12 Haziran 2014 Perşembe

Avrupa'daki aşırı sağa gollük pas

Avrupa'daki aşırı sağa gollük pas


Hızla yükselen İslamafobi ve yabancı karşıtlığına karşı varoluş mücadelesi veren Avrupa’daki Türkler, Türkiye’de giderek sertleşen siyasi tartışmaların kendilerine de yansıtılmasından zarar görüyor.



Memleketlerine gelmek zorunda kalmadan, yaşadıkları ülkelerde oy kullanabilmelerinin sağlanması elbette önemli. Ancak kısır siyasi restleşmelerin Avrupa’ya taşınmasından olumsuz etkileniyorlar.


Avrupa’ya göç eden ilk nesillerin ezbere bildiği gurbet türküleri çoktan unutuldu. Yeni neslin dilinde bambaşka şarkılar var. Dertleri, sevinçleri, hedefleri farklı çünkü. Hiçbiri traktör parası biriktirip Türkiye’ye dönmenin hayalini kurmuyor. Dolayısıyla seçimlerin arifesinde Türkiye’den gelen politikacıların seslendirdiği gurbet şiirleri pek tesir etmiyor onlara. Aksine dışlanmışlık duygularını perçinliyor. Zaten kendisini ‘gurbetçi’ görenler de yok denecek kadar azaldı.


Bu dönüşüm hiç de kolay olmadı. 70’lerde siyasi tansiyonun yükselmesi ve terör olaylarının artmasıyla, bir gözleri devamlı Türkiye’deydi. Çoğu temel ihtiyaçlarını dile getirecek miktarda dahi Almanca bilmiyordu. Memleketlerindeki hadiselerden endişe duyuyorlardı. 1980’ler askerî darbe yıllarıydı. Birçok kişi kaçıp Avrupa’nın değişik ülkelerine sığındı. İster istemez Ankara’nın siyasi atmosferi oralara da intikal etti. Çok sayıda siyasi dernek kuruldu. Bunların Türkiye siyasetine ciddi tesiri olmuyor, Almanya’dakilere de faydası dokunmuyordu. 1990’lardaysa ekonomik krizler gözleri yeniden Türkiye’ye çevirtti. Memleketteki akrabalarının dertleriyle meşgullerken, çıkarılan entegrasyon yasalarıyla Avrupa’daki hakları ellerinden alındı. Çoğu bunun farkında değildi bile.


2000’den itibaren yeni nesil hayatta söz sahibiydi artık. Avrupalı Türkler yavaş yavaş kendileriyle ve Avrupa’daki gelecekleriyle ilgileniyorlardı. Çocuklarının eğitimi birinci öncelik kazanmıştı. Avrupa’nın birçok ülkesinde eğitim kurumları ve dernekleri açıldı. Eğitim seviyesinin artması, sosyo-ekonomik faktörleri etkiledi. İşçiyken işveren, kiracıyken ev sahibi pozisyonuna terfi ettiler. Ankara’nın kısır siyasi tartışmaları yerine, oturdukları ülkelerde meydana gelenlerle alakadar oldular. Aralarından çıkardıkları temsilcileri yerel ve ulusal meclislere gönderip haklarını savunma bilincine eriştiler.


Olumlu seyir, araştırma kuruluşlarının raporlarında da yer aldı. Geçen hafta içerisinde Berlin Nüfus ve Gelişim Enstitüsü’nün yayımladığı "Yeni Perspektifler-Almanya’daki Entegrasyonun Durumu" adlı rapor, onlardan yalnızca biri. Araştırmaya göre; göçmenlerle Almanlar arasındaki sosyo-ekonomik farklar hızla kapanıyordu. Bunda hiç şüphesiz eğitime verilen ehemmiyetin artmasının payı büyük. Göçmenlerin, akademik başarı oranında, 2005’ten itibaren hızla Almanlara yaklaştığı vurgulanıyordu. Benzer bir rapor önceki aylarda Danimarka’da kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye kökenli göçmenlerin, yaşam şartları açısından Danimarkalılara benzediği ifade ediliyordu raporda.


Köln kırılma noktası

Olumlu tablo, Türkiye’nin siyasi gündeminin Avrupa’ya taşınmasıyla tersine dönme tehdidi altında. Başbakan Erdoğan’ın yaklaşık 200 bin Türkiye kökenlinin yaşadığı Köln’de gerçekleştirdiği miting, bu anlamda (Almanlar için de) önemli bir kırılma noktası. Mitinge dek Türklerin uyum çabalarından ve sosyal atılımlardan övgüyle bahseden Alman yetkililer, Şansölye Merkel’in yuhalatılmasıyla farklı pozisyon almaktalar. Miting akabindeki açıklamalarından netçe anlaşılıyor bu.


Yıllarca Türkiye’nin ve Türkiye kökenli göçmenlerin Avrupa nezdinde adeta avukatlığını üstlenen isimler, Erdoğan’ın Köln’de miting yapacağını açıklamasından sonra tavır değiştirdi. O isimlerden biri de Sosyal Demokrat Parti’nin AB Komisyonu Başkanlığı için aday gösterdiği Martin Schulz idi: "Kanımca Erdoğan Türkiye’deki sorunlardan kaçmak için buraya geliyor."


Diğer taraftan söz konusu miting, Türklerin Almanya’ya asla entegre olamayacağını iddia eden yabancı karşıtı aşırı sağcıların elini güçlendirdi. Erdoğan’ın Köln’de gördüğü ilgiyi alabildiğine abartan aşırı sağcılar, her fırsatta uyum yasalarının daha sertleştirilmesini istiyor. Çağrıları, kısa ve uzun vadede karşılık bulacak gibi. Son Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri bu konuda bariz sinyaller içeriyor.


Almanya Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir de miting öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalarla söz konusu tehdidin altını çiziyor: ‘‘Bu tartışmalar bizi geriye götürüyor. Bana göre burada yaşıyorsak, sorunlarımızın çözümü de burada. Başka yerde değil. Türkiye buradaki sorunlarımızı çözemez."


Bu eleştirileri dikkate almayan ve Özdemir’i Türk olmamakla suçlayan Erdoğan ise önümüzdeki dönemde de yoğun Türk nüfuslu Avrupa şehirlerinde benzer mitingler düzenlemeye hazırlanıyor. Hâlihazırda Avrupa’daki 2,6 milyon Türk asıllının Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanma hakkı var. Bu Türkiye’deki toplam seçmenin yaklaşık yüzde 5’ine denk. Oran, Erdoğan ve AKP için büyük önem arz ediyor.


Başbakan Erdoğan, aşırı sağın palazlandığı atmosferde, Avrupalı Türklere ilişkin Almanya’daki sözleriyle aşırı sağcılara gollük pas attı. Onlar da bunu kolaylıkla gole çeviriyor. Kuvvetle muhtemel öbür Avrupa ülkelerindeki manzara bundan farklı olmayacak.





http://ift.tt/1kQs2K0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder