz ne demektir, Kur’an’da kaç cüz var?


Kur’an’ın yirmi sayfalık bölümlerinden her birine cüz denir. Kur’an’da toplam 30 cüz var. Bunda hafızlar ve Kur’an okuyanlar için kolaylık amaçlanmıştır.


Peygamber Efendimiz en çok hangi ayet ve sureleri okumayı severdi?


Sabah namazından sonra Haşr Suresi’nin son ayetlerini, yatsıdan sonra Bakara Suresi’nin son ayetlerini okur ve bütün müminlere de okunmasını tavsiye ederdi. Günlük hayatında sürekli okuduğu Kur’anî virdleri vardı. Geceleyin Al-i İmran’ın son ayetleri, Ayete’l-Kürsi, Muavvizat (İhlas, Felak, Nas sureleri) okurdu.


Radyodan veya bilgisayardan Kur’an okunurken dinlemek farz mı?


Normal şartlarda radyo, mp3 ve bilgisayardan okunan Kur’an’ı dinlemek farz değil. Allah’ın Kitabı’na olan saygımızın gereği dinlemek, şayet dinlemiyorsak kapatmak gerekiyor. Bilgisayardan dahi olsa abdestsiz Kur’an okumamaya dikkat edilmeli.



http://ift.tt/1pCu5m6

Böbrek taşını önlemek mümkün

Böbrek taşını önlemek mümkün


Böbreklerde oluşan taşların dayanılmaz ağrılardan böbrek yetmezliğine kadar bir dizi rahatsızlığa neden olabildiğini ifade eden uzmanlar, kendisi küçük, zararı büyük bu taşlardan korunmak için birçok önlem almanın mümkün olduğunu söyledi.




Böbreklerin yaşamın devam edebilmesi için atık maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olduğunu belirten üroloji uzmanı Dr. Hüseyin Çelik, "Vücut için gerekli olan bazı maddelerin seviyesini ayarlamak gibi filtre görevi de bulunan böbreklerde, görevle ilgili mekanizmadaki sorunlara bağlı olarak taş oluşturabiliyor. Bu mekanizmaların neden bozulduğu halen net olarak bilinmese de taş hastalığının beslenmeden genetiğe, yaşanılan coğrafyadan cinsiyete kadar çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülüyor. Bazen sessizce bekleyen bu taşlar bazen de idrar yoluna düşerek hastaların dayanılmaz ağrılarla sağlık kuruluşlarına başvurmasına neden olabiliyor" dedi.


"BÖBREKLERİ SUYLA BESLEYİN"

Büyük bir çözelti olarak nitelendirilen idrarın yaklaşık 50 maddenin çözülerek vücuttan atılmasını sağladığını belirten Çelik, "Yeterince su içildiğinde çözelti miktarı artıyor. Burada daha fazla madde çözülebiliyor. Böylece böbreklerde kristalleşme azalıyor. Var olan küçük kristaller de atılıyor. Az su tüketildiğinde ise çözelti miktarı azalıyor. Taş oluşumuna neden olan kalsiyum, oksalat ve benzeri maddeler kristalleşmeye başlıyor. Bunlar zaman içinde taşa dönüşüyor. Günlük su tüketiminin yaklaşık 2 litre olması gerekiyor ancak herkes kendi tüketimini çıkan idrarı takip ederek ayarlayabilir. İdrarın mümkün olduğunca renksiz ve kokusuz olması, yeterince su tüketildiğini gösteriyor" diye uyarıda bulundu.


"PROTEİN ALIMINI KISITLAYIN"

Özellikle hayvansal proteinlerin, kalsiyum ve oksalatın böbreklerden daha fazla atılımına neden olduğunu ifade eden Çelik, "Bu nedenle özellikle böbrek taşı hastası olanların taşın şiddetine göre protein alımlarına dikkat etmeleri gerekiyor. Örneğin bir öğün hayvansal protein tüketen kişinin diğer öğünde lifli besinlere yönelmesi ya da sabah fazla peynir tüketen kişinin öğlen et yememesi öneriliyor" diye konuştu.


Tuz, en sık görülen böbrek taşı bileşiminin elemanları olan kalsiyum ve oksalatın böbrekten daha fazla atılmasına neden olduğuna dikkat çeken Çelik, "Herkesin metabolizması, böbrek dinamiği, böbreğin içindeki idrar akımı farklılık gösterdiği için tuz tüketimi ile ilgili bir miktar önermek doğru olmuyor. Hastaların tuz kullanımını mümkün olduğunca azaltması gerekiyor" dedi.


"LİMONU ÇOK SEVİN"

Böbrekte taş oluşumunu önlediği bilinen 'sitrat' maddesi limonda bol miktarda bulunduğuna dikkat çeken Çelik, her gün taze sıkılmış yarım limon suyu, salatalardaki bol bol limon sıkmanın veya taze bir limonata hazırlamanın faydalı olacağını söyledi.


Oksalat maddesinin her besinde olduğunu ancak bazı besinlerde yoğun miktarda olduğunun altını çizen Çelik, "Domates gibi oksalat içeren sebzeler beslenmenin vazgeçilmezlerinden olsa da bazıları sadece keyif için tüketiliyor. Çay, kahve, ıspanak, kakao, çilek ve kabuklu kuruyemiş gibi gıdaların tüketiminden kaçınarak oksalat alımını azaltmak mümkün oluyor. Öte yandan içeriğinde oksalat bulunan çavdar ve kepek ekmeklerinin tüketimini de sınırlamak gerekiyor" diye konuştu.


"KALSİYUMDAN KORKMAYIN"

Güçlü kemiklere sahip olmak için ihtiyacımız olan kalsiyumun böbrek taşına neden olabileceği endişesine kapılmamak gerektiğini vurgulayan Çelik, "Yapılan son çalışmalar kalsiyum tüketiminin bu konuda önemli bir rol oynamadığını ortaya koyuyor. Hekim önerisi bulunmadığı sürece kalsiyum tüketiminin sınırlanmasına gerek olmuyor. Yetişkinlerin ise günlük bin miligram kalsiyum alması gerekiyor" diye uyarıda bulundu.


Limonda bulunan sitratın böbrek taşı oluşumunu engellerken, gazlı ve kolalı içeceklerin ise vücuttaki sitrat miktarını azalttığını ifade eden Çelik, bu nedenle gazlı içeceklerin mümkün olduğu kadar az tüketilmesi önerdi.



http://ift.tt/1hH2smm

Terry, Donk'a özendi Burak'ın golü iptal

Terry, Donk'a özendi Burak'ın golü iptal


Galatasaray’ın Burak Yılmaz ile 42. dakikada bulduğu gol, geçerli sayılmadı. Bu bölümde, Cim Bom’un taç atışı kullanırken Chelsea’nin kaptanı John Terry, elindeki ikinci topu sahaya fırlattı. Tartışılan pozisyon, Kasımpaşalı Ryan Donk’un benzer hareketini akıllara getirdi.




Türk Telekom Arena’daki zorlu maçın 42. dakikasında çok tartışılan bir an yaşandı. Galatasaray’ın sağ kanattan geliştirdiği atakta Chelsea kaptanı John Terry’nin taca vurduğu top reklam panosundan sahaya geri dönünce İngiliz stoper, meşin yuvarlağı tekrar eline aldı ve sahaya fırlattı. Temsilcimiz ise Fildişili sağ açık Emmanuel Eboue ile taç atışını hemen kullandı. Tecrübeli forvetimiz Burak Yılmaz, dar açıdan mükemmel bir vuruşla topu Petr Cech’in koruduğu ağlara yolladı. Ancak düdüğünü çalan İspanyol hakem, oyunu daha önce durdurduğunu işaret etti ve golü geçerli saymadı. Terry’yi sadece sarı kartla cezalandıran Carlos Velasco Carballo, Cim Bom’a da tacı tekrarlattı. Sarı-Kırmızılı cephede büyük tepki çeken ve eleştirilen karar, Süper Lig’in 15’inci haftasındaki Kasımpaşa-Beşiktaş karşılaşmasını akıllara getirdi. 15 Aralık 2013’teki söz konusu mücadelede ev sahibinin Hollandalı savunmacısı Ryan Donk, elindeki ikinci topu, şut açısı arayan Kartal’ın hücumcusu Hugo Almeida’nın ayağındaki meşin yuvarlağa fırlatmış ve tehlikeli akını kesmişti. Siyah-Beyazlıların Futbol Federasyonu’na yaptığı ‘kural hatası’ başvurusu kabul edilmiş, Lacivert-Beyazlıların 2-1 kazandığı müsabaka tekrarlanmıştı. 11 Şubat 2014 tarihindeki ikinci randevuda Kartal, 3-0 galip gelmişti. Dünkü gelişme, sosyal medyada da yankı uyandırdı. Donk ise dün attığı iki tweet’te, “Terry sanırım benim hareketimi yaptı. Yani bu maç şimdi tekrar mı oynanacak?” dedi.



http://ift.tt/1hH2smg

Futbol Federasyonu’na ‘Yıldırım’ çıkarma

Futbol Federasyonu’na ‘Yıldırım’ çıkarma


Asbaşkanlar Deniz Tolga Aytöre, Ömer Temelli ve Mahmut Uslu ile birlikte İstinye’deki TFF binasına gelen Yıldırım, herhangi bir açıklamada bulunmadı.




İçeriye elinde birtakım dosyalarla giren Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın kendilerine karşı yürütülen operasyondan bahsedip üst üste yaşanan hakem hatalarından dert yandığı öğrenildi. Özellikle deplasmandaki Sivasspor maçında rakip futbolcu Kadir’in elle oynamasına penaltı çalınmaması ve Egemen’in kırmızı kart görmesi gibi çok tartışılan pozisyonların da izlendiği belirtildi. Geçen haftaki Elazığspor karşılaşmasında net bir penaltının verilmediği, Cristian Baroni’nin de haksız şekilde oyundan atıldığı hatırlatıldı. Merkez Hakem Kurulu’nun hakem atamalarında yanlış kararlar aldığı, hakemlerin formsuz olduğu, PFDK ve Tahkim gibi TFF’ye ait kurulların ceza uygulamalarında Fenerbahçe’ye karşı çifte standart uyguladığının anlatıldığı bildirildi. Yöneticilerin, yayıncı kuruluştan yana olan şikâyetlerini ilettiği, önceki bazı toplantıların aksine bu kez gerilimin yüksek olmadığı da gelen haberler arasında.


Öte yandan, Süper Lig’deki zirve yarışında kritik puanlar kaybeden Fenerbahçe, cumartesi günü Gençlerbirliği ile Kadıköy’de oynayacağı maçın hazırlıklarını sürdürüyor. Sakat ve cezalı oyuncuların çokluğu sebebiyle son haftalarda büyük sıkıntı çeken Sarı-Lacivertlilerde, as kadrodan bazı isimler takıma döndü. Bu durum ise Teknik Direktör Ersun Yanal’ın yüzünü güldürdü. Cezaları biten Emre Belözoğlu ve Egemen Korkmaz’ın yanı sıra sakatlığı geçen Musa Sow da görev verilmesi halinde Gençlerbirliği önünde forma giyebilecek. Kanarya’da şu an sadece Bruno Alves ile Pierre Webo takımla çalışmalara başlamadı.



http://ift.tt/1hH2s5S

Cenk, oynadığı 11 dakikayı hatırlamıyor

Cenk, oynadığı 11 dakikayı hatırlamıyor


Galatasaray derbisinde herkesin yüreğini ağzına getiren Cenk Gönen, o günü anlattı. 84’teki bir pozisyonda başına darbe alan Beşiktaş’ın kalecisi, sahada kaldığı 11 dakikayı hatırlamadığını belirtti.




Kendisine söylenenlerden ve tekrarı seyredince Burak Yılmaz’ın dizinin, Pedro Franco’nun ayağının yüzüne geldiğini gören genç file bekçisi, “Çok şükür iyiyim. Dualarını eksik etmeyen herkese minnettarım.” dedi. Mücadeleye devam ettirilmesi konusundaki tartışmalara değinen yetenekli isim, “Bilincim yerinde değildi. Ancak birçok soru yöneltilmiş, hepsini doğru cevaplamışım. Kendime geldiğimde skorboarda bakmışım ve 1-0’ı görmüşüm. Golü ben yedim sanmışım ve nasıl olduğunu sormuşum. Doktorumuz Ertuğrul Karanlık ‘Oynayabilirsin’ demiş, ben de ‘Tabii ki’ karşılığını vermişim. Ona güveniyorum, aynısı olsa yine oynarım.” ifadelerini kullandı.


Soyunma odasında yaşananları bile anımsamayan tecrübeli eldiven şöyle devam etti: “Antrenörümüz Jose Sambade’ye ve Tolga (Zengin) ağabeye ‘Ben neden forma giydim?’ demişim. Allah herkesi böyle bir sakatlıktan korusun. Beterin beteri var.” Geçtiğimiz cumartesi günkü zorlu maçın ardından ilk kez dün idmana çıkan 26 yaşındaki kabiliyet, başında biraz ağrısının bulunduğunu, tedavisini gerçekleştiren doktorun hafıza kaybı olaylarında bunların normal olduğunu ilettiğini dile getirdi. Galatasaraylı futbolcular ve şahsını alkışlayan Sarı-Kırmızılı futbolseverlerin yanı sıra takım arkadaşları, Siyah-Beyazlı camia ve seyircilerine teşekkürlerini sunan Cenk Gönen, “Yanıma ilk Didier Drogba gelmiş ve nefes almamı sağlamış. Ona ayrıca teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu. Cenk, taraftarları yarın Olimpiyat Stadı’nda yapacakları M.P. Antalyaspor karşılaşmasına davet etti. Dünkü antrenmana Sivok, Fernandes, Oğuzhan Özyakup ile Julien Escude katılmadı.










http://ift.tt/1hYpsSp

27 Şubat 2014 Perşembe

Film çekimleri, Türk hamamında başladı

Film çekimleri, Türk hamamında başladı


Dünyaca ünlü aktör Russell Crowe’un yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği ‘The Water Diviner/Su Bulucu’ filminin İstanbul çekimlerine başlandı.




Filmin ilk gün çekimleri Çemberlitaş Hamamı’nda gerçekleşti. Sabah 07.00 sularında başlayan çekimler 12.00’de son buldu. Çekimler sonrası hamamdan çıkan Russell Crowe, gazetecilerin soruları üzerine her şeyin iyi gittiğini söyledi. 1919 yılında geçen dönem filmi, tarihi yarımada Fatih’in Sultanahmet, Çemberlitaş, Balat ve Topkapı Sarayı gibi bölgelerinde çekilecek. Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın da oynadığı filmin Avustralya çekimlerinin ardından ekip Sultanahmet, Çemberlitaş, Balat ve Topkapı Sarayı’nda çekim yapacak. Mart ortasına dek sürecek İstanbul sahnelerinin ardından ekip, Fethiye Kayaköy’de çekimlere devam edecek.


















http://ift.tt/1eA3Aoo

Fransa, Amazon karşıtı yasa çıkardı

Fransa, Amazon karşıtı yasa çıkardı


Dünyadaki pek çok büyük şehrindeki kitapçıların karşı karşıya kaldığı sorunlar arasında yüksek kiralar, dijital yayıncılık, online kitap satış siteleri ve büyük sermayeye sırtını dayamış zincir kitabevleri var. Bağımsız kitapçıların işlerini zorlaştıran bu etmenler, her geçen gün daha da ağını genişletiyor. Kitabevleri bu zorlukları kitap-kafelere dönüşerek, çeşitli etkinlikler ve okumalar düzenleyerek aşmaya çabalıyor. Bir başka deyişle, raflarındaki kitaba gelmeyen okura kitabı götürmeye çalışıyor.




Kitabevlerinin bu zorlu durumuna karşı harekete geçen ülkeler de var. Online kitap satış sitelerini haksız bir rekabet olarak kabul eden Fransa hükümeti, geçtiğimiz ay hazırladığı bir yasa ile Amazon’un Fransa içinde ücretsiz kargo ile kitap gönderimini yasakladı. Mecliste onaylanan yasanın, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’nin de onayından geçmesi gerekiyor. Kulislerde Cumhurbaşkanı’nın da bu yasaya olumlu baktığı söyleniyor. Adil bir rekabet ortamını oluşturacağına inanılan bu gelişme pek çok kitabevini sevindirirken, gözler diğer ülkelerin bağımsız kitabevlerinin hayatını sürdürmesi için atacağı adımları bekliyor.




http://ift.tt/1eA3zRc

Çocuğunuza sosyal medyanın nazarı değmesin

Çocuğunuza sosyal medyanın nazarı değmesin


Sosyal medyada artan fotoğraf paylaşımı, mahremiyet sınırlarını zorlayabiliyor. Annelerin özenle giydirdiği çocuklarının fotoğraflarını internette paylaşması, çocuk istismarı ve pedofiliye davetiye çıkarıyor.




Sosyal medyanın yaygın olarak kullanılması, aile içi birçok problemi de beraberinde getiriyor. Gençler gittiği mekanı, yediği yemeği, giydiği kıyafeti fotoğraflayarak anında paylaşmaya çalışırken, aileler de bu durumdan geri kalmıyor. Sosyal medya akımına kapılarak çocuğunu en çok beğenilenler arasına sokmak için aileler, çocuklarının en güzel halini fotoğraflayıp yayınlama yarışına giriyor. Uzmanlar, sosyal medyada sürekli olarak çocuklarının en güzel halini fotoğraflayıp paylaşan ailelere işin bir de pedofili boyutunu hatırlatıyor. Pedagog Mehmet Teber, “Çocuklardan tahrik olan pedofili hastaları var ve bu ne yazık ki oldukça yaygın. Paylaşılan fotoğraflar bu insanların eline geçebilir. Bizim bunları çocuklara yapmaya hakkımız var mı?” diyerek konunun ciddiyetine dikkat çekiyor.


Psikolojik bir hastalık olan pedofili, çocuk bedenine cinsel istek duyma olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin pedofili açısından çok üzücü yerlerde olduğuna vurgu yapan Teber, şöyle devam ediyor: “Öncelikle Google’da ‘çocuk pornosu’ aramasında baş sıralarda yer alıyoruz. Ülkemizde en çok arama Diyarbakır, Urfa, Adana, Samsun, Ankara ve Antalya illerinden yapılmış. Yani bu konudaki karnemiz iç açıcı değil. Çocuğa karşı cinsel istismar tamamen pedofili ile açıklanamaz ama bir ülkedeki pedofili eğiliminin artması ya da azalması hakkında bilgi verebilir. 2002 yılında ülkemizde çocuğa karşı cinsel istismarla ilgili 4 bin 500 dava açılmışken, bu sayı 2012 yılı itibarıyla 17 bin 500 olmuştur. Bu olayın mahkemelere yansıyan kısmıdır ki, mahkemelere yansımayan çok daha fazla cinsel istismar ve pedofili suçu vardır.”


Çocuk istismarınakarşı bunlara dikkat!


Uzman pedagog Mehmet Teber, ebeveynlere çocuklarını istismar ve pedofili vakalarına karşı koruyabilmeleri için şu önemli uyarılarda bulunuyor:


Çocuklara, doğru bir mahremiyet eğitimi verilmeli. Eğitim anne-babanın çocuğun mahremiyetine saygı duyması ile başlıyor.


Çocukların kıyafet seçimine dikkat edilmeli. Günümüzde çocuk modacıları çocukları genç kız gibi gösteren çoraplar, topuklu ayakkabılar, elbiseler, takılar üretiyor. Aileler de çocuklarının daha güzel görünmesi adına bunları tercih edebiliyor. Çocuk için en uygun kıyafet kendi giyip çıkarabildiği, sade, basit, vücudunun rahat edeceği kıyafetlerdir.


Çocuklarımızın fotoğraflarını internete koymaktan olabildiğince kaçınmak gerekiyor. Onların mahremiyetini korumak adına çok az paylaşım yapılmalı ya da mümkünse hiç fotoğraf paylaşmamalı.


Çocuklara bir sosyal medya hesabı kazandırmada acele edilmemeli. Sosyal medyayı kullanacak yaşa geldiklerinde -ki bu yaş 16 olmalı- o zaman da bu mecrayı kişisel güvenliğini koruyacak şekilde nasıl kullanması gerektiği konusunda bilgilendirmekte fayda var. Her arkadaşlık isteğine “Evet” dememek, tanıdıkları kişiler ile yalnızca takipleşmeleri pedofiliden korunmak adına çok önemli.



http://ift.tt/1cUXMcA

Neden camide siyasete hayır diyoruz?


Geçen hafta yayınladığımız “Camide siyasete hayır” başlıklı haber geniş yankı buldu. Paris'teki görevini tamamlayan Büyükelçi Tahsin Burcuoğlu ve Fransa Türk Federasyonu Başkanı Namık Şahin'in çağrıları toplumun geniş kesimleri tarafından desteklendi.




Camilerin siyasallaşması endişeleri nedeniyle, Fransa’da 50. yılına giren Türklerin yakın tarihini hatırlayıp dersler çıkarmamız gerekiyor. 80'lerin Türkiye’sini unutmuş olabiliriz. Gençlerimiz de belki bilmez. Ancak, o bunalımlı yılları Fransa’ya taşımak isteyenlerin neden olduğu tahribat hatırlanmalı. Fransa’da derneklerin o yıllarda tüzüklerini sadece konsolosluklardan aldığını, o yıllarda aynı camide namaz kıldığı halde “komünizm propagandası yaptığı” gerekçesiyle cami derneklerinden kongre kararı ile ihraç edilen Türkler olduğunu unutmayalım. O dönemde, diplomatlarımızı şehit eden Asala terörünü ya da Orly saldırısını kınamak, anmak ve hatırasını canlı tutmak adına dahi bir araya gelememiş bir topluma dönüşmüştük.


Bu tehlikeli yükseliş, 90’lı yılları da unuttuğumuzu gösteriyor. Birden bire ortaya çıkan ve camileri mesken tutan holdingler ve bu holdinglerin yüksek kazanç vaadi ile inançlı insanları nasıl mağdur ettiğini ne çabuk unuttuk. Avrupa’yı karış karış gezen holdingçiler o yıllarda camileri kullanmıştı. Camilerde namazın ardından hisseler dağıtıldı, paralar toplandı. O şirketler iflas etti fakat mahkemeleri hala sürüyor. O yıllarda holdingçilere güvenerek öne atılanların ve akrabalarına ön ayak olanların mahcubiyeti henüz geçmiş değil. Yakınlarıyla ve hatta cami dernekleriyle arası açılanları unutmamak gerekiyor.


Bugün daha vahimi o kara dönemlerde bile hassasiyetini korumuş, tüm topluma açık ve saygın konuma gelmişDİTİB camilerinin deTürkiye'deki çekişmenin içine çekilmek istenmesi. Türkiye siyasetinin hiç olmadığı kadar fırtınalı olduğu ve parti liderlerinin halkı kutuplaştırmaktan çekinmediği şu günlerde, camilerde milletvekillerininsiyaset yapması kime ne kazandıracak? Aynı cami derneklerine üye ama başka siyasi partilere destek veren vatandaşlar ne düşünecek? Bir kaç camide çıkan kavgaları siz görmezden gelebilirsiniz ama yaşanan hadiseleri yaklaşan felaketin habercisi olarak değerlendiriyorum.


İlk önce “Milli İradeye saygı” isimli siyasi propaganda toplantılarına ilginin az olması nedeniyle bu üzücü gelişmeleri duyurmak istemedik. Milletvekilleri siyasi propagandasını yapsın diye ezan saatinin ileriye alınmasını, okunan ezanın yarım kesilip siyasi toplantıya devam edilmesi gibi üzücü görüntüleri de geniş kitlelere duyurmak istemedik. Ancak, camilerin siyasi amaçla kullanımı hala devam ediyor. Fransa'da yaşayan Türklerin tarihinin kaydını tutan ve şimdiden akademisyenlerin arşivine yoğun ilgi gösterdiği Zaman France gazetesinin tarihe not düşmesinin zaruriyet haline geldiğini gördük. Bizim hiç bir şehri, cami derneğini ya da ismi hedef almamız söz konusu değildir.


Türkiye siyasetin sorumsuzca kullandığı kutuplaştırıcı dil nedeniyle bölünmüş durumda. Ancak, Fransa'daki Türklerin Türkiye'deki gelişmeleri yok sayma şansı olmasa da, Türkiye'deki kavgaları böylesine Fransa'ya taşıma lüksü de yok. 2 ay önce aralarında hiç bir sorunu olmayan, uyum içinde yaşayan insanları binlerce kilometre uzakta yaşanan ve hiç bir dahili olmadığı bir kavgayla ateşe atmak sorumsuzluktur.



http://ift.tt/1hkEXBk

26 Şubat 2014 Çarşamba

Fransızlar İçişleri Bakanı'nı Başbakan olarak görmek istiyor

Fransızlar İçişleri Bakanı'nı Başbakan olarak görmek istiyor


Fransa'da İçişleri Bakanı Manuel Valls'ın başbakan olmasını isteyenlerin oranı artıyor. IFOP'un gerçekleştirdiği son ankette, Manuel Valls'ı başbakan olarak görmek isteyenlerin oranının yüzde 49 olduğu açıklandı. Buna karşılık Başbakan Jean Marc Ayrault'un popülaritesinin ise yüzde 24' gerilediği belirtildi. Başbakanlık için diğer bir adayın ise Ulusal Meclis Başkanı Claude Bartolone olduğu aktarıldı.




Ankete göre, Fransızların İçişleri Bakanı Valls'dan boşalacak koltukta 2007 seçimleri Cumhurbaşkanı adayı ve Cumhurbaşkanı François Hollande'ın 4 çocuğunun annesi Segolene Royal'ı görmek istediği kaydedildi. Hükümette Royal'e yakınlığı ile bilinen Gıda Bakanı Guillaume Garot, Fransız halkının Segolene Royal'in kalitesini çok iyi bildiğini belirterek Royal'in hükümette yer almayı hak ettiğinin altını çizdi.


Milli Eğitim Bakanı olarak ise halen Paris Belediye Başkanı olarak görev yapmakta olan Bertrand Delanoe'un ismi ön plana çıktı. Ayrıca katılımcılar, hükümette kadın bakanların sayısının daha da artırılması gerektiği yönünde görüş belirtti.



http://ift.tt/1cPoQtS

Köşk'ten HSYK Yasası'na onay

Köşk'ten HSYK Yasası'na onay


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, HSYK Yasası'nı onayladı.




Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklama şöyle; "524 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Anayasanın 89 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir."


GÜL: 15 HUSUSUN ANAYASAYLA AÇIKÇA ÇELİŞTİĞİNİ GÖRDÜM VE ADALET BAKANINI ÇAĞIRIP UYARDIM


"Sayın Cumhurbaşkanımız ayrıca aşağıdaki hususların kamuoyuna duyurulmasını istemişlerdir: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda değişiklik yapan Teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasından sonra her safhasını özellikle Anayasaya aykırılığının bulunup bulunmadığı bakımından incelettim ve Teklifte 12 maddede yer alan 15 hususun Anayasayla açıkça çeliştiğini gördüm ve Adalet Bakanını çağırıp uyardım. Bunun üzerine TBMM Adalet Komisyonu ve Genel Kurul safhalarında uyarılarım dikkate alınarak, Teklifin ilk hâlinde bulunan, HSYK Daire Başkanlarının belirlenmesi, HSYK’ya tetkik hâkimi ve müfettiş atanması, gönderilmesi ve görevlendirilmesi, HSYK üyelerine disiplin cezası verilmesi, yönetmelik ve genelge çıkarma gibi konularda özellikle Adalet Bakanına yetkiler veren hükümlerden vazgeçildiğini ve bu yetkilerin yeniden HSYK Genel Kurulunda veya ilgili dairelerinde kalacak şekilde değiştirildiğini gördüm.


Düzeltilen bu açık aykırılıklar dışında Kanunun diğer lehinde ve aleyhinde tartışılan maddelerinin ise Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünerek yayımlanmasını uygun buldum."



http://ift.tt/1pseJQV

Tapelere önce ‘dublaj’ sonra ‘montaj’ dedi

Tapelere önce ‘dublaj’ sonra ‘montaj’ dedi


Başbakan Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’la 17 Aralık sabahı yaptığı ve evdeki paraları yok etmesini istediği ileri sürülen telefon konuşması için‘montaj, dublaj’ savunması yaptı.




Önceki akşam internete düşen ses kaydının ardından ne diyeceği merak edilen Erdoğan, dün partisinin Meclis grup toplantısında konuştu. “Dün akşam saatlerinde kendi kurguladıkları, dublajını da kendilerinin yaptıkları piyesi servis ettiler.” dedi. Grup toplantısı sonrası bir gazetecinin, “Suç duyurusuyla ilgili süreç başlatacak mısınız?” sorusuna, “Başlatacağımı söylemiştim. Hepsi başlatacak. Montajın ne olduğunu öğreneceksiniz, biraz sabır.” cevabını verdi.



Ses kaydının önceki gece internete düşmesinin ardından gece geç saatlere kadar Başbakanlık’ta toplantı yapan Erdoğan, dün sabah da Meclis’e geçmeden önce bazı kurmaylarıyla bir araya geldi. Başbakanlık’taki mini zirveye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ katıldı. Erdoğan, daha sonra parti grubuna hitap etti. Hedefinde yine Hizmet Hareketi vardı. Türkiye’de bir ‘vaiz lobisi’ olduğunu, bu lobinin devletin içerisinde ‘ur’ gibi çoğalmaya çalıştığını ama bu yapının devleti esir alabilmek için şantaj ve komplolara müracaat ettiğini ileri sürdü.



Oğluyla aralarında geçen ses kaydının da böyle bir girişim olduğunu iddia etti. Kendilerinin de bu tür montaj kasetler hazırlayıp millete izleteceklerini belirterek, “Şimdi bu bir hafta, on gün içerisinde onların karşıtlarını biz de bu teknolojiden hareketle sizlere izleteceğiz. Teknolojinin nereye geldiğini görmeniz bakımından bunlar çok önemli. Senaryo yazmak çok zor bir şey değil.” şeklinde konuştu.


TÜBİTAK’A OPERASYON SİNYALİ


Başbakan Erdoğan, TÜBİTAK tarafından kendisinin kriptolu telefonunun dahi dinlendiği iddiasını da ortaya attı. Bu çerçevede eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz’ın, “Böcek raporunda tahrifat yapmadığım için görevden alındım.” açıklamalarına da dolaylı bir cevap verdi: “TÜBİTAK’ta yeni bir yapılanmaya gidiyoruz. Çok enteresan, devletin kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar, bunlar bu kadar alçak.”


CHP ve MHP kasetlerinin sözde ‘paralel yapı’ tarafından üretildiği iddiasını tekrarlayan Erdoğan, eski CHP lideri Deniz Baykal’a, “Sayın Baykal sana da sesleniyorum. Bütün bu olanlardan sonra hâlâ sen daha neyi bekleyeceksin?” diye sordu. Başbakan, konuşmasında dershane yasa tasarısına da değinirken bir itirafta bulundu. Dershanelerin eğitimde reform çalışmaları çerçevesinde değil ‘paralel yapı’ ile mücadele çerçevesinde kapatıldığını dile getirdi. “Bununla ilgili adımı istedik ki seçim öncesi atalım. Bu iş artık masamızın üzerinden kalksın. Çünkü bunun içinde de paralel yapının farklı hesapları vardı. Bu hesabın da bozulması gerekiyordu.” açıklaması yaptı.



http://ift.tt/1hf1aAu