28 Şubat sürecinin tanıkları, fişleme ve tasfiyelerin devlet geleneği olarak devam ettiğini, yolsuzluk soruşturmasının kapatılmaya çalışıldığını söyledi.
Gazeteci-yazar Mehmet Altan, 28 Şubat’ın aynen yaşandığını, sadece vesayetin el değiştirdiğini belirtti. Gazeteci-yazar Nevval Sevindi, 28 Şubat zihniyeti ile 17 Aralık sonrası siyasî otorite arasında bir fark olmadığını ifade ederken eski milletvekili Ufuk Uras her iki dönemdeki cadı avı operasyonlarının benzeştiğini dile getirdi. İktisat profesörü Eser Karakaş ise banka batırmak için devlet fonlarını geri çekmenin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını vurguladı.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının başladığı 17 Aralık’tan itibaren Hizmet Hareketi’ni hedef alan iftira ve karalama kampanyaları 28 Şubat sürecini hatırlattı. Başta Emniyet olmak üzere devlet kurumlarında yürütülen ‘cadı avı’, toplumda oluşturulan kutuplaşma, bazı kesimlerin hedef gösterilmesi, korku ve baskı stratejileri darbe dönemi uygulamalarıyla örtüştü. Yasadışı ‘telekulak’ ve kaset servisleri de aynı tablonun eksik kısmını tamamladı. Söz konusu atmosfer aydınların da büyük tepkisini çekti. Akademisyenlerden gazetecilere, sosyologlardan siyasetçilere kadar kamuyonun yakından tanıdığı önemli isimler yaşanan soruna ilişkin önemli tespit ve uyarılarda bulundu. Sürecin tanıkları, tasfiyelerle fişlemelerin devlet geleneği olarak devam ettiğini, 28 Şubat taktiğiyle de yolsuzluk ve rüşvetin üzerinin kapatılmaya çalışıldığını vurguluyor. Dile getirilen görüşler özetle şöyle:
Gazeteci-Yazar Mehmet Altan:
‘Vesayet el değiştirdi’ diye defalarca söyledim. Başbakan son Kemalist oldu. 28 Şubat yaşanıyor bugün. Çünkü 28 Şubat’taki mevcut yapı, bu iktidar tarafından da değiştirilmedi. Sadece vesayet el değiştirdi, rejim değişmedi. 12 Eylül rejiminin sadece direksiyonundaki adamı Evren gitti, Erdoğan geldi. BÇG’nin aynısını yapıyorlar; yazar filan kalmadı, istihdam edilen insanlar var sadece. Bir ülkede bir devlet başkanı herkesi kendine benzetmeye başladığı vakit, insanın insan olmaktan doğan hak ve hukuku ortadan kalkar.
Gazeteci-Yazar Nevval Sevindi:
28 Şubat’ta olduğu gibi bugün de iktidara gelenin iktidarı kendi babasının malı olarak gördüğünü, kendi gibi düşünmeyenlerin tamamını dışlayıcı davrandığını görüyoruz. Arada bir fark var; kamuya ve yargıya 17 Aralık’tan sonra çok daha ağır bir baskı getirildi. Anlaşılan otoriter lider-totaliter zihniyet, önünde kendisini onaylamayan hiçbir kurum, kişi, topluluk, zümre ve birey istemiyor. 11 yıllık süreçte gördüğümüz uzlaşmanın olmadığı, herkesin gerektiği yerde gerektiği kadar kullanıldığı. Kullanım süresi bittiği zaman da cezalandırılıyor. Toplum tamamen birbirinden ayrışmış, cephelere bölünmüş durumda. Mevlâna ‘Biz ayırmaya gelmedik’ der. Bence iktidar ‘Biz ayırmaya geldik’ diyor. Ayırmakla da yetinmiyoruz, tepenize de vurmaya geldik, haddinizi de hepinize bildireceğiz, diyor.
Eski Milletvekili Ufuk Uras:
Yaşadığımız süreçle 28 Şubat arasında paralellik var. En büyük ortak nokta ise o dönemle bu dönemin bir cadı avı politikası olması. Gerek kamuda, gerek sivil toplum üzerinde insanların bu kadar hedef alınarak üzerine gidilmesi, bir tür yargısız infaza tabi tutulması hukukun devleti adına kabul edilebilir şey değil. 28 Şubat’ın en büyük özelliği keyfîlikti. Çevik Bir gibi kişilerin iki dudağı arasında hayatımızın, kaderimizin şekillenmesiydi. Bu dönemin 28 Şubat’tan tek farkı herkesin her şeyi öğrenebildiği bir dönem olması. 28 Şubat’ta bütün bilgiye erişme imkânları bastırılıyordu, bugün neyse ki kimin eli kimin cebinde, hangi ihalede öğreniliyor. İnsanları etiketlemek, sıfat koymak da kabul edilebilir bir şey değil. Varsa bir iddianız bunu kanıtlamanız, nesnel delilerini ortaya koymanız gerekir.
Prof. Dr. Eser Karakaş:
Son zamanlarda yaşananlar şunu gösteriyor; 28 Şubat’la bir analoji kurabilirsiniz. Türkiye’de hukukun yerine oturmadığı ortada. AİHM’e giden davaların yüzde 95’inde ihlal çıkıyor. Kim o gün daha güçlüyse onun lehine çalışan bir hukuk sistemimiz var. Bugün Bank Asya’nın başına gelenler de kabul edilebilir bir şey değil. Bir bankayı batırmak için bankadan para çekmek dünyanın hiçbir yerinde görülemez. 28 Şubat’ta da hukuk ihlalleri oldu, bugün bunlar oluyor. HSYK düzenlemesi çok yanlış, çünkü sorun orada değil. ‘Kontrolsüz güç, güç değildir’ diye bir reklam vardı, iş buna döndü.
Eski Bakan Yazar Hasan Celal Güzel:
17 Aralık bir itibarsızlaştırma olayı, onu iki taraflı görmek lazım. Ben yolsuzluk yoktur diye ısrar etmiyorum ama bir şey var ki burada hedef belirli bakanları, Başbakan’ı, partiyi itibarsızlaştırmak. Ve sonra ne oluyor, iki taraf da Türkiye’yi vurmuş oluyor. Çünkü cemaati itibarsızlaştırmak, her şey bir tarafa yüzlerce binlerce müessesesini, hizmetini itibarsızlaştırmak, yıpratmak manasına geliyor. Eğer bu karşılıklı itibarsızlaştırmalar devam eder giderse 28 Şubatçıların istediği manzara ortaya çıkacaktır. Netice itibarıyla biz kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz.
http://ift.tt/1eUdinG
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder