28 Ekim 2013 Pazartesi

Aşırı sağ direksiyonu merkeze kırdı

Aşırı sağ direksiyonu merkeze kırdı


Yıllar önce anti-semitizm asgari müştereğinde birleşen aşırı sağ için yeni ortak payda İslamofobi oldu. Göçmen karşıtlığı ‘ırkçılık’ olarak algılandığı için, İslam karşıtlığı şemsiyesi yeni sığınma alanları oldu.




Avrupa’da aşırı sağın fikir babası olarak karşımıza 1972’de Ulusal Cephe’yi (FN) kuran Fransız politikacı Jean-Marie Le Pen çıkıyor. Göçmen karşıtı bir pozisyon alan Le Pen’in Ulusal Cephe’si, uzun süre marjinal kaldı. Avrupa’nın iş gücüne ihtiyaç duyduğu 1970’li yıllarda ‘göçmen karşıtı’ olmak prim yapmıyordu . Ayrıca göçmenlere ‘misafir’ gözüyle bakıldığı için ‘tehlikeli’ değillerdi. Ancak ‘misafir’ statüsünün kalktığı ve göçmenlerin daha görünür olduğu 1990’lı yılların başında aşırı sağ partiler yavaş ama istikrarlı şekilde oylarını arttırdı. Le Pen’in Fransa’da fitili ateşlediği göçmen karşıtlığı kısa sürede diğer Avrupa ülkelerine yayıldı.


90’ların sonlarına doğru parlamentolarda yer bulmaya başlayan aşırı sağ partiler içinde ilk koalisyon ortağı olma denemesini Avusturya’da Haider yaptı. 99 seçiminde Haider’in koalisyon hükümetinde görev almasıyla başta AB, uluslararası camia ayağa kalkmış ve tepkiler artarak devam etmişti. Haider de bakanlık görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Aşırı sağ, Avusturya denemesinden ders çıkarmayı başardı. Konjonktür aşırı sağın iktidar veya onun parçası olmasına müsait değildi. Kasım 2001’de Danimarka’daki seçimde sağ blok zaferle çıkarken Danimarka Halk Partisi azınlık sağ koalisyonu dışarıdan destekledi. Parti resmen olmasa da fiilen iktidardı. Meclis’ten geçecek yasalar için aşırı sağın desteğine ihtiyaç duyan azınlık hükümeti Avrupa’nın en sert yabancılar yasasına imza atarken, yasanın mimarı şüphesiz DF lideri Pia Kjaersgaard’du. Danimarka Halk Partisi’nin bu stratejisi aşırı sağ için ilham oldu. Hükümetin bir parçası olma yerine dışarıdan destekleyip, istedikleri kanunları meclisten çıkarttılar. Bu kanunların başında göçmenlerin ülkeye girişini zorlaştıran yabancılar yasası ilk sırada yer alıyordu. DF’i örnek alan Norveç’teki İlerici Parti de 2001-2005 arasında azınlık sağ koalisyonunu dışarıdan desteklemişti.


Son 7-8 yıla kadar göçmen karşıtlığı yapan aşırı sağ partiler, strateji değiştirerek İslam ve Müslüman karşıtlığı zeminine kaydı. Göçmen karşıtlığı ‘ırkçılık’ olarak algılandığı için, İslam karşıtlığı şemsiyesi yeni sığınma alanları oldu. “Avrupa’nın İslamlaşmasını istemiyoruz” diyen bu partiler Londra ve Madrid’deki terör saldırılarını çok iyi kullanarak ‘Avrupa’da İslam tehlikesi’ oluşturdu. Yıllar önce anti-semitizm asgari müştereğinde birleşen aşırı sağ için yeni ortak payda İslamofobi oldu. İslam ve Müslüman karşıtlığı aşırı sağa iktidara gelecek kadar oy sağlamıyordu. İmdatlarına 2008’de patlayan küresel ekonomik kriz yetişti. Aşırı sağ, artık sosyal politikalara ve ekonomik söylemlere ağırlık verdi, doğrudan uyum politikalarını hedef alan söylemleri biraz geri planda kalmaya başladı. Bu kesinlikle göçmen karşıtlığından vazgeçtikleri anlamına gelmiyordu. Zaten göçmen karşıtı oyların tek adresi bu partilerdi. Şimdi oy pastasını arttırmak için toplumun değişik kesimlerinin sorunlarına eğilmenin zamanıydı. İşsizlik, sosyal yardım, AB karşıtlığı, avro karşıtlığı aşırı sağın oy almak için gündeme getirdiği yeni konulardı. Ekonomik krizin vurduğu Avrupalı geçim derdine düştüğünden seçimlerde geçer akçe artık ekonomik konulardı. Krizde parasının ve işinin derdine düşen Avrupalı seçmen, ‘göçmenleri ve İslam’ı en büyük sorun ilan eden’ siyasetçilerin nefret söylemlerini kulak ardı etmeye devam etti. Aşırı sağ krizin vurduğu seçmenin hoşuna gidecek popülüst söylemlerle oy toplayarak merkeze yaklaştı.



http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/politika/asiri-sag-direksiyonu-merkeze-kirdi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder