Avrupa'da yaşlı teknik adamlar dönemi yavaş yavaş sona eriyor. Galatasaray'ın Fatih Terimden boşalan teknik direktörlük koltuğuna Roberto Mancini'yi getirmesi, Beşktaşın da futbolun patronluğunu Slaven Bilic'e emanet etmesi bunun Türkiye'deki örnekleri sayılabilir.
Yaşlı teknik adamların pabucu yavaş yavaş dama atılıyor. Büyük kulüpler hiç korkmadan koltuğa genç teknik adamları oturtuyor. Transfer listelerinin başına ilk onlar yazılıyor. G.Saray ile anılan Mancini ve Di Matteo örneğinde olduğu gibi...
Bu durum sadece Galatsaray için geçerli değil. Avrupa’nın önemli kulüpleri, artık 40’lı yaşlardaki teknik adamlarla çalışıyor. Bir zamanların efsane isimleri ise yavaş yavaş koltuğu gençlere devrederek köşelerine çekiliyor. Bu dönemin Jose Mourinho ile başladığını söyleyebiliriz. Şu an 50 yaşında olan Mourinho, teknik adamlık kariyerine 2000 yılında Benfica’da başladığında henüz 37 yaşındaydı. Porto, Chelsea, İnter ve Real Madrid’de lig, kupa ve Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları yaşayan Mourinho, genç yaşta teknik adamlık yapmaya cesaret edemeyenlerin önünü açtı. İşte Avrupa’da öne çıkan genç kuşak teknik adamlar:
Roberto Mancini (49):
İtalyan futbolunun son dönemde yetiştirdiği en başarılı teknik adamlardan Mancini, 2001’de Fatih Terim’in gönderilmesiyle kariyerine Fiorentina’da başladı. İlk sezonunda İtalya Kupası’nı kaldıran Mancini, 2002-2004 arasında çalıştırdığı Lazio’yla İtalya Kupası’nı tekrar kazandı. 2004’te İnter’in başına geçti, 4 yıla 3 şampiyonluk ve 2 İtalya Kupası sığdırdı. 2009’da Manchester City’yi çalıştırmaya başladı, 2011’de FA Cup ve 2012’de Premier Lig şampiyonluğu sevinci yaşadı. Geçen yıl takımını 2. yapmasına karşın görevinden ayrıldı.
Murat Yakın (Basel-39):
Basel, 2012-13 sezonunda İsviçre şampiyonu olurken, teknik patronluk koltuğunda tanıdık bir isim oturuyordu. Bu isim yıllarca İsviçre millî formasını giyen Türk asıllı Murat Yakın’dan başkası değildi. 1999-2000 sezonunda Fenerbahçe’de top koşturan Yakın, Avrupa’da şampiyonluk sevinci yaşayan ilk Türk kökenli teknik adam oldu. 32 yaşında futbolu bıraktıktan sonra yardımcı antrenör olarak görev yapan Yakın’ın asıl kariyeri 2009’da Thun takımını çalıştırmasıyla başladı. Luzern’den sonra 2012’de ülkenin köklü kulüplerinden Basel’i çalıştırmaya başlayan Murat Yakın, Şampiyonlar Ligi grup maçlarında deplasmanda Chelsea’yi 2-1 yenerek takımının başarısının tesadüfi, teknik adamlık kumaşının sıradan olmadığını herkese ispat etti.
Josep Guardiola (BAYERN Münih-42)
Guardiola, 11 yaşında kapısından adımını attığı Barcelona’ya 17 yıl sonra 2001’de veda ederken kazanmadık kupa bırakmamıştı. Bir süre sonra tekrar yuvasına dönen Guardiola, teknik adamlık görevine 35 yaşında Barcelona’nın B takımında başladı. 2008’de Barcelona’nın başına geçen Guardiola, 4 yıla, bir teknik adamın hayatı boyunca kazanamayacağı başarıları sığdırdı. 2012’de ‘yoruldum’ deyip görevi bırakan Guardiola, sezon başında Alman devi Bayern Münih’i çalıştırmaya başladı. İspanyol teknik adamın benzer başarıyı Alman kulübünde de tekrarlaması kimseyi şaşırtmayacak.
Diego Simeone (ATLETİCO Madrid-43):
Real Madrid ve Barcelona dışındakilerin ‘figüran’ olduğu La Liga’da bu kısır döngüyü kırmaya aday, Atletico Madrid. Bu başarıda aslan payı, Arjantinli Simeone’ye ait. Aralık 2011’de göreve gelen Simeone, oynattığı pozitif futbolun yanı sıra oyuncularıyla kurduğu iyi diyaloğun meyvesini 2012’de UEFA Avrupa Ligi’nde şampiyon olarak aldı. Geçen yıl ligi 3. sırada bitiren A. Madrid, Falcao’yu kaybetmesine rağmen bu sezon 6 maçını da kazanarak yarışta Real Madrid ve Barcelona’nın yalnız olmadığı mesajını verdi. Arjantin’de Estudiantes ve River Plate’i şampiyon yapan Simeone, şimdi A. Madrid’de 1996’da oyuncu olarak yaşadığı şampiyonluğu teknik adam olarak da yaşamak istiyor.
Antonio Conte (Juventus-44):
İtalyan futbolunun lokomotifi Juventus için kara günler 2006’da patlak veren ‘şike’ süreciyle başladı. Son 2 şampiyonluğu silinen ve Serie B’ye düşürülen Juventus, bir yıl sonra döndüğü Serie A’da uzun süre zirveden uzak kaldı. 13 yıl Juventus’ta top koşturan Conte, teknik adamlık stajını Bari ve Siena’yı Serie A’ya çıkararak yaptıktan sonra 2011’de Juventus’u çalıştırmaya başladı. Ciddi revizyon yapan Conte, Juve’yi 7 yıl sonra Çizme’nin zirvesine çıkardı. Aynı başarıyı bir yıl sonra da tekrarlayan Conte, İtalya Kupası’nı da üst üste 2 yıl kazanarak tüm kupalara ambargo koydu. Bu sezon da şampiyonluğun en güçlü adayı olarak Juventus gösterilirken, Conte hedef büyütüp Devler Ligi’nde de başarı amaçlıyor.
Brendan Rodgers (Liverpool-40):
1990’a kadar İngiltere’nin bir numaralı takımı olan Liverpool, 23 yıldır şampiyonluk sevincine hasret. Yapılan milyonlarca avroluk transferlerin ve birbiri ardına göreve gelen teknik adamların hiçbiri bu hasreti dindiremedi. Liverpool, son olarak, Premier Lig’e çıkardığı Swansea City’de başarılı bir performans gösteren Rodgers’a umut bağladı. Haziran 2012’de takımın başına getirilen ve ilk sezonunda oynattığı pozitif futbolla taraftarın gönlünü kazanan Rodgers, bu sezona iyi bir başlangıç yaptırarak yılların hasretini dindirecek bir görüntü çizdi.
Türkiye’de de benzer bir süreç yaşanıyor aslında. Hamza Hamzaoğlu, Ertuğrul Sağlam, Aykut Kocaman, Tolunay Kafkas, Abdullah Avcı, Fuat Çapa, Bülent Uygun, Mehmet Özdilek gibi isimler şu an ülkemizde yeni nesil teknik adamları temsil ederken; 40’lı yaşlardaki Roberto Carlos, Robert Prosinecki, Şota Arveladze ve Slaven Bilic de Süper Lig’de görev yapıyor.
http://www.zamanfransa.com/haber/spor/yeni-nesil-teknik-adamlar.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder