4 Temmuz 2014 Cuma

Sahabe ve zenginlik

Sahabe ve zenginlik


Birçoğumuz ahiret hayatımızın bireysel ibadetler üzerine şekilleneceği algısına kapılsa da, İslâm beşerî ilişkileri etkileyen amelleri en az onlar kadar önemsiyor. Kul hakkıyla huzura çıkanın iflah olmayacağını bilen sahabenin hayatı da helal kazanç, infak ve tevazu üzerine kurulu.




Teravihler, Kur’an-ı Kerim hatmi ve dualarla ibadetlerin artırıldığı şu kutlu günlerde kulluk vazifesinde gözden geçirilebilecek bir husus da hayat tarzımız olmalı. Alabildiğine gösteriş odaklı süren hayatlardan uzaklaşmaya başlayan tevazu, daha çok infak, hakka riayet gibi kavramları yeniden gündemimize alabiliriz. Saydığımız bu hasletlerin insanı ‘insan’ etmede kilit rol oynadığını düşünürsek önemini daha iyi kavrayabiliriz.


Allah’a yaklaşmada karşımıza ilk çıkan amellerden biri infak etmek. Allahü Teâlâ’nın, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” buyruğu kişinin O’nun katındaki derecesinin ancak infakla yükselebileceğine işaret ediyor. Zengin ya da fakir ayrımı yapılmaksızın, herkesin gücü yettiğince bir başkasına Allah için yardımda bulunması teşvik ediliyor. Peygamber Efendimiz (sas) de gıpta edilmesi gereken iki çeşit insandan bahsederken ilmiyle amel edenlerin yanında, Hakk’ın verdiği serveti kendi eliyle Hak yolunda sarf edenleri sayıyor. Çevremizdeki ihtiyaçları gözeterek verilen sadaka veya infak için dikkat çekilen en önemli husus ise vaktinde yerine getirilmeleri. Nitekim Münafikûn Sûresi’nde, “Birbirinize ölüm gelmeden önce mallarınızdan sarf edin ki, ölüm geldiği zaman: (Allah’ım ne olur) Ölümümü biraz geciktirsen de sadaka verip, iyilik edenlerden olsam’ demeyesiniz.” mealindeki ifadelerle Allah bu konuda kullarını uyarıyor.


İnfak, ya da kendi malından Allah için tasarrufta bulunmada ölçülerimizden biri, Peygamberimiz’in tedrisatından geçen sahabilerin hayatları. Zengin ya da fakir bütün sahabilerin dünyasında helal mal kazanmak, helal yolda harcamak ve bol bol infakta bulunmanın Allah’a yaklaştıran eylemler olduğu açık. Tıpkı zulüm ve yoksulluk gibi zenginliği de imtihan sebebi gören Sahabe Efendilerimiz, sosyal ve manevi sorumluluklarını unutmayarak kazançlarını yine İslâm uğruna ve Müslümanların lehine harcamışlardı.


Onların hayatlarını ölçü alarak günümüz Müslüman’ının varlıkla imtihanını inceleyen sosyal siyaset uzmanı Prof. Dr. Ali Seyyar, takvasını korumayı bilen sahabilerin dünyadan el etek çekmediklerini ve zenginliği sakıncalı görmediklerini anlatıyor. Allah’a karşı sorumluluklarını hiçbir zaman unutmadıklarına da dikkat çekiyor. ‘Zengin Sahabiler, Sahabenin Varlıkla İmtihanı’ isimli bir de kitap kaleme alan Prof. Dr. Seyyar, zengin sahabilerin ortak özelliklerini şu şekilde sıralıyor: İnsanî münasebetler açısından güçlü olmaları, yüksek sorumluluk sahibi olmaları, sosyal statüleri yüksek olduğu halde mütevazı olmaları, kâr payı yüksek olsa dahi şüpheli konularda ticari işler yapmaktan imtina etmeleri.


Aktif şükür: Şükrü eyleme dönüştürmek


Sosyal İslâm gibi kavramlar ışığında günümüz Müslümanlarının içtimai hayatlarını ele alan Seyyar, aktif şükre dikkat çekiyor. Bir nimetin Allah’tan geldiğine iman ederek, en samimi duygularla Yaradan’a hamdü senada bulunmayı şükür olarak niteleyen Seyyar, “Ancak böyle bir tutumun ihlas ve samimiyet ölçüsü, fiilî eyleme dönüşmesiyle belli olur.” diyor. Yani sadece niyetle ve sözle değil, cömertçe sadakada bulunarak aktif şükrün yerine getirilmesi gerekiyor. Seyyar, günümüz Müslümanlarının sahip oldukları nimet türüne göre şükür görevini çok kolay ifa edebileceğini söylüyor. Örneğin sağlıklılar hasta ziyaretinde bulunabilir, serbest zamanı olan vaktini çocuğuyla geçirebilir, ilim sahibi olan gönüllü ders verir, zengin olan ise yoksullara yardımda bulunur. Ancak burada dikkat çekilen bir husus daha var; sadece bollukta değil, darlıkta da şükredip iyilikte bulunmaktan vazgeçilmemeli. Çünkü Allah rızasına dayalı en küçük bir davranış dahi ahiretimiz için manevi bir yatırım hükmüne geçiyor.


Burada hatırlanması gereken diğer gerçek ise Peygamber Efendimiz’in ‘Durumuna göre bir gümüş para, yüz bin gümüş parayı geçebilir.’ ifadesi. O’nun bu sözünü duyan sahabilerin şaşırması üzerine Resulullah (sas) şöyle buyurur: “Bir adamın iki gümüş parası olsa birini tasadduk etse; diğer adamın da pek çok malı olsa da ondan alıp yüz binini infak etse durum nasıl olur? Bir düşünün...” İşte bu yüzden miktarı ne olursa olsun hayrın ertelenmemesi gerektiği hatırlatılır. Çünkü yoksulluk döneminde hayır adına verilen ufacık bir şey zenginlik döneminde dağıtılan binlerce liradan Allah katında daha büyük değer taşıyabilir. Prof. Dr. Ali Seyyar, iyiliklerin ahiretteki karşılığının yanı sıra dünya hayatında da insanlar arasında kardeşliği ve muhabbeti pekiştiren önemli bir sosyal araç olduğunu vurguluyor. Seyyar burada da sahabilerin hayatından yola çıkarak konuyu açıklıyor; infak zenginlik ve yoksulluktan bağımsız olarak bütün sahabilerin ortak özelliği. Kur’an-ı Kerim’de de muttakilerin tanımı yapılırken onların bollukta da darlıkta da infak etmesi anlatılıyor.


Takva helal kazançla gelir


Öte yandan bir imtihan unsuru olarak insanın fıtratında var olan mal ve dünya sevgisi yadsınamayacak bir gerçek. Esasen İslâm da böyle bir insani vasfı reddetmiyor. Ancak ahireti unutturan dünyevileşme riskine karşı uyarıyor. Bunu da mala nasıl sahip olunacağını anlatarak ve belirli sınırlamalar koyarak yapıyor. Prof. Ali Seyyar’a göre bunlardan en önemlisi haram ve helal yaklaşımı. Seyyar, bu noktada Peygamberimiz’in (sas) “Kim malı hak ederek yani helal yoldan elde ederse bu kendisi için mübarek kılınır. Kim de onu haram yollarla, aç gözlülükle veya hırsla elde ederse bunun bereketini görmez.” mealindeki ifadesini hatırlatıyor. Seyyar, “Dindarlığın ve takvanın ölçüsü, işin ve kazancın helalliği nispetindedir.” diyor. Helal kazanç ifadesi ise ‘Hırsızlığım, kumarım yok. Rüşvet almıyorum’ boyutundan çok ötede hassas noktalara işaret ediyor. Zira çalışma hayatında kişiler kendi vicdanıyla tartabileceği birçok konuda sınanıyor. Bu bir memur için çalışma saatine riayet etmekken, esnafta müşteriyi kötü malla kandırmamak olabiliyor. Diğer bütün ameller gibi kazancı temin ederken takip edilen yolun da dünyevi ve uhrevi boyutu var. Prof. Dr. Seyyar da haksız kazancı savunup yaygınlaştırmanın dünyevi boyutuyla fırsat eşitliğine darbe vurduğunu söylüyor. Bugün en çok yakınılan konulardan sosyal adaletin altüst olma sebebi de yine haksız kazanç yollarından medet umanlar. Peygamber Efendimiz’in (sas), “Bir kısım insan vardır, Allah’ın mülkünden haksız bir surette mal elde etmeye girişir. Halbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka değil.” sözleri ise haksız kazancın uhrevi boyutunu ortaya seriyor.


İslâm, zenginliği değil teşhiri yasaklar


Bütün sınanmalar geçilerek helalinden kazanç elde edildi. İçiniz rahat. Genel koşullara göre zengin sayılabilecek bir hayatınız var. Burada insanı bekleyen imtihan ise kibir. Prof. Dr. Ali Seyyar, ‘Zenginliğin İlahi bir imtihan olduğunu unutanlar arasında sık görülen sosyal hastalık türü’ olarak tanımladığı kibri bir çeşit şirk olarak görüyor. Çünkü Kassas Sûresi’nde nimetin Allah’tan geldiğini unutup, bir mağrur abidesine dönüşme hali söz konusu. Günümüz Müslümanlarının belki en büyük zaaflarından biri olan mal ve servet teşhirciliği de kibrin sonuçlarından sayılabilir. Böyle bir davranışın hem sosyal ilişkileri zedelediğini hem de güven ortamını sarstığını anlatan Seyyar, “Gösterişe dayanan bir hayat tarzı, kişilerin maneviyatına da zarar vereceği için, İslâm dini bunları kesin olarak yasaklamıştır.” diyor. Dinde yasak olanın zenginlik değil, teşhircilik olduğunu ekliyor. Bu hususta bizim için en güzel örnekler ise yine sahabilerin hayatı. Örneğin Hz. Ebu Hureyre, zengin olduğu halde birçok defa kibir ve gösteriş olabilir endişesiyle hayvana bile binmez, uzun yolları dahi yürüyerek kat ederdi. Hz. Abdullah bin Ömer de sıradan insanlar gibi sade giyinirdi. Sadece cuma günleri iyi elbise giyerdi. Evine ziyaretine gelen bir dostunun, “Evindeki eşyaların hepsine alıcı gözle baktım, hepsi yüz dirhem etmezdi.” sözü de zengin sahabilerin nasıl bir hayat yaşadıklarını göstermesi açısından örnek kabul edilebilir.



http://ift.tt/1mf0m1k

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder