Haksızlığa, kötülüğe, iftiraya, yalana ve karalama kampanyalarına maruz bırakılsaydınız, nasıl bir tavır sergilerdiniz? Şüphesiz herkes kendince geliştirdiği bir yöntemi uygulardı. Ama İlahî beyan, “Rahman’ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atarsa ‘Selametle!’ derler.” buyuruyor.
Fırtınaların sert estiği, değişik rüzgârlara maruz kalınan bir dönemden geçtiğimizi söylemek mümkün. Küçülüp büzüşen günümüz dünyasında, paranoya duygusunu tetikleyenler mi dersiniz, karalama kampanyalarıyla, hazır senaryolarla buna inanmaya müsait zihinleri aldatmaya çalışanlar mı?
Son dönemde başta sosyal medya olmak üzere, yazılı ve görsel basında hizmet hareketiyle ilgili karalamayı esas alan ya da yanlış bilgiye dayalı ifadeler dikkat çekiyor. Üstelik bu iddiaları bir kaynağa dayandırma ya da ispatlama gereği duymadan... Zaten ortaya atılan şeyin, gerçek olup olmaması da önem arz etmiyor. Aslolan ne kadar çok kişiye ulaştığı ve ne kadar çok kişiyi inandırabildiği. Bir başka deyişle aynı yerde durmayanı, desteklemeyeni ya da aynı düşüncede olmayanı yıpratma ve gözden düşürme...
Karalama kampanyalarının karakteristik özelliğidir; yalan, iftira, bozgun her türlü yol kullanılır, sahte deliller üretilir. Var olmayan her şey var gibi gösterilir. Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karalama ve kara propaganda olgusunu bir makalesinde şöyle açıklıyor: “Amaç gerçekleri değiştirme, inançları sarsma ve kamu efkarını karıştırmaktır. Kaynağı belli olmaz. Kaynak gizli kaldıkça yalanlar, rivayetler, dedikodular verimli sonuçlar verir. Maksat, muhatapları ruhî çöküntüye götürmek. Bu yöntemi uygulayanlar hiçbir ahlakî ve vicdanî sorumluluk duygusu taşımaz, akla gelebilecek her şeyi hedef olarak ele alırlar. Karalamada ana amaç, yerleşmiş bir inancı yıkmak. İnsanları şüpheli, kaygılı, mutsuz ve zihnî karışıklık içinde tutmak.”
Böyle bir kampanyayı ‘kardeş’ bildiğiniz insanlar da yapabilir. İşte böyle bir zamanda gittiğiniz yollarda taşlar dizilidir. Adım atmanız, nefes almanız dahi imkansızlaşır. Gaye ve niyetlerinizin arasınıza tel örgüler çekilmiştir. Yolunuza devam etmeniz, içinde bulunduğunuz bu kabz halinden bir an evvel sıyrılmanız gerekir. Ne yaparsınız? Aynıyla mukabele mi edersiniz, yoksa önünüze konulan taşları tek tek kaldırıp, üslup ve seviyeden şaşmadan mücadele mi edersiniz?
“Cahiller kendilerine laf atarsa ‘Selametle’ derler”
Karalama, hakaret ve iftira karşısında herkes doğru veya yanlış, kendine göre bir yol belirleyip ona göre davranmayı tercih ediyor. Fethullah Gülen Hocaefendi ise bu konuda sadece itidal çağrısında bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda maruz kalınan kara propaganda karşısında nasıl davranılması gerektiğine dair istikameti de belirliyor. “Rahman’ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atarsa ‘Selametle!’ derler.” (Furkan, 63) ve “Boş söz ve işlere rastladıklarında vakarla oradan geçip giderler.” (Furkan, 72) mealindeki âyet-i kerimeleri hatırlatıyor ve kötülüklere aynıyla mukabele etmemek gerektiğini vurguluyor Hocaefendi. Bunun yanı sıra insanların hatalarını arama, gizli hallerini araştırma, kabahatlerin izini sürme, kulağı olumsuz sözler için kullanma ve dili gıybetle, iftirayla kirletme gibi çirkin günahların, kuyruğunu dikip bir köşede sinsi sinsi bekleyen bir akrep gibi bazı mü’minlerin gönül hayatına nasıl zehir akıttığını anlatıyor. Bu sebeple de kimsenin günahının takipçisi olmamak, başkalarının hatalarını araştırmamak ve onların -amme hukukuna girmeyen- kusurlarına göz yummak gerektiğini ifade ediyor. “Önemli olan stratejik hareket ederek az zayiatla problemleri çözmeye çalışmaktır.” diyen Fethullah Gülen Hocaefendi, Mekke’nin fethine bakıldığında, Allah Resûlü’nün (sas) kan dökülmemesi, düşmanlıkların katlanmaması ve problemlerin yumuşakça çözülmesi adına gerekli olan her türlü tedbiri aldığını hatırlatıyor. “Yumuşak ve iyi muamele onları İslam’ın iyilik atmosferine çekmiştir. Ne ekerseniz onu biçersiniz. İnsan hep iyi şeyler hasat etmek istiyorsa, o zaman çevresine sürekli iyilik ve güzellik tohumları ekmelidir. Nefret ekip, muhabbet biçemezsiniz.” sözleri ise Müslüman’ın neye maruz kalırsa kalsın nefret, kin ve öfkeyle muamelede bulunulmaması gerektiğini gösteriyor.
‘On defa düşünüp bir kez konuşmak gerek’
Fethullah Gülen Hocaefendi, karalama, hakaret ve iftira karşısında Allah Resûlü’nün yoluna tabi olan Müslümanların çok daha akıllıca hareket etmeleri, her adımı düşünerek atmaları, bir söz söylemeden önce o sözün geriye nasıl döneceğini ve karşı tarafta nasıl bir his uyaracağını hesap etmeleri gerektiğini vurguluyor: “Konuşmadan önce kazanım ve kayıplar iyi hesap edilmeli ve on defa düşünmeden tek bir söz söylenmemeli. Hele bulunduğu konum itibarıyla bir heyeti temsil eden insanların bu konuda daha hassas davranmaları gerekir. Zira onların yapacağı bir hatanın cezasını temsil ettikleri heyetin bütünü çeker.”
Yapılan kötülüklere mukabelede bulunurken, karşısındaki ne kadar çirkef ve saldırgan olursa olsun, insanın kendine yakışan şekilde davranması, mü’mine yakışır bir mücadele tavrı ortaya koyması Hocaefendi’nin gösterdiği bir diğer düstur. Ona göre, yapılması gerekli olan hareket tarzı, üslubu namus bilerek dinin temel esaslarına bağlılık içinde saldırıları bertaraf etmek. Hakkı müdafaa ederken karakterin gereği olan üsluptan taviz vermemek, saldırılar karşısında sabır ve üslupta kusur etmemek gerekiyor. Davayı, hakkı müdafaa ederken birine saldırma, naseza, nabeca sözler söyleme çözüm değil. Hatta birileri kalksa bu mevzuda size böyle sözler söyleseler bile. Bütün bunlar karşısında istikamet, sadakat, samimiyet, düşüncedeki iffet ve ismeti terk etmeden çok ciddi namuslu olarak meseleye öyle müdahale etmek, hakkın müdafaasını yapma çizgisinden ayrılmamak gerekiyor.
Kişiye günah olarak her duyduğunu söylemesi yeter
Yrd. Doç. Dr. Alaattin Dikmen (Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı): Karalama ya da kara propaganda kampanyalarında kişi ve grupların fikir, kanaat ve değer yargılarını değiştirmek, davranış tarzlarını istenen yönde etkilemek için telkin ya da tek yönlü haberleşme metotları kullanılır. Böyle bir yöntem düşünce ve tefekkürü ortadan kaldırır. Eğer fert, başka görüşlere hayat hakkı tanınmayan otoriter devletin hakimiyeti altındaki bir toplumda yaşıyorsa; doğrudan doğruya yönetici azınlığın talimat, fikir ve kanaatlerini aktardığı yayın vasıtalarının tesirinde kalır. Karalama kampanyası yapanlar rahatça yalan söyleyebilir. Yalan yanlış hikayeler uydurulur, istatistikler tahrif edilir, haberler, söylentiler yayılır. Yani bütünüyle gerçek değiştirilmeye çalışılır. Bu noktada karalamanın şiddetli tesirinden korunma için karşı propaganda (gerek istihbarat, gerekse telkin altında kalmama) hayatımızda mühim bir yer işgal etmeli. Kur’an-ı Kerim, karşı propaganda hususunda güven telkin etmeyen insanların getirdikleri haberi tahkik etmeyi emreder: “Ey iman edenler, eğer fasık birisi size bir haber getirirse onun iç yüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra pişman olursunuz.” Allah Resûlü de bu çeşitten rastgele işitilen haberlerin yayılmamasını emreder: “Kişiye günah olarak, her duyduğunu söylemesi yeter.” buyuruyor. Kitlelerin bu yalan, iftira ve karalama karşısında gerçeklere ulaşması önemsenmeli. Bıkmadan, usanmadan, asla öfke esiri olmadan, gerçeklerin propagandasına, ifşasına çalışmak da önemli bir davranış.
Karalama kampanyalarıyla mücadele için...
- Ne olursa olsun ‘Selametle’ demek,
- İlla bir şeyler yapılma ihtiyacı hissediliyorsa, dayatılan haberleri, yayınları birkaç farklı kaynaktan okumak,
- Gündemdeki konuyu sadece sosyal medya ya da diğer medya organlarından değil de farklı alanlardan da araştırmak,
- Hedefe alınan kitleyi tam ve doğru bilgilerle teçhiz etmek için ön almak,
- Direkt ve endirekt metotlarla iftira ve karalama mesajlarını çürütmek,
- Hedef kitleye mevcut karalamaların gerçek dışı, taraflı yönlerini vurgulamak,
- Her türlü karalama ve kara propagandayı önlemeyi esas alacak yasal düzenleme ve bir plan doğrultusunda hareket etmek gibi yöntemler izlenebilir.
http://www.zamanfransa.com/haber/guendem/aile-saglik/uslubu-namus-bilmek.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder