29 Temmuz 2013 Pazartesi

Ramazan yeme ayı mı, yememe ayı mı?

Ramazan yeme ayı mı, yememe ayı mı?


Özellikle Ramazan ayında misafirleri en iyi şekilde ağırlamak için hazırlanan zengin iftar sofralarında israf kimi zaman endişe verici boyutlara varabiliyor. Nefislerin terbiye edilip az bir yemekle bedenlerin teskin edilmesi gereken bu ayda ‘Oruç nedir?’ diye tekrar tekrar sormakta fayda var…




Ramazan, nefsin terbiye edildiği ve ruhların manen doyuma ulaştığı mübarek bir ay. Ancak son yıllarda iftar sofralarında bu ayın ruhuna yakışmayacak şekilde büyük israf yapılıyor. Lüks otel ve restoranlardaki harcamalar ve yenmeyen yemeklerin çöpe gitmesi, geçtiğimiz senelerde çokça eleştirilmişti. Ancak durum sadece oteller ve restoranlarda yapılan davetlerle sınırlı değil. Evlerde yapılan iftarlarda da normalin çok üzerinde yemek yapılıp israfa gidiliyor. Sahabenin hurma ve zemzemle oruç açtığını bilmemize rağmen, özellikle bir misafir çağrıldığında yapılan hazırlıkların ev hanımları için adeta bir maratona dönüşmesi, tutulan orucun mahiyetini sorgulatabiliyor.



Yemek ve yedirmek üzerinden gelişen bir Ramazan kültürüne sahip olduğumuzu söyleyen Sosyolog-yazar Nazife Şişman, Ramazan’ın sosyalleşme ayı haline geldiğine değiniyor: “Ramazan; birlikte okunan mukabeleler, cemaatle kılınan teravihler ve yapılan iftarlarla esasında insanları bir araya toplayan özelliğe de sahip. Son on günde itikafın tavsiye edilmesine rağmen... Günümüzde Ramazan’ın bir sosyalleşme ayı haline gelmesi üzerinde de düşünmemiz gerekiyor. Ramazan, bir eğlence ve sosyalleşme ayı mı, yoksa sabrın temrin edildiği, içe dönük muhasebenin yoğunlaşması gereken mübarek bir zaman mı sorusu akıllara düşüyor.”



Lüks iftarlar ibadetin Kur’an’da gösterilen amacına aykırı

Ali Bulaç ise evlerde düzenlenecek davetlerin Ramazanın amacına daha uygun olduğunu söylüyor: “Akrabaya, yoksula evde verilen iftar aynı zamanda sıla-ı rahim olur. Uzak ve yakın akrabayla yakınlaşmayı sağlar. Beşeri münasebetler gelişir, yeni dostluklar kurulur. Aslında son birkaç senedir bu konuda insanlarda hassas bir algı oluşmaya başladı.” Lüks davetlerin gelenekle bir bağının olmadığını söyleyen Bulaç, diğer Müslüman ülkelerde durumun farklı olduğunu ekliyor: “Ortadoğu kültürünün bir parçası olarak okuyamayız lüks iftarları. Medine’de zenginler sokak kiralıyor, herkesin yiyebilmesi için. Pahalı iftarlarsa Müslüman camiayı ikiye bölüyor, yoksul ve zengin olmak üzere. Lüks mekânlar terk edilip daha mütevazı yerlerde yapılsa bir diyalog vesilesi de olur. Diğer türlü zengin ve fakir Müslümanların hayat biçimleri iyice ayrıştırılmış oluyor.”



Ramazan’ı mutfakta geçiren ev hanımları

Araştırmalar, son yıllarda evlerde Ramazan boyunca yapılan israfın çok fazla arttığını ortaya koyuyor. Her davette misafirlerin önüne çıkarılan onlarca çeşit yemek, çöpe giden pideler ve her gün mükellef yeni bir menü çıkarmaya çalışan ev hanımları… Birçok ev hanımı öğle vakti mukabeleye katıldıktan sonra iftar saatine dek yemek pişiriyor. Eve misafir gelecekse yoğunluğu daha da artan hanımlar, sadece ev halkının olduğu günlerde dahi ihtiyacın çok üzerinde yemek yapmayı görev addediyor. Halbuki Ramazan’la beraber kadınlar için ‘daha çok yemek yapın’ gibi dini bir emir yok. Bu yorgunluğun içinde Ramazan ayı, ibadetlerin ve tefekkürün vaki olduğu bir aydan ziyade kadınlar için yorgunluk ve koşuşturmaca ayı haline geliyor.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/ramazan-ayi-yeme-ayi-mi-yememe-ayi-mi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder