17 Temmuz 2014 Perşembe

Kalbi Cenab-ı Hakk’a odaklamanın yolu: İTİKÂF

Kalbi Cenab-ı Hakk’a odaklamanın yolu: İTİKÂF


İtikâf, kullukta derinleşme için kaçırılmaması gereken bir sünnet. Ramazan’ın son on gününde bu ibadet ikame edilirse, içinde bulunulan zaman ve mekânın kutsiyeti kişinin elinden tutar ve adeta Kur’ân’ı Hz. Cebrail’den dinliyor gibi bir hal yaşanabilir.




Efendimiz’in (sas) söz, hal ve hayat tarzının bütünü olan sünnet, Kur’an’la birlikte dinin iki temelini oluşturuyor. Nitekim bir ayette, “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının.” buyurarak, sünnete uymak Allah tarafından emrediliyor. Öyle ise Müslüman’a düşen sünnete uymak, nafile ve müstehap unsurlarına varıncaya kadar Peygamber yolunu takip etmek ve bu yolu hayat tarzı edinmek. Özellikle Efendimiz’in (sas) hayat-ı seniyyelerinde hiç terk etmediği ama günümüzde ihmal edilen itikâf sünnetini ihya edip, asli hüviyetiyle yeniden uygulamak, sahip çıkmak büyük bir önem arz ediyor. Tabiînin önemli âlimlerinden biri olan İbn Şihab ez-Zührî, bu ihmale dikkat çekerek şöyle demektedir: “İtikâfı terk edenlere şaşıyorum. Allah Resûlü’nün, bazı âdetlerini ara sıra terk ettiğini biliyorum ama O (sas) itikâfı hiç terk etmemişti.”


İtikaf; Bir Müslüman’ın camiye, mescide kapanıp orada kendisini ibadete verip, Kur’an okuması, dua etmesi, vahiy kültürüyle buluşup tefekküre dalması ve beşeri ihtiyaçları dışında mescitten dışarı çıkmaması demek. İtikâfa giren kişi (âkif), sadece Allah’ın rızasını kazanmak kastıyla, kadimden gelen ve Efendimiz’in (sas) de terk etmediği sünneti bir nevi Allah’a misafir olarak yerine getirir ve O’nun evine kapanır. Nazar, gıybet, yalan, su-i zan, malâyani ile uğraşma, el ve dille başkasına zarar verme başta olmak üzere, birçok günahtan uzaklaşır. Dünya ile irtibatını en aza indirir ve başta zikir ile tefekkür olmak üzere sadece ibadetle meşgul olmaya gayret eder.


İtikâfa giren kişinin bütün vakit namazlarını, bir işe yetişmek gibi kaygılar taşımadığı için aceleye getirmeden, huşû içinde kılabileceğini kaydeden Prof. Dr. Abdulhakim Yüce, Yeni Ümit dergisinde şunları söylüyor: “İtikâfa giren kimse, itikâf boyunca Efendimiz’den (sas) nakledilen sabah ve akşam dualarını terk etmez. Farz namazlar ve onlara tabi olan sünnetlerin yanı sıra yine bütün adabına riayet ederek günün belli vakitlerine serpiştirilmiş işrak, duhâ, evvabin, tesbih, hacet, istihare, tövbe ve teheccüt namazlarını da ikame eder. Gündüzleri oruçlu geçirir; oruçlu olmadığı saatlerde de evdeki gibi yemek ve içmekle uğraşmaz. Her gün programladığı kadar Kur’ân okur, dua eder, salâvat getirir, tevbe ve istiğfarda bulunur. Bu arada gecenin karanlıklarında, hayatın mânâsı, dünyaya geliş gayesi, Cenab-ı Hakk’ın esma, sıfat ve şuunatı, İslâm âleminin ve insanlığın içinde bulunduğu vahim durum gibi konular üzerinde tefekkürde bulunur. Yalnız başına ve karanlıkta kendini mezarda hissedip rabıta-i mevt yapabilir.”



http://ift.tt/1oZG3pk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder