2 Temmuz 2014 Çarşamba

Beden ve vicdanla yerine getirilen bir kulluk borcu: Zikir

Beden ve vicdanla yerine getirilen bir kulluk borcu: Zikir


Kur’an-ı Kerim, melekten sineğe, mikroorganizmadan nebülözlere kadar her varlığın kendi dilinde Allah’ı tesbih ü takdis ettiğini buyuruyor. Ramazan ise bu zikrin ecrinin kat kat arttığı bir zaman dilimi. Müslüman’a düşen de bu İlahî zikir halkasına dahil olmak.




Ramazan, Cenab-ı Hakk’ı güzel isimleriyle, kudsî sıfatlarıyla yâd etmek, hamd ü senada bulunmak ve Kur’an okuyarak zikretme mevsimi. Kul aczini ve fakrını dua lisanıyla ilan ederken, İlahî isim ve sıfatları düşünerek de kalp zikrini yapar. Bedenin zikrine gelince İlahi emir ve yasakları, kulluk adına yapılan teklifleri vicdanında hissederek ve derin bir mesuliyet şuuruyla yasaklardan kaçınır.


Zikir için en güzel vakitlerden birisinin namaz sonrası olduğunu aktaran Prof. Dr. Abdulhakim Yüce, tesbihin bir yönüyle dua olduğunu söylüyor. Farz namazlarının hemen arkasında yer alan vaktin, duanın kabule en yakın zaman olduğunu söyleyen Prof. Yüce, “Zira kul, ‘Allahuekber’ diyerek mâsiva ile irtibatını kesmiş, okuduklarıyla marifet ufkuna yükselmiş, secdeleriyle Rabb’ine en yakın yere ulaşmış olur. Duygu yüklü bu atmosfere giren kul, kısacası dinin direği olan namazla günahlarından arınmıştır. Bu durumda yapılacak en güzel şey, değer ölçümüz olan duaya sarılmak ve evrensel koroya katılıp Rabb’imizi tesbih etmektir.” diyor. “İnsanın hal ve tavırları da zikirden nasibini almalı ve onu görenlere de bir manada zikir vesilesi olmalı!” diyen Yüce, buna en güzel örneğin Peygamber Efendimiz (sas) olduğunu kaydediyor.


HER ŞEY KENDİ DİLİNDE ALLAH’I ZİKREDİYOR


Ayet-i kerimelerde açık ifadelerle canlı cansız diğer bütün varlıkların da Allah’ı tesbih ettiği belirtiliyor. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır da tefsirinde Nuh Sûresi’nin “Baksana göklerde olan, yerde olan herkes, bu arada kanatlarını çarparak uçan dizi dizi kuşlar, hep Allah’ı tesbih ederler. Onlardan her biri kendi duasını ve tesbihini pekiyi bellemiştir. Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilir.” ayetiyle bu hakikate dikkat çeker. Ayette dikkatleri çeken kuşların zikrine bir de Sad Sûresi 18 ve 19. ayetlerde değinilir: “Onlar ne derlerse desinler sen sabret ve güçlü kuvvetli bir kulumuz olan Davud’u hatırla! Çünkü o daima Allah’a yönelirdi. Biz, akşam ve sabah işrak vakti kendisiyle tesbih etsinler diye dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun ahengine katılır, beraber tesbih ederlerdi.” Prof. Dr. Abdulhakim Yüce, bu ayette kuşların yanı sıra dağların da sesli bir şekilde Hz. Davud’un (as) tesbih ve zikir halkasına dâhil olmalarına ve onunla beraber koro halinde Allah’ı zikretmelerine dikkat çekiyor. Prof. Yüce, “Büyük dağlar, birer mürit gibi Hz. Davud’a uyup onun diliyle, onun emriyle Hâlık-ı Zülcelâl’i tesbih ediyorlardı. Hz. Davud (as) ne söylerse onlar da tekrar ediyorlardı.” diyor.



http://ift.tt/TCeqqs

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder