Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, aralarında akademisyen, işadamı, gazeteci, savcı ve polislerin de bulunduğu 2 bin kişilik bir istihbarat raporunun Başbakan’a sunulduğunu yazdı. Kuzu’nun sözleri, 2010 Referandumu’yla anayasal suç haline gelen fişlemelerin itirafı ve operasyon iması olarak yorumlandı.
İki bakanın oğlunun da aralarında bulunduğu ve 24 kişinin tutuklandığı yolsuzluk soruşturmasının ardından başta Emniyet olmak üzere devlet kurumlarında başlatılan görevden almalar, yeni bir boyuta taşındı. Bürokrasideki tasfiyelerin, ‘hangi kritere göre yapıldığı’ sorusu Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun açıklamasıyla cevabını buldu. Kuzu, Twitter hesabından Başbakan Tayyip Erdoğan’a 2 bin kişilik bir listenin rapor edildiğini bildirdi. Listede ‘rütbeli emniyetçi, akademisyen, bürokrat, hakim, savcı, basın mensubu ve işadamlarının yer aldığını kaydetti. “İstihbarat raporunda, devlet içindeki paralel yapının planı detaylarıyla yer aldı. 42 ilde yapılacak cadı avı engellendi.” iddiasında bulundu. Kuzu’nun itiraf ettiği rapor, anayasal suç olan fişlemeleri akıllara getirdi. 12 Eylül 2010’daki anayasa referandumunda fişlemelere dayanak gösterilen kanun maddesi kaldırılmıştı. Ancak Taraf Gazetesi’nin 1 Aralık 2013’ten sonra yayımladığı haberlerde mütedeyyin kesimlerin fişlendiği belgeleriyle ortaya konulmuştu. Personel alımlarında vatandaşların “Gülen grubuna mensup, Coşan Vakfı’nda görevliydi, Süleymancı” şeklinde fişlendiği ileri sürülmüştü. Öte yandan Burhan Kuzu, katıldığı bir televizyon programında dile getirdiği iddianın bir gazetede yayımlandığını ve yalanlanmadığını söyledi.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun önceki gece attığı tweet’ler, dün gün boyu sosyal medyada ve internet sitelerinde genişçe yer aldı. Açıklamalarının ses getirmesi üzerine NTV’ye konuşan Kuzu, “2 bin kişilik rapor Başbakan’a verildi” tweet’ini bir gazete haberi üzerine attığını ve şu ana kadar da o bilginin yalanlanmadığını söyledi. Kuzu “Bu mesele benim söylediğim ya da bilgim içinde olan bir konu değil, ben onun altını çizerim. Benim de güvendiğim Akşam gazetesinin dünkü manşetinde vermiş olduğu manşetin içinde olan bilgi. Ben de Twitter’dan duyurdum, yoksa özel bir bilgim yok.” görüşünü dile getirdi.
Kuzu, devamla devlet içinde bir yapılanmanın net olduğunu ileri sürerek, “Birileri belli ki var. Bu raporun Başbakan’a sunulduğu söylendi, muhtemelen sunulmuştur. Ben bilmiyorum, bilsem detayını da veririm. Nihayetinde gazeteye çıkan bir haber. Herhangi bir yalanlama da olmadı. Arkadaşlarımızın içerisinde bürokraside kimin ne olduğu bilinir zaten. Birçok tarikatın mensubu olabilir, biz bunlardan rahatsız değiliz.” dedi. Burhan Kuzu’nun işaret ettiği rapor, yolsuzluk operasyonundan önce gündeme gelen anayasal suç olan fişlemeleri akıllara getirdi. 12 Eylül 2010’daki anayasa referandumunda kabul edilen değişiklikle ‘Kişisel Verilerinin Gizliliği’ maddesi uyarınca fişlemelere dayanak yapılan kanun maddeleri yürürlükten kaldırıldı. Ancak Taraf Gazetesi, mütedeyyin kesimlerin bu tarihten sonra da fişlendiğini belgeleriyle ortaya koydu. Gazete ilk olarak 28 Aralık 2012 tarihli nüshasında 25 Ağustos 2004’teki MGK toplantısında Hizmet’e ait özel okulların, öğrenci evlerinin, vakıf, dernek ve yurtlarının, yurtiçi ile yurtdışı faaliyetlerinin yanı sıra Abant toplantılarının bile yakın takibe alınması ve bunlarla ilgili eylem planları yapılmasının kararlaştırıldığını duyurdu. Altında Başbakan Tayyip Erdoğan ve dönemin hükümet üyelerinin de imzasının bulunduğu belge, kamuoyunu şoke ederken hükümet çevrelerinden “Kararlar yok hükmünde kabul edildi, hiçbir işlem yapılmadı.” savunması yapıldı. Ancak Taraf, takip eden günlerde yayınladığı yeni belgelerle skandal kararların kâğıt üzerinde kalmadığını, uygulandığını gözler önüne serdi. Gazete önce MGK kararının hemen, ardından konuyla ilgili görevlendirilen dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in yazışmaları ve fişleme belgelerini yayımladı. Bunun üzerine hükümet yetkilileri, bu kez “Ömer Dinçer’in emriyle uygulamaya konulan belgeler cemaatle ilgili değil, irticayla mücadele kapsamında hazırlanan çalışmalardı” açıklamasını yaptı.
Ne var ki, hükümet yetkililerinin bu açıklamalarının da gerçeklerle örtüşmediği anlaşıldı. Zira dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’e bağlı Başbakanlık Takip Koordinasyon Kurulu’nun, ağustos MGK’sından hemen sonra cemaatin dershaneleri, yurtları, okulları, dernekleri dahil tüm kurumlarını fişlemiş. Gerekçe olarak da “İrticacı gruplarla ilişkilerinin olması” gösterilmişti. Son fişleme belgesinin tarihi ise 2010’du.
Bu belgeden sonra Ömer Dinçer, Başbakanlık Uygulama Takip Koordinasyon Kurulu’nun 2010’da tarihe karıştığını ve tüm uygulamaların kaldırıldığını açıkladı. Ne var ki bu açıklama da doğru çıkmadı. Taraf Gazetesi’nin 2 Aralık 2012’de yayımladığı yeni belgede Başbakanlık’ta oluşturulan birimin, iktidara ters düşen cemaatleri, özellikle de devlet kurumlarında çalışan ya da görev alacak vatandaşları fişlediği anlaşıldı. Belgelerde Moğolistan’a kurban hissesi gönderilen vatandaştan, Risale okuma kampına giden öğrencilere kadar insanların “Gülen grubuna mensup, Süleymancı kesim ile iltisaklı, Esad Coşan vakfında görevli” şeklinde tasnif edildiği görülmüştü.
http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/2-bin-kisilik-fisleme-itirafi.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder