21 Mayıs 2014 Çarşamba

Avrupa Parlamentosu aşırı sağın eline mi geçecek?

Avrupa Parlamentosu aşırı sağın eline mi geçecek?


Avrupa vatandaşları, perşembe günü Hollanda ve Britanya’dan başlayarak birkaç gün içinde yeni Avrupa Parlamentosu (AP) için oy kullanacak.




Son yazımda da ifade ettiğim gibi, bu seçimler Avrupa Birliği’nin (AB) artıları ve eksilerine dair yeni bir tartışma silsilesini tetiklemiş durumda. Mantıklı analistler ve seçmenlerin çoğu, AB’nin yeni bir ekonomik krizi engellemek ve enerji güvenliği ve göç gibi bütün kıtayı ilgilendiren sorunlarla başa çıkmak konusunda vazgeçilmez olduğunda hemfikir. Bununla birlikte 28 ülkenin üye olduğu birliğin popülaritesi son yıllarda çok ciddi darbe yedi. AB, birçok ülkede kitlesel işsizliğe yol açan kemer sıkma politikaları nedeniyle suçlandı. Merkez sağ ve merkez soldaki geleneksel ana akım partiler, dar gelirli seçmenlerinin sıkıntılarına karşı duyarsız ve yabancı düşmanı milliyetçiliğin yükselişine karşı da kayıtsız görülüyor.


Avrupa’nın pek çok bölgesindeki bu kaygan siyasi iklimin, bu hafta avrofobikler ve radikal sağcı aşırılıkçıların muazzam bir seçim zaferine kapı açacağına dair kuvvetli ve ısrarlı spekülasyonlar söz konusu. Kötümserlere bakılırsa sonuç istikrarsız ve son derece kutuplaşmış bir AP olacak; daha da kötüsü, bu yüksekten atan dizginlerinden boşanmış siyasetçilerin hakimiyeti, bir bütün olarak AB projesinin çöküşünün habercisi olabilir.


Meseleleri bir perspektife oturtmaya ve bazı beklentileri aşırı felaket tellallığı olarak reddetmemin sebeplerini anlatmaya çalışacağım. Birincisi, sayılar. Anketler gerçekten de mevcut AP’deki iki ana siyasi grubun (Hıristiyan Demokratlar-Muhafazakârlar ve Sosyal Demokratlar) bir arada yeni parlamentoda daha az sandalye kazanacağını, merkez sağın epey, merkez solun ise sadece biraz oy kaybedeceğini gösteriyor. Bunun ötesinde, Avrupa yanlısı liberaller ve Yeşillerin de kötü performans göstermesi bekleniyor. Çok büyük ihtimalle Avrupa’ya yönelik çeşitli düzeylerde şüpheci tutum sergileyen üç siyasi grup parlamentoda yer alacak. Bunlardan ikisi mevcut parlamentoda da yer alıyordu: Britanyalı ve Polonyalı muhafazakârların hakimiyetindeki Avrupalı Muhafazakârlar ve Reformcular (ECR) ile gürültücü lideri Nigel Farage ile tanınan Özgürlük ve Demokrasi Avrupası (EFD) grubu. Sağdaki üçüncü potansiyel aktör, başka unsurların yanı sıra Marie Le Pen’in Fransız Ulusal Cephe’si ile Hollanda’daki Geert Wilders’in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi’nin oluşturacağı yeni bir aşırı sağcı grup olacak. Üç grup birlikte 150 civarında sandalye kazanacak, ki bu 751 üyeli AP’nin beşte biri anlamına geliyor. AB, göçmen ve İslam karşıtlığının bileşimi olan görüşleri sebebiyle en aşırı uçta sayılan Le Pen-Wilders grubu muhtemelen 40 sandalyeye sahip Yeşiller kadar büyük hale gelecek. Bunu şahsen son derece üzüntü verici, fakat bu küçük grubun bütün AP’yi ve bu yüzden AB’yi felakete sürükleyebileceği iddiasını da ziyadesiyle abartılı buluyorum.


İkincisi şu: ECR’nin Avrupa’ya yönelik yumuşak şüpheciliği, EFD’nin ondan biraz daha sert tutumu ve Le Pen-Wilders’ın meşum göçmen karşıtı tavırlarını aynı kefeye koymak noktasında dikkatli olunmalı. Birçoğu bir sürü önemli hususta kendi aralarında anlaşmazlık yaşıyor ve zaten güçlerini birleştirmeyeceklerini açıkladılar. Dahası, yeni aşırı sağcı grubun fazlasıyla göz önünde, fakat pek az etkili olacağına dair yaygın beklenti söz konusu. Şu doğru: Yeni AP’de her görüşten hatırı sayılır miktarda aşırı sağcının bulunması, müesses partilerin AB’nin sorunun değil çözümün parçası olduğu konusunda geniş seçmen kitlelerini ikna etmeyi başaramadığını gösteriyor. Diğer yandan Avrupalı popülistler müesses partilere gürültülü bir muhalefet yapacaklar, fakat kaçınılmaz olarak herhangi bir gerçekçi alternatif ortaya koyamayacaklar.


Bu seçimlerin beklenen sonucu pekâlâ sağ kanadın (ve daha düşük düzeyde sol kanadın) çeşitli unsurlarının sayısal artış sağlaması olabilir, fakat yeni AP de, daha önce olduğu gibi, aynı ana akım Avrupa yanlısı üç partinin hakimiyetinde kalacaktır: Hıristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Liberaller. Bu elbette bir ilerleme sayılmaz, fakat bu haftaki Avrupa seçimlerine yönelik abartılı felaket senaryolarını okurken yukarıda yazılanı hatırda tutmakta fayda var.



http://ift.tt/Ttz1hz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder