7 Mart 2014 Cuma

Emrolunduğun gibi dosdoğru ol

Emrolunduğun gibi dosdoğru ol


Efendimiz (sas), ‘Emrolunduğun gibi dosdoğru ol’ ayeti için ‘Beni ihtiyarlattı.’ yorumunu yapıyor. Fakat biz ne ibadet hayatımızda ne de insanî ilişkilerimizde bu bilinçte değiliz. Efendimizi ihtiyarlatan ayet bize neden etki etmiyor?




Emrolunduğun gibi dosdoğru ol’ buyruluyor Hûd Sûresi’nin 112. ayetinde ve rivayetlere göre Efendimiz (sas) söz konusu ayet için ‘Beni ihtiyarlattı.’ yorumunu yapıyor. Ancak Allah’ın en sevgili kulunu bu derece etkileyen ayet, biz sıradan kulların ne ibadet hayatında ne de insani ilişkilerinde aynı etkiyi oluşturmuyor. İlahiyatçılar, Efendimiz’in (sas) bu derece etkilenmesinin sebebini ayetin ümmetine ağır geleceğini düşünmesine bağlıyor. Biz ise ‘emrolunduğun gibi dosdoğru olmak/istikamet üzere yaşamak’ halinin ne anlama geldiğinin bilincinde bile değiliz.


İstikamet, İslam’ın ana merkezini teşkil eden bir davranış. Bir başka rivayette ashaptan Süfyan b. Abdullah, Allah Resulü’ne (sas) gelerek: “Bana İslam’la ilgili öyle bir şey söyle ki konuyla ilgili bir daha başkasına herhangi bir soru sormayayım.” der. Efendimiz (sas) cevaben, “İman ettim de, sonra da dosdoğru ol.” buyurur.


Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Akgül, istikametin İslamiyet’teki önemini anlatmak için Fatiha Sûresi’ni işaret ediyor: “İstikamet o kadar önemlidir ki, mü’minin günde beş vakit kıldığı kırk rekat namazın her bir rekatında, okunmadığında namazın tam olmadığı ve aynı zamanda Kur’ân’ın da giriş sûresi ve özeti olan Fatiha Sûresi’ndeki yedi âyetten biri, istikamet isteğiyle ilgilidir. Çok önemli ve hayati bir konu olması açısından Rabb’imiz bu sûrede kendisinden istikameti istememizi emretmiş, sadece emretmemiş, bunu sürekli istememizi de hatırlatmıştır.” Akgül, istikamette olmak konusunda devamlılığın zor olduğunun da altını çiziyor: “İnsan işin başında istikamet üzerinde olabilir. Fakat şartların değişmesi, dünyanın içine dalması, konumunun yükselmesiyle, inancı, ibadetleri, muameleleri ve insani ilişkilerinde başlangıçtaki isabet ve doğruluğu sürdürmesi, hatta geriye gitmeden aynı kalması oldukça zordur. Zor olduğu için de Yüce Rabb’imiz, istikameti, sürekli istememiz gerektiğinin ve buna dikkat etmemizin lüzumunu beyan etmektedir.”


İstikamette olmak insana ne kazandırır?


İslamiyet, dosdoğru insan olmaya bu derece önem verirken ilgili ayette emrolunan doğruluğun nasıl olduğunu da şöyle ifade ediyor Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Sülün: “Söz konusu ayetlere bakıldığında Hazreti Peygamber’e (sas) emredilen en temel hususlar için şunları söyleyebiliriz: Allah’a tam bir saygı ve sevgi ile kayıtsız şartsız teslimiyet göstermek, O’na karşı gelmemek, sözde değil özde dindar olmak, benliğini arındırmak için zekât vermek ve insanlara eşit davranmak, adalet, ihsan ve bakıma muhtaç yakınlarını koruyup kollamak. Öte yandan, Peygamber’e (sas) görünür - görünmez şeytanlardan, şeytanî mahfil ve odaklardan Allah’a sığınması da emredilmektedir.”


Bu belirlenen çerçevede istikamet üzere yaşamanın insan üzerinde de pek çok olumlu etkileri var. Prof. Dr. Muhittin Akgül, bu etkileri şöyle anlatıyor: “İstikamet öncelikle bizi Allah’a, Peygamber’e ve ideal mü’min olmaya yaklaştırır. Aynı zamanda istikamet, hem ferdî, hem toplumsal ve hem de evrensel ilişkilerde, başarılı olmanın vazgeçilmez şartıdır. Ayrıca mü’minler böyle bir istikamet, doğruluk ve adaletle içli-dışlı oldukları müddetçe düşmanları tarafından ne kadar karalanırsa karalansın, hakaret edilirse edilsin, sonunda mutlaka ve kesinlikle kazanan, istikametten ayrılmayan kutlular olacaktır.”


Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Fussilet Sûresi’nde de istikamet üzere dosdoğru yaşayanlara büyük bir müjde var: “Şüphesiz, Rabb’imiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara, korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan Cennet’le sevinin!’ derler.”


Adalette kararlı ol, zulme taraftar olma!


Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ali Karamanlı, istikamette olmakla kastedilenlerden birini şöyle anlatıyor: “Bu tabirden ilk olarak adaleti gerçekleştirme konusunda kararlılık sergileme manasını çıkarabiliriz. Çünkü Hûd Sûresi’nin ilgili ayetinden hemen sonra 113. ayette ‘zulmeden kişilere meyledip taraftar olmayın’ deniliyor. Adaleti gerçekleştirebilme ancak zulmeden kişilere boyun eğmemekle olur. Ayrıca zulmeden kişilere taraftar olmak veya onlarla bir menfaat ve gönül bağının bulunması, onların bu zulmüne ortak olmak demektir. Bundan dolayı istikameti emreden ayetin hemen akabinde ‘zulmeden zalimlere sakın taraftar olmayınız, onlara yaranmayınız, yoksa size de cehennem azabı dokunur, -oysa siz müminlerin Allah’tan başka hiçbir dostunuz yoktur- sonra size yardım da edilmez.’ ayetinin gelmesi çok uygun düşmüştür.”


İbadet hayatında istikrarlı ol


Ali Karamanlı’ya göre, istikametin bir diğer manası da ibadet hayatında devamlılığı sürdürebilmek: “Yine Hûd Sûresi’nin 114. ayetinde namaz ve hayırlı işlere devam etmenin emredilmesi işaret ediliyor. Ayrıca Hz. Peygamber’in şahsında inananların namaza devam etme konusunda ciddi bir kararlılık içinde olmaları, günahların olumsuz tesirlerini iyilik yaparak gidermeleri şu şekilde emredilmiştir: Gündüzün iki tarafında; gecenin gündüze yakın olduğu zamanlarda namaz kıl. Çünkü iyilikler, kötülüklerin olumsuz neticelerini giderir, bu düşünüp ibret alanlara bir hatırlatmadır.”


Karamanlı, işaret edilen manalarıyla istikamet üzere bulunabilmenin ancak sabır ve irade gücünü en güzel ve verimli şekilde kullanmakla mümkün olacağının altını çiziyor.


İstikamet konusunda en güzel örnek Efendimiz (sas)


Şüphesiz Peygamber Efendimiz (sas) her konuda olduğu gibi istikamet üzerine olmak konusunda da ümmetine en güzel örnek. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Akgül, Hz. Muhammed’in (sas) bu konuda örnek alınacağı noktaları şöyle sıralıyor:


Dostlarına karşı engin merhamet ve hoşgörüsündeki istikametini, düşmanlarının akla hayale gelmeyecek komplo ve işkenceleri sabırla karşılayıp güç eline geçtikten sonra hiçbirine aynıyla muamele etmeyip hepsini affederek gönüllere girmesinden anlıyoruz.


İbadetlerdeki istikametini, Allah’ın seçkin ve eşsiz kulu olmasına rağmen ibadette zirveyi tutmasından ve bunu yaparken de hem insani hem de ailevi ilişkilerini aksatmamasından anlıyoruz.


Hak-hukuk karşısındaki istikametini, şahsına karşı işlenen suçları affedip de kamuya ve başkalarına ait kusur ve suçlarda hak yerini buluncaya kadar sonuna kadar gitmesinden anlıyoruz.


Harcamadaki istikametini, abdest ibadetinde bile gereğinden fazla su kullanmayı israf ve haram kabul ettiği halde fakirlere, kölelere, yetimlere –isteyeni geri çevirmemek adına- hiçbir zaman hayır dememesinden anlıyoruz.


İnsanlar arasındaki konumunu en güzel şekilde ayarlamasındaki istikametini, Allah’ın eşsiz bir kulu olmasına rağmen kendisini hiçbir zaman insanlardan üstün tutmamasından ve kendisini sorgulanamaz görmemesinden anlıyoruz.


Dünya ve mal-mülk konusundaki istikametini, ganimetlerin kendisine bol bol akmasına, lüks bir hayat yaşama imkânı olmasına rağmen sade bir kul olarak yaşayıp aile efradına devletin bir kuruşunu bile miras bırakmamasından anlıyoruz.


Peygamberi yaşlandıran ayet bize neden etki etmiyor?


Allah Resulü (sas) Allah’ın en sevgili kulu olmasına rağmen ‘Beni ihtiyarlattı.’ denecek kadar etkileniyor ‘Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.’ ayetinden. Ancak biz sıradan kullarda bu etkinin yarısı bile görünmüyor. Prof. Dr. Muhittin Akgül, bunun sebebini ve yapılması gerekenleri şöyle anlatıyor: “Bizlerde ülfet dediğimiz kötü ve öldürücü bir alışkanlık var. Yani nasıl insan, en zirve lezzetleri bile zamanla kanıksar, başlangıçtaki lezzetini fark etmez bir duruma gelirse, inançla ilgili meseleler de aynen bunun gibidir. Bu ülfetin ortadan kaldırılması da amelle, amelin takviyesiyle, mücadeleyle ve manevi hayatımızda sürekli güncellemeler yaparak olur. Ayrıca bütün önyargılardan uzaklaşarak, neyim, ne için geldim, nereye gideceğim, gittiğim yerde bana ne sorulacak, hayatımda veremeyeceğim hesap var mı gibi can alıcı soruları da zaman zaman kendimize sormalı, istikametten ayrılıp da günahlara döndüğümüz zaman kendimizi aleve atılmış da orada yanıyor gibi hissetmeliyiz.”



http://ift.tt/MTgze6

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder