17 Haziran 2014 Salı

Çok bilinmeyenli örgüt: IŞİD

Çok bilinmeyenli örgüt: IŞİD


Her defasında Sünniliğine vurgu yapmasına rağmen Suriye’de diğer muhalif güçlerle çatışarak Esed ordusuna alan açan IŞİD, etkinliğini Irak’ta da artırıyor. Kafalar karışık. Sünni ayaklanma istediği söylenen örgütün asıl amacı ne? Kim finanse ediyor?



2012 sonlarında Erbil’de bir dizi aracı vasıtasıyla IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) örgütüyle irtibata geçtik. Merkezlerine gidip söyleşi yapacak ve gizemli liderlerini yüzü belirsiz hâlde fotoğraflayacaktık. Ancak telefon ve ses kayıt cihazı olmayacaktı. Hatta fotoğraf makinesi de... Birkaç enstantane mümkündü. Onu da kendilerine ait bir cihazla alacaktık. 5-6 saatlik araba yolculuğunun ardından 4 saat yürüyecektik karargâha ulaşmak için. Aracılardan çok düşündürücü bir uyarı geldi: “Merkez, İran topraklarında; 4 saatlik yolun tamamı bu ülke sınırlarında katedilecek.” Sünni bir örgütün Şii topraklarında ne işi vardı ki!


Musul’daki konsolosluk binamızı işgal edip içindekileri rehin almasıyla bütün dikkatleri üzerine çeken IŞİD’in başındaki Ebu Bekir El Bağdadi, “Ebu Dua” kod adını kullanıyor. Kısa sürede dünya çapında nam saldı. Sünni kent Samarra doğumlu ve iyi eğitimli. 2003’teki ABD’nin Irak’ı işgali akabinde şu anki hayatına karar kıldı. Irak’taki El Kaide’nin liderleri öldürülünce yükselişe geçti. Nihayetinde en tepeye yerleşti.


O dönem örgüt bir hayli zayıflamıştı. Suriye’de 2011’de isyan başlayınca yeniden dirildi. Örgütün adı Irak İslam Devleti’ydi. Nisan 2013’te Suriye’nin kuzeyinde geniş topraklara hükmedilince Bağdadi, isme Şam’ı da ekledi. Dünyanın her yerinden para karşılığında ‘mücahitler’ topladı. Amerika’nın ‘özel ordusu’ Balckwater (Irak Savaşı’nda etkiliydiler) tarzı bir eğitimden geçirilen militanlar her türlü savaş taktiğini bilmekte ve en komplike silahları ateşleyebilmekte.


Irak’ta başka, Suriye’de başka…


Dışarıdan militan toplasa da örgüt özünde bölgesel ve kullanışlı. Birçok istihbarat servisi ve ülkeyle bağlantılı. Eski Baasçılar da içinde. Musul ve Tikrit’e girdiklerinde savaşanlar devşirme paralı militanlar iken, şehirler ele geçirildikçe Iraklılar ortaya çıkıyor. Musul’da eski bir Baasçının vali ilan edilmesi de taktiği ele veriyor. Sünnileri ayaklandırmak isteyen örgüt, Şii lider Maliki’yi hedefe koyuyor. Fakat Irak’taki icraatları ile Suriye’dekiler farklı. Farklı amaçlar için çalıştığı açık.


Son hamleleri ve işgalleri de tuhaf duruma işaret ediyor. Yaklaşık 6 aydır Enbar vilayetinde Ramadi ve Felluce’yi kontrolünde tutan IŞİD, Irak’ın ikinci kenti Musul ve Ninova eyaletini de hâkimiyetine aldı. Irak ordusuyla yoğun çatışmalara girmeden yayılıyor. Selahaddin eyaletindeki Tuzhurmatu ve petrol zengini Bici de onda. Ana stratejisi Irak ve Suriye’de hilafet devleti kurmak. Suriye-Türkiye-Irak sınırının kesiştiği Kamışlı kentindeki sınır kapısını da ele geçirerek iki ülkedeki hâkimiyet bölgelerini birleştirdi.


IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi, “Şam ve Bağdat’a tarihsel konumunu yeniden kazandırma” hedefinde büyük bir adım. Kısa sürede bu denli güçlenmesi, ABD’nin Irak işgali sonrası El-Kaide ve benzeri aktörlerin Ortadoğu’da bulduğu siyasi boşluğun neticesi.



Örgüt, 2006’da El Kaide’nin Irak’taki kolu hüviyetindeydi. Suriye’deki iç savaşa müdahil olduktan sonra El Kaide lideri Zevahiri’nin temsilci olarak gösterdiği Nusra Cephesi ile anlaşmazlık yaşadı. Bağımsızlığını duyurarak bölgedeki etkinliğini artırdı. Kuzey ve doğuya doğru uzanarak petrol zengini yerlere hükmederek ciddi kazanca erişiyor. Korsan satış peşinde. Boru hatlarını patlatmayarak ülkelerden haraç alabilme niyetinde. Petrol Suriye ve Irak’ta şimdi de hayatın vazgeçilmezi. En küçük evde dahi hayat onunla dönüyor. Kaçak akaryakıt örgütün önemli gelir kaynağı.


Suriye’de 5 bin, Irak’ta ise 15 bin civarında militanı olduğu tahmin edilen IŞİD, Mart 2013’te Suriye Rakka’da “İslam Devleti” kurduğunu ilan etmiş, aynı süreçte de Suriye’nin Irak sınırındaki Deyr ez-Zor’u ve bazı stratejik noktaları ele geçirmişti. Biraz Rakka üzerinde duralım. Örgüt burada Beşşar Esed’e karşı savaşması gerekirken daha çok El Nusra ve Özgür Suriye Ordusu ile çatıştı ve bunları etkisiz hâle getirdi. Birkaç kişiyi Alevi ilan edip halkın önünde infaz ederek göstermelik bir Esed düşmanlığı sergiledi. Suriye’deki tek amaçları Esed’i devirmek imajı oluşturan IŞİD, küçük çaplı çatışmalar dışında daha çok Kürtleri, Nusra ve diğer direnişçi grupları sıkıştırdı. IŞİD, Rakka üzerinden öyle bir profil çizmişti ki bütün dünyaya Şii düşmanı olduğunu ve Esed’i indirmek için her türlü yolu deneyeceğini zannettirdi. Son tahlilde, IŞİD daha ziyade Esed’in işine yaramış oldu. Selefi El Nusra’yı püskürttü. Humus gibi bir yerde neredeyse Esed güçlerine karşı hiç savaşmadı.


IŞİD, genellikle merkezî yolları kontrol altına alarak Deyr ez-Zor’dan, Bağdat’a sadece 69 km uzaklıktaki Felluce ve Ramadi’ye koridor açtı. Musul ve çevresindeki kentleri hâkimiyet altına alan örgüt, Merkez Bankası’ndaki 400 milyon dolara el koydu. Çekilen ordu birliklerinden mühimmat kazanan ve Irak’ın en büyük petrol rafinerisine sahip Bici’yi ele geçiren örgüt, Musul’daki hapishaneleri basıp çoğu El Kaide hükümlüsü binlerce mahkûmu serbest bırakıp saflarına kattı.


Örgüt Irak’ta halkı da yanına alıyor. Öteki selefi tandanslı örgütleri dışlayarak yeni bir ekol oluşturuyor böylece. 2007 Irak’ında ABD’nin görüşmeleri sonucu El Kaide ve türevleri ile savaşan “Uyanış Konseyleri (Sehva)” isimli aşiret güçleri bölgedeki radikal örgütlerin hareket alanını daraltmış, geçici bir süreyle mezhepsel gerginliği sakinleştirmişti. Ancak hükümet Sünnilere verdiği sözleri tutmadı. Aşiret güçleri, Maliki yönetimini mezhepçi politikalar izleme, terörist gruplara karşı gerekli güvenlik önlemlerini almama, siyasi temsillerini kısıtlama ve yerel yönetimi etkisizleştirme gibi sebeplerle eleştirdi. 2012’de başta Enbar olmak üzere Sünni çoğunluğa sahip vilayetlerde protestolara başladı. Bu protestoları da göz ardı eden ve bölgeyi baskı altında tutmaya devam eden Maliki yönetimi, 2013’ün son aylarında aşiretlerin silahlı güçleri ile karşı karşıya kaldı. Irak ordusunda görevli eski Sünni subaylar, direniş grupları ve aşiret güçleri Aşiret Devrimcileri altında birleşti. İşte tam bu dönemde Enbar’a yoğunlaşan IŞİD, Sünni grupların Şii hükümete tepkisini kullanarak Felluce ve Ramadi’de hâkimiyet alanı oluşturdu.


Aslına bakılırsa IŞİD’in bu bölgelerde Irak ordusu güçlerini gerçek bir yenilgiye uğratmasından söz edilemez. Tıpkı Suriye’deki gibi hükümete muhalif örgütlenmelerin elindeki bölgeleri “tekrar kurtararak” hâkimiyeti altına alıyor. Kurşun sıkmadan zafer ilan ediyor. Örgüt böylelikle, geçen aralıkta da Enbar’daki Felluce ve Ramadi’yi ele geçirdiğini duyurarak Maliki hükümetine meydan okudu. Bu süre zarfında Enbar’a “terörle mücadele” adı altında birçok operasyon düzenleyen Irak ordusu, IŞİD’in yanında kendisine muhalif olan sivilleri ve aşiret güçlerini de hedef aldı. Son 6 ayda düzenlenen hava operasyonlarında varil bombaları da dâhil olmak üzere ağır silahlar kullanan Irak ordusu, Felluce’de bir hastaneyi vurarak sivilleri de hedef aldığını açıkça göstermiş oldu. Son yıllarda artan terörün ABD işgalinden sonraki en yüksek seviyeye ulaştığı ülkede güvenlik istikrarını bir türlü kuramamakla eleştirilen Maliki yönetimi, IŞİD operasyonları ile hem terörle mücadele edildiği imajı sergiliyor hem de kendisini mezhepçi politika gütmekle suçlayan ve gittikçe güçlenen Sünni muhaliflere gözdağı veriyor. Son seçimlerde en yüksek oyu alarak hükümet kurmakla görevlendirilen Maliki, IŞİD’e karşı başarılı olursa bu uzun soluklu olacak. Aslında IŞİD’in şu anda yaptıkları Maliki’ye, dolayısıyla İran’a yarıyor. Zaten İran’ın ‘ışık hızıyla’ Devrim Muhafızlarını Bağdat’a göndermesi bu oyunun bir parçası.




Kim finanse ediyor?


Şam ve Bağdat’ta yeniden hilafet yönetimi kurma hedefiyle ortaya atılan IŞİD’i kimlerin finanse ettiğinde ortak bir kanıya varmak mümkün değil. IŞİD’in eylemlerinin, Şia blokunun çıkarına olacak sonuçlar doğurması dikkatlerden kaçmıyor. Suriye’de ÖSO-Nusra-IŞİD arasındaki çatışmalar sırasında kan kaybeden Suriye muhalif güçleri son aylarda “devrimin kalesi” olarak adlandırılan Humus’tan çekilmek zorunda kalmış, Halep’te ise ağır kayıplar vermişti. Bu tutum Suriye rejiminin bu alanlarda galip gelmesini sağladı. Bunun tek sebebi ise IŞİD’in tutumu ve diğer direnişçilere karşı savaşı. Benzer şekilde, IŞİD’in Bağdat hedefi ile önce Felluce ve Ramadi, ardından Musul ile başlayan genişleme politikasının Kerkük, Tuzhurmatu ve Süleymanbeg gibi Bağdat’ın oldukça kuzeyinde kalan kentleri öncelik sırasına alması akıllara “Hedefte kuzeydeki petroller mi var?” sorusunu düşürdü. Zira Kerkük’te IŞİD varlığı Irak Kürdistan Hükümeti tarafından da ilk günden büyük bir tepkiyle karşılanmış, Peşmerge kuvvetleri IŞİD’in ilerlediği bölgelere karşıt güç olarak konuşlandırılmıştı. Kürtlerin öteden beri istediği Kerkük’e Peşmergenin Kerküklüler tarafından davet edilmesi uzun soluklu bir sonuç doğurabilir. Nihayetinde Peşmerge bundan sonra kolay kolay artık Kerkük’ten çekilmeyecek ve kalıcı bir koruma gücü olarak kalacak. Bu da Kerkük’ün fiilen Kürt bölgesine bağlanmasına sebep olacak.


Öte taraftan Suriye muhalefeti ise IŞİD’in ülkede devrimin sabote edilmesi amacıyla Şam yönetimince desteklendiğini ileri sürüyor. Bu iddia Şam rejiminin muhaliflerin elindeki bölgelere düzenli olarak hava operasyonu düzenlemesine rağmen, IŞİD’in kontrolündeki bölgelere saldırmıyor oluşu göz önünde bulundurulduğunda akla yatkın görünüyor. Geçen aylarda da İngiliz Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan bir makalede IŞİD’in Suriye devrimini “rehin aldığı” görüşüne yer verilmişti. Gazete, Suriye rejiminin petrol ve gaz boru hatlarını korumaları için IŞİD’e para verdiği iddiasıyla akıllarda soru işaretleri oluşturmuştu. IŞİD’in Suriye’de rejimle işbirliği içerisinde olması iddiasının bir de ekonomik boyutu söz konusu. Suriye’deki birçok petrol noktasını elinde bulunduran IŞİD, en önemli hâkimiyet noktası olan Rakka’da çıkardığı petrolü de rejime satıyor. Suriye rejiminin, birçok kez gerçekleştirdiği genel afla cezaevlerindeki radikal unsurları serbest bırakarak IŞİD’i güçlendirdiği, bu şekilde “ılımlı devrimcilerin” imajını zedelediği yönündeki yorumlar da bu iddiayı güçlendiren etkenlerden. Suriye’deki halk direnişi fiilen IŞİD üzerinden bitiriliyor. IŞİD şu anda Irak’ta çılgınlar gibi hareket ederek aslında Suriye üzerindeki baskı ve yoğunluğu da Irak’a kaydırarak Esed’e nefes aldırıyor.


IŞİD’in Irak’taki nihai hedefinde Bağdat var. Örgüt burayı ele geçirip ülke bazında zaferini ilan edecek. Birçok denkleme göre hareket eden IŞİD’in tam neyi istediği kestirilemiyor. Zira Suriye’deki tutumu bunun en bariz örneği. Ama bölge bu örgüt üzerinden uzun süre daha kaynayacak gibi. Türkiye’deki IŞİD’in varlığı ise çok tartışmalı. Resmî raporlara göre bu örgütün bir hücresi, yani bir ayağı da topraklarımızda. Hatay Valisi Celalettin Lekesiz, İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği raporda Irak Şam İslam Devleti Örgütü’nün Türkiye sınırındaki faaliyetlerine isyan etmekte. Yabancı ‘mücahitlerin’ Türkiye üzerinden Suriye’ye geçtiği ve bunun sorun teşkil ettiğinin altı çizilmekte. IŞİD’in ayrıca Türkiye’yi kâfir ilan ettiği de not düşüldü raporda. IŞİD’in Türkiye’de Hatay, Adana, Gaziantep, Urfa, İstanbul, Mersin gibi yerlerde hücre evleri açtığı belirtiliyor. 30 militanın hâlihazırda Türkiye sınırları içinde olduğu, sivil destekçilerinin de giderek örgütlendiği ifade ediliyor.




http://ift.tt/1oAeeqk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder