11 Temmuz 2014 Cuma

İsimlerle dalga geçmeyin

İsimlerle dalga geçmeyin


İnsanların isimleriyle dalga geçmek ve lakap takmak hem İslâmî hem de insanî yönden kabul edilebilir bir durum değil. Kur’an ve hadislerde men edilen bu konuda Müslümanların çok hassas olmaları gerekiyor.




İsimlerimiz… Bizi ifade eden, varlığımızı karşılayan kelimeler. Anne karnında ya da doğar doğmaz bizimle birleşen ve ölene hatta sonsuza dek bizimle birlikte olacak arkadaşlarımız. Her insan kadar onun adı değerli ve kıymetli. Lakin zaman zaman bizim, akrabalarımızın ya da toplumun değer verdiği insanların adlarıyla dalga geçildiğine tanık oluyoruz. Bu durum bazen hakaret derecesine varabiliyor. İnsanı ve toplum hayatındaki itibarını zedeleyebiliyor. İsimlerle dalga geçmek, onlara lakap takmak, isimlerinin önüne farklı sıfatlar yerleştirmek insanî ve ahlakî olmadığı gibi dinimizce de hoş görülmeyen bir durum. Dalga geçmeyi, hakir görmeyi, toplum içinde küçük düşürmeyi dinimiz men ediyor. Hucûrat Sûresi 11. âyette Allah (cc), her ne şekilde olursa olsun alay etmeyi yasaklıyor. Bir hadis-i şerifte insanlarla alay edenlerle ahirette alay edileceği belirtilerek, “İnsanlarla alay edene, cennetten bir kapı açılır, ‘haydi gir’ denir. O da, telaşla gelir, fakat kapı hemen kapanır. Sonra başka bir kapı açılır. Üzgün olarak kapıya gider. Kapı yine kapanır. Bu durum, defalarca tekrar eder, artık, gel denildiği halde, gidemez.” buyruluyor. İlahiyatçılar, böyle bir davranışta bulunmanın başta Kur’an-ı Kerim’de ayetle men edildiği için haram olduğuna, ismiyle dalga geçilen kişinin bundan hoşnut olmayacağı için gıybet gibi büyük bir günah sayıldığına dikkat çekiyor. Bütün isimler için geçerli olan bu durum, özellikle Allah’ın isimleri, içinde Allah adı geçen isimler, peygamber isimleri ve kutsal ay isimlerinin telaffuzunda daha hassas olmayı gerektiriyor. Hiç kasıt olmadan ve iyi niyetle bir kişinin ismini farklı bir şekilde dillendirmenin bile Müslüman’a yakışmayacak bir davranış olduğu belirtiliyor. Ayrıca böyle isimlerin bazı hayvanlara verilmesinin de doğru olmadığı vurgulanıyor.


‘Allah, Kur’an’da men ediyor’


Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Öğretim Üyesi Kadir Paksoy, İslâm’ın isimlerle dalga geçmeyi ve lakap takmayı nehyettiğini söylüyor. Hem Kur’an hem de hadisler ışığında konuyu değerlendiren Paksoy, böyle bir davranışın Müslüman’a yakışmadığını belirtiyor. Kadir Paksoy, Hucûrat Sûresi’nde, “Ey müminler, bir kısmınız, diğer kısmınızı alaya almasın. Belki de alay edilenler, kendilerinden daha iyidir. Birbirinizi ayıplamayın, kötü lakaplarla çağırmayın.” buyrularak Allah’ın bizleri böyle davranışlardan men ettiğini anlatıyor. Diğer taraftan ismiyle alay ettiğimiz ya da ismi üzerinden hakaret ettiğimiz kişinin bundan hoşnut olmayacağı için yapılan eylemin gıybete girdiğine de dikkat çekiyor. Bu yönden hem günah hem de kul hakkı yönüyle vebal olduğunu belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Peygamber Efendimiz (sas), ‘Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu (zarar görmediği) kişidir.’ buyuruyor. Bu hadiste de görüyoruz ki; kişi gerek eliyle gerekse diliyle başkalarını rahatsız etmemeli. Onları rencide etmemeli. Bu yönüyle Müslümanlık vasfını düşündüğümüz zaman sözü edilen lakap takmayı, isimleri adeta kişileri teşni edecek şekilde kullanmayı ve söz konusu etmeyi Müslümanlığa uymayan bir vasıf olarak niteleyebiliriz.”


Bazı isimler özellikle yıpratılıyor


Doç. Dr. Kadir Paksoy, öte yandan dinimizin kutsal kıldığı bazı isimlerin de özellikle Türk filmleri ve dizilerde yıpratıldığını vurguluyor. Haram aylardan olan ve Allah’ın kutsal saydığı Recep, Şaban ve Ramazan gibi isimlerin kasıtlı olarak yıpratıldığını anlatıyor. Filmlerdeki ‘Atma Recep’, ‘İnek Şaban’ gibi ifadeleri kullanan ve yayanların vebal altında olduğunu anlatan Paksoy, “Haram aylardan olan ve Allah’ın bize hürmet edilmesini istediği bu ayların isimleri adeta toplumda alay konusu hale getirildi. Artık insanlar çocuklarına bu isimleri koymaktan çekinir hale geldi. Bu isimleri taşıyanlar da her an böyle bir muameleye maruz kalmaktan korkar halde. Buna hakkımız yok.” diyor. Özellikle dini değer taşıyan ve kutsal sayılan bazı isimlerin hayvanlara konulduğuna da dikkat çeken Paksoy, bu güzel isimlerin hayvanlara konulmasının da hakaret anlamı taşıdığını düşünüyor.


Öte yandan hiçbir kötü niyet taşımasa, tamamen iyi niyet ve samimiyetle söylenmiş olsa bile özellikle Esmaü’l-Hüsna’da, Kur’an’da, içinde Allah kelimesi geçen ya da peygamber isimlerinin telaffuzunda da dikkatli olmak gerekiyor. Örneğin Abdullah’a Apo, Seyfullah’a Seyfo, Süleyman’a Sülo, İbrahim’e İbo demek gibi… Doç. Dr. Kadir Paksoy, bu konuyu şöyle değerlendiriyor: “Her şeyi tamamen art niyet içinde değerlendirmek olmaz elbette. Kültür, samimiyet ve alışkanlıktan dolayı ismi bu şekilde zikredilen kişi alınmıyor, toplum da yadırgamıyorsa insanlar bunu menfi yöne çekmeyeceklerdir. Bu durumda nispeten mazur görülebilir. Ama asıl olan ismi bizzat zikretmek. Müslüman her konuda olduğu gibi bu konuda da hassas ve duyarlı olmalı.”


Öte yandan ilahiyatçılar, bir kimsenin, bir özelliğiyle meşhur olup da, o şekilde çağrıldığında üzülmezse, bu şekilde onu çağırmanın veya ondan bahsetmenin günah olmayacağını belirtiyor. Mesela, Uzun Hasan, Yiğit Ali demek gibi. Peygamber Efendimiz’e (sas) Emin, Hazret-i Ebu Bekir’e Sıddık, Hazret-i Ömer’e Faruk, Hazret-i Osman’a Zinnureyn, Hazret-i Ali’ye Ebu Turab (r.anhüm) denilmesi gibi...



http://ift.tt/VSo2iE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder