22 Temmuz 2013 Pazartesi

Zekat uçurumları kaldırır

Zekat uçurumları kaldırır


Zekâtın vaz' edilmesinde birçok hikmetler vardır. Bunların içinde en temel gaye toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti tesis etme, hayatın tabi seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumları derinleştirmeme ve bir şekilde bunları kaldırma yer alır.




Zekâtın sarf yerlerini anlatan Kur'an ayeti 8 sınıf insanı iki ayrı kategoride ele alır. İlk kategoride yerini alan 4 sınıf insan fakir, miskin, müellefe-i kulub ve zekat memurlarıdır. Kur'an'ın bunlara zekat verileceğini ifade ettiği yerde kullandığı harfi cer, lam'dir. Fukaha ayette yer alan bu "lam" harfi cerrine –ki li şeklinde okunur her zaman- 'lieclih' deyip hasr ve istihkak manası vermişlerdir. Bu yaklaşımla anlaşılan mana şu: Eğer zekat bu 4 kişiye/gruba verilecekse, bunlar zekat olarak verilen mala hak kazanmışlardır ve malın mahiyetine göre onu kabz etmeli ve mülk edinmelidir. Kabz bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi menkul bir malın müşahhas bir şekilde el değiştirmesi, mülk edinme ve temlik/mülk edindirme ise gayrimenkul malın mülkiyetinin zekâtı alana geçtiğini gösteren uygulamadır.



Fukaha yorumlarına devam ediyor; ama ikinci 4 sınıf yani "kölelere, borçlulara, Allah yolunda mücadele edenlere ve yolda kalmışlara" verilecekse kabz ve mülk edindirme şartı aranmaz, çünkü Kur'an bunu ifade ederken fi harfi cer'rini kullanmıştır. Fi harfi cerri ise "zarfiyyet" ifade eder. Böyle olunca bunların zekâtı kabz etmeleri, mülk edinmeleri şart değildir; onlar namına başkalarına verilebilir. Söz gelimi, borçlu birisi yerine alacaklısına, kölenin hürriyete kavuşma bedeli olarak efendisine, Allah yolunda olanın eş ve çocuklarına, savaş alet ve edevatına ve yolda kalmışı evine ulaştıracak bilet parasına verilebilir.



Fukahanın yaptığı yorum bu olmakla beraber, her nedense aradan geçen asırlar içinde ikinci kısım yani zarfiyyet manası ve yorumu bir şekilde unutulmuş, günümüze bütün sınıflar için sadece kabz ve mülkiyet yorumu gelmiştir. Kaldı ki adı üzerinde gramer kaidelerinden hareketle yapılan bir yorumdur, bir ictihaddır. Kabule de redde de açıktır.



Sakın yanlış anlaşılmasın; bunu derken Allah'ın muradı gramer ilminde harfe verilen manadan hareketle anlaşılamaz demek istemiyorum. Zira öyle diyenler de var. Elbette ve hiç şüphesiz, Kur'an yer alan her bir cümlenin, her bir kelimenin ve her bir harfin seçilişinde İlahi iradenin gözettiği bir mana vardır. Beşere düşen de bu mananın peşinde koşmak ve murad-ı İlahiyi anlamaya çalışmaktır. Nitekim yukarıda aktardığımız yorumlar da böylesi bir çabanın ürünüdür.



Yanlış olan, bu yorumlara Allah'ın kesin ve kat'i muradı budur diyerek farklı her türlü yoruma kapıyı kapatmaktır. Böylesi bir yaklaşım beşer yorumunu din mertebesine çıkartmakla eşdeğerdir. Kaldı ki bu mevzu usulü fıkıhta 14 asırdır tartışılan bir mevzudur. Beşer Allah'ın muradını kesin olarak bilemez ama yapacağı yorumlarla ona en yakın olanı bulabilir mânâsına gelen "eşbeh bi'l hakk" nazariyesi etrafında yapılan yoğun müzakereler bunun isbatıdır.



Günümüzde değişen sosyo-ekonomik, lokal-global şartlara bağlı olarak Allah'ın muradını anlamak noktasında farklı yorumların yapılmasına kapı açıktır. Maslahat, istihsan, örf ve âdet gibi hüküm istihracında kullanılan metotlar, makasıd-ı şeria adı altında ortaya konan usuller bunu amirdir. Nitekim zekâtın vaz' edilmesindeki temel gaye olarak belirlenen toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti sağlama, hayatın tabii seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumu derinleştirmeme böyle bir bakış açısını zaruri kılar. Dolayısıyla zekâtın 8 sınıfa tahsisinde farklı arayışlar, yeni yorumlar ve metotlar açığa çıkartılması gayet tabiidir ve doğaldır.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/zekat-ucurumlari-kaldirir.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder