Avrupa Birliği ile 45 yıl süren cidalden sonra müzakereleri başlatan lider olarak tarihe geçen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan beş yıl aradan sonra bugün Brüksel’e geliyor.
Gerçi ‘paralel yapının Brüksel ininden seslenen hain bir haşhaşi’ olarak pek kaale alınacağını sanmıyorum ama yine de bir iki mütevazı tavsiyede bulunmak arzusundayım.
Erdoğan, üç buçuk yıl aradan sonra bir faslın müzakerelere açıldığı, vize muafiyeti görüşmelerinde önemli dönemecin alındığı bir vakitte Brüksel’i ziyaret edecekti. 17 Aralık ve sonrası yaşananlar, gündemi Türkiye’nin hukuk devleti olarak hayatiyetini sürdürüp sürdürmeyeceğine kilitledi. Başbakan son derece endişeli bir Avrupa Birliği ile muhatap olacak. Müzakere sürecini neredeyse bidayetinde mefluç hale dönüştüren, Rumların arkasına sığınıp temel hak ve hürriyetler faslını bile açmayan AB’ye kızmakta haklı Başbakan ancak ‘Kopenhag Kriterleri ile olmazsa Ankara Kriterleri ile yolumuza devam ederiz’ sloganıyla hareket eden iktidar, AB yetkililerinin hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, yargının tarafsız ve bağımsızlığına ilişkin sorularına muhatap olacak.
Bakanları ve danışmanları ne derse desin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) ilişkin hem Brüksel’de hem de Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin merkezi Strasbourg’da ciddi endişeler var. HSYK’nın mevcut hali ile kanunlaşması durumunda Türkiye’nin 2004’ün gerisine düşeceği yüksek sesle dile getiriliyor. Bu şu demek: Türk demokrasisi müzakereleri başlatma kararı aldığımız 2004’e göre geriye gidiyor, 2004 kararını da sorguya açıyor. Zaman’da çıkan haberlere itibar etmeyebilirsiniz ancak The Economist’inden Wall Street Journal’ine kadar birçok Batılı gazetede yer alan AB ile ağır aksak da olsa devam eden müzakere sürecinin 17 Aralık’tan sonra atılan birbirinden yanlış adımlarla durma noktasına gelebileceği uyarılarını ciddiye almakta fayda var. İyimserlerin şöyle bir beklentisi var: Nasıl 2004’te yine kritik bir dönemde Brüksel’i ziyaret edip ‘zina kanunu masada değil’ deyip, müzakerelerin önünü açtıysanız şimdi de HSYK’ya ilişkin düzenlemeyi ‘AB ve Venedik Komisyonu’ndan görüş almadan hayata geçirmeyiz’ diyebileceğinizi düşünüyorlar.
Aksi takdirde AB ve Avrupa Konseyi’nin 12 Eylül 2010’da desteklediği anayasa tadilatını ‘yanlış yapmışız, paralel devlete alan açmışız, şimdi daha demokratik hale getiriyoruz’ şeklindeki görüşleriniz kabul görmeyecektir. Komisyonun ‘bu mesajı al Ankara’ya götür’ yazılı açıklamasına rağmen ‘bize herhangi bir HSYK uyarısı gelmedi’ sözleri sizi yanıltmasın. AB, HSYK’ya ilişkin tasarruflarınızı çok yakından takip edecek ve kanun geçerse net bir tepki verecek. Uluslararası komplo tezlerinizin de burada pek alıcısı olmadığını bilmekte fayda var. Hele bir de işin içine 3. Havalimanı ve Lufthansa’yı katarsanız, muhataplarınızı ikna etmeniz her zamankinden daha zor olabilir.
Başta dediğim gibi ‘hain haşhaşinin’ yazdıkları, nezdinizde muteber olmayabilir. En azından AP Türkiye raporuna verilen değişiklik önergelerine bir göz atın, endişenin boyutlarını görün.
http://ift.tt/1cL6y8t
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder