12 Haziran 2014 Perşembe

Çocuğunuz niye kınadığınız kişiye benzer?

Çocuğunuz niye kınadığınız kişiye benzer?


Kınanmak, hiç hoşumuza gitmese de başkalarının ayıplarını ortaya döküp eleştirmekten geri durmuyoruz. Oysa kişi kınadığını bazen kendinde bazen de çocuklarında mutlaka yaşıyor. Bu durumun, ‘ters kimlik’ adıyla psikolojide de yeri var.




“Ayşe Hanım’ın oğlu Sedat’ı duydunuz mu? Çocuk üniversite sınavını kazanamayınca kendini serseriliğe vermiş. İş güç hak getire! Eve ne geldiği ne gittiği belli. Benden duymuş olmayın da ayık gezdiğini gören yok. Ayy evlerden ırak, hepimizin çoluğu çocuğu var…” Bu sözlerin akabinde anlatıcının kendi kulağını çekerek tahtaya vurma hareketi bir ritüel halini almıştır. Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız bir şey: Kınama. Kimi zaman olayın failiyiz kimi zamansa muhatabı. En ufak bir yanlışımızda karşımızdakinin ‘cık cık cık’ şeklindeki onaylamaz tavırlarıyla ne kadar bozulsa da moralimiz, aynı şeyi başkalarına yapmaktan geri durmuyoruz maalesef. Halbuki “Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.” hadis-i şerifi durumun doğuracağı vahim sonuçları açıkça anlatıyor. Kınadıkları durumla anne-babanın sadece kendisi değil, evlatları da imtihan olabiliyor. Üstelik bunun psikolojide yeri de var. Bu durumu ‘ters kimlik’ teorisiyle açıklamak mümkün.


Çocuk intikam almak isteyince…


“Trajikomik bir durumdur çocuğumuzun en çok kınadığımız, eleştirdiğimiz ve hiç sevmediğimiz kişilere benzemesi.” diyor psikolog Mehtap Kayaoğlu. Bunu da ‘ters kimlik’ teorisiyle açıklıyor. İnsanlar rol taklitleri ve davranış modelleri etkisiyle büyüyor. Çocukluk ve gençlik yılları boyunca görülen, tanınan, duyulan, aynileşilen olumlu rol örneklerinin yanında olumsuz rol örnekleri de bulunuyor. “Tüm hayatımızı etki altına alabilecek bu rol örneklerinin sadece yakın çevremizle sınırlı olduğunu düşünürsek saflık etmiş oluruz. Filmlerde gördükleri, gazetede okudukları, televizyonda izledikleri, sağdan soldan görüp inceledikleri her şey çocuklarımızı muntazaman yeni rollerle tanıştırır. Her izlenen olumlu örnek değildir elbet. Sevmediğimiz, hoşumuza gitmeyen yapılarla doludur hayat. Onayladıklarımızı sevgiyle dillendirirken, tarzımız olmayanları, dünya görüşümüzü temsil etmeyenleri kızgınlıkla dillendiririz.” diye ekliyor Kayaoğlu. Gerek aile gerekse toplum olumsuz rol örneklerini kötüleyip kızarken, bir yandan da böylesi rollerin var olduğunu sürekli biçimde doğrulamış olur. Saygın yer edinme özlemiyle genç, olumlu rol örneklerini taklit eder, olumsuz rollere yatırım yapmaz görünebilir. Genel davranışlarını onay göreceği şekilde düzenlemeye çalışır. Ancak işler ters gittiğinde, canı sıkıldığında yahut anne-babasının canını sıkmak istediğinde, canı yandığında ve canımızı yakmak istediğinde, bilinç altına kodlanan diğer roller devreye giriyor Kayaoğlu’na göre. Yani bir anne oğlunun yanında kendini alkole, uyuşturucuya vurmuş birini sürekli kınıyorsa çocuğu onunla ters düştüğünde sırf onu kızdırmak için bu role bürünebilir. Yahut bir babanın saygısız insanlara tahammülü yoksa ve bunu sürekli birilerini kınar şekilde dillendiriyorsa kızıyla aralarındaki büyük bir kavga sonrası aynı saygısızlıklara maruz kalması mümkündür.


Ters kimliği tetikliyor


Mehtap Kayaoğlu, başkalarıyla kurulan bu özdeşimin bilinçli bir süreç olmadığını söylüyor. Yani “Aa bak bu çok iyi, onunla özdeşim kurayım; bu yanlış, sakın ha özdeşim kurmayayım.” gibi yaşanmıyor. Çocukların, gençlerin savunmasız bir anına denk geldiğinde yasak çiğneme ve ürkütücü yola sapma arzusunun etkisiyle ters kimlik devreye girebilir. Ve daha önce ebeveyn tarafından işlenen olumsuz kayıtlar sistemi ele geçirebilir. Anne-babanın kaygılı uyarıları ters kimlikle belirgin hale gelir. “Bu halde devam edersen serseri olup çıkacaksın!” diye bağırılan çocuk, kendisine yönelik kuşkuları haklı çıkarmaya yönelik kimlik geliştirmeye meyillidir. Hem de ailesinden intikam aldığını hissederek, zevkle... “Demek korktuğunuz buydu öyle mi? Alın bakalım!” dercesine. Kayaoğlu, “Her durum illa ki ters kimlikle sona erecek demiyorum ama özellikle birilerini kınayarak bunu çok kolaylaştırdığımızı hatırlatmak istiyorum. Gençlerin ters kimlik seçimine yönelmelerindeki asıl etmenin onların ruhsal süreçleri ve kişilik dinamikleri olduğunu hatırlatmadan geçemeyeceğim. Ancak kişisel kanaatim, bizim insanımızın ters kayıt için kişiyi zorladığı yönünde.” diyor.


İşin içine kul hakkı ve gıybet de giriyor


Kınama mevzuunun dinî boyutu var bir de. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Kadir Paksoy açıklıyor: “Kınamak, kişiyi tenkit etmeye girer. Bir insanı kötü bir şeyden alıkoymak için yapılan eleştiri başka türlü değerlendirilmeli. Ancak birinin arkasından onun herhangi bir özelliğini hoşa gitmeyecek cümlelerle eleştirmek hem kul hakkı hem de gıybete girer.” Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Sûresi’ndeki “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.” ayeti meseleyi özetliyor aslında. Başkalarının ayıp ve kusurlarını ortaya dökmek de dinimizce hoş karşılanmadığından mevzua bir de bu yönüyle bakmak gerekiyor. Bu bakımdan, “Kim bir Müslüman’ın kusurlarını örterse, Allah da kıyamet günü onun kusurunu örter.” hadisi yol gösterici.



http://ift.tt/1q6Eet8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder