Habertürk yazarı Yavuz Semerci, Fethullah Gülen Hocaefendi ile görüşmesi sonrası izlenimlerini yazmaya devam ediyor.
Daha önceki günler neden Hocaefendi ile görüştüğünü kaleme alan Semerci, bugün ise Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yaşadığı yer ile ilgili bilgiler verdi.
İşte Semerci'nin o yazısı:
Pennsylvania'da diğer bölgelere göre gelir seviyesi daha düşük bir yerde, Pocono Dağı'nın eteğine yapışık çiftliğine vardığımda aslına bakarsanız biraz şaşırdım. Daha gösterişli, korunaklı, silahlı adamların nöbet tuttuğu, adeta kuş uçurulmayan bir yer hayal etmiştim. Fakirlik akan, sosyal yaşam alanları olmayan (lokantalar, mağazalar), bizim gelişkin köylerimizden hallice kasabayı birkaç kilometre geçtikten sonra sola saptık. Yoldan sadece 30 metre içeride bulunan nizamiye kapısında durduk. Camlar aynalı olduğundan içeride kaç kişi vardı bilmiyorum. Otomobilimizi sola çektik. 15 dakika erken gelmiştik. İçeri girmeden önce cephesi kasaba yoluna bakan misafir evine alındık. "Siz biraz dinlenin, haber vereceğiz" dediler.
*
Fethullah Gülen'in kaldığı binaya gitme vakti geldiğinde, "Telefonlarınızı otomobilde bırakın. İçeriye kamera kayıt cihazı sokulmuyor" uyarısı yapıldı. Bizi çiftliğe getiren Hizmet Hareketi'nden arkadaş, gülerek, "Biliyor musunuz, kimi misafirimiz telefonunu New York'ta bırakıyor. Kimisi de ABD'ye iner inmez kapatıyor" deyince anlamadım. Açıkladı: "Galiba bu bölgeden telefonu sinyal verince Türkiye'den ziyaret yeri anlaşılır diye düşünüyorlar."
Nizamiye kapısı var ama etrafta çiftliğin sınırlarını belirleyen bir tel veya taş duvar yok. Yani 20-25 dönüm olduğunu sandığım alan açık. Biz içeri girerken komşu tarlasındaydı... El salladık, el salladı.
*
Yıllardır resimleri yayınlanan ev son derece mütevazı bir yapı. ABD'de görebileceğin milyonlarca evden farkı yok. İçeri girerken bir dedektör konulmuş. İki ay önce o da tedbir amaçlı alınmış. Girişte bir dolap. Anahtarları üzerinde kutucuklar var. Misafirler telefon, ses cihazı gibi eşyalarını oraya koyuyor ve anahtarı alıyor. Ayakkabılarını çıkararak içeri giriyor.
*
Evin gördüğüm üç odasında da en ufak bir lüks eşya, halı veya süsleme yoktu. Tam tersi son derece sade ve ucuz ev eşyaları vardı. Odaya girerken pek çok kişi gördüm, ellerinde kitaplarla. Görevli "Onlar Hocaefendimiz'in talebeleri" dedi. Devamlı bir doktor bulunuyormuş çiftlikte. Önceki gün de belirttim; kendi deyimiyle fiziken ve zihnen yorgun bir durumda. Yakın çevresi diyabet, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığının ilerlememesi için çalışıyor. Ancak son günlerin yoğun stresinin rahatsızlıkları tetiklediği-ne dair bir gözlemim olduğunu da belirtmeliyim.
*
Görüşme sonrasında çiftliği gezme imkânı da bulduk. Yeni yapılan ve bazı gazetelerde malikâne diye geçen büyükçe bir bina var. Gülen orada hiç kalmamış. Ve o binayı bir İslam Enstitüsü gibi çalıştırıyorlar. Dünyanın dört bir yanından gelenlerin eğitim gördüğü, tartıştığı bir mekâna dönüşmüş... Bu binanın biraz ilerisinde dört misafir evi daha vardı. İçine girmedim ama bu evler Türkiye'den gelen dostlarının kaldığı yerlermiş. Biz oradayken Gülen'in 30 yıl önce talebesi olan bir dostuyla karşılaştım, "Yılda birkaç kere gelir, bir hafta kalır dönerim" dedi...
*
Hafif eğimli gezi yolunun sonunda ise gerçekten harika diyebileceğim bir bölge var. Bir gölet ve yanı başından akan debisi hayli yüksek bir çay. Bir futbol sahası ve bir basketbol sahasının bulunduğu bu yer, eski ağaçlardan oluşan küçük bir ormana komşuluk yapıyor. "Herhalde kendisi sık sık gezilere çıkıyordur" deyince aldığım yanıt şu oldu: "İbadet dışında kalan tüm vaktini evde geçiriyor. Eskiden nadir de olsa çıkıp dolaşırdı ama artık zorunlu olmadıkça dışarı çıkmıyor."
*
Misafir evleri, kabul salonları, nizamiye ve burada yaşayanlara ait, yolun diğer tarafındaki ev dikkate alındığında hiç boş kalmayan bir çiftlik burası. Gülen'in ibadet dışında sürekli misafirlerle ilgilendiği açık. Ve sanırım Hizmet Hareketi'ne yönelik söylemlerin haksızlığını anlatmakla meşgul. Ancak algıları kırmak kolay değil. Genel olarak kendilerine büyük güç vehmedilmesi ve bundan da rahatsızlık duymamış olmaları bir sorun bence.
Bir örnek vereyim: Aylar önce tanınmış bir işadamı Gülen'i ziyarete gelmiş. Eşiyle gelmesi bekleniyormuş. Yalnız olunca, eşini sormuşlar... "O havaalanında kaldı. Uygun olmayabileceğini düşündü" deyince Gülen "Size bile kendimizi anlatamamışız. Bu bizim hatamız" demiş.
*
Kendi adıma bir itirafta bulunayım. İlk kez Hizmet Hareketi'nden insanlarla bu kadar uzun bir süre konuşma, sohbet imkânı buldum. 40 yaş altında olanların hemen hepsi çok iyi eğitimli, dünyayı bilen, tanıyan, dünya gerçeklerini kavramış kişilerdi. Çok iyi okullarda sosyal ve fen alanlarında yetişmiş, dindar ama bağnaz olmayan kişilerdi. Kendi adıma onların bu yönünü görmüş olmaktan memnun oldum. Umutlandım.
http://ift.tt/1m7s9PY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder