İstanbul milletvekili Hakan Şükür dün AK Parti’den istifa etti. Gerekçelerini yazılı açıklamayla kamuoyuna duyuran Şükür, dershanelerin KCK yapılanmasına benzetilmesine Başbakan ve parti yönetiminin sessiz kalmasının vicdanını derinden yaraladığını söyledi.
Bu millete hizmetten başka amacı olmayan hareketin milyonlarca gönüllüsünden biri olduğunu belirten Şükür, “Muhterem Hocaefendi’ye karşı takınılan hasmane tavırları, atılan mesnetsiz iftiraları, yapılan bütün hakaretleri ben üzerime alıyorum.” dedi. ‘Örgüt’ kelimesinin gönüllüler hareketi için kullanılmaya çalışılmasının dershane kapatmayı aşan bir amacı akla getirdiğini kaydeden Hakan Şükür, kırgınlığını şu sözlerle dile getirdi: “Gazeteci, ilim adamı, din adamı veya milletvekili, bakan, bürokrat, kim olurlarsa olsun, o insanlardan birkaçının ortamı yumuşatmak ve yanlıştan dönülmesini sağlamak için yüreklice çıkıp tavır belirtmelerini beklerdim. Ama maalesef sınırlı sayıdaki insaflı ve vicdanlı kanaat önderinin ve gazetecinin dışında bu yürekliliği gösteren de olmadı.”
AK Parti’nin dershaneleri kapatma konusundaki ısrarına daha önce dolaylı mesajlarla tepki gösteren İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, mesajlarının dikkate alınmaması üzerine istifa kararı aldı. Şükür, iktidar partisinden ayrılma gerekçelerini yazılı bir açıklama ile kamuoyuna duyurdu. İstifasının temel sebebinin “Başbakan’ın dershaneler konusunda takındığı anlamsız tavır ile hizmet hareketi ve Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında başlatılan iftira kampanyası” olduğunu bildirdi. Hakan Şükür’ün açıklaması özetle şöyle:
Başbakan’ın dershaneler konusundaki tavrını anlayabilmiş değilim: Dershanelerle başlayan süreçte takınılan anlamsız tavırlar pek çok vicdan ehlini rencide etti. Türkiye’de eğitimin halledilmesi gereken onlarca problemi varken, sanki sorunun tek kaynağı dershanelermiş gibi göstermek hakperest bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım tarzı partinin 11 yıldır temsil ettiği çizgiyle örtüşmemektedir. Daha önce, gösterilen tepkilerden ötürü bazı kararlarından dönme erdemi gösteren Sayın Başbakan’ın bu konudaki bütün ısrarlı anlatımlara, sitemlere ve taleplere kulaklarını tıkamasını anlayabilmiş değilim.
KCK benzetmesine tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaraladı: Dershanelerin benim de bulunduğum bir ortamda KCK yapılanmasına benzetilmesi ve özür dilenmek bir yana bu açıklamalara Sayın Başbakan ve parti yönetimi tarafından bir tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaralamıştır.
Hizmet Hareketi’nin düşman muamelesine tabi tutulması vefasızlık: Referandum başta olmak üzere milletin hayrına gördükleri bütün meselelerde hükümeti var güçleriyle destekleyen, kapı kapı dolaşıp insanları ikna eden, yurtdışından binlerce insanı fedakârca oy kullanmaları için taşıyan, AK Parti kapanmasın diye dualar eden bu samimi insanların şimdi düşman muamelesine tabi tutulması en hafif tabirle vefasızlıktan başka bir şey değildir.
‘Örgüt’ nitelemesi, amacın dershaneler olmadığını akıllara getiriyor: Dershaneleri kapatılan, mensupları devlet dairelerinden tasfiye edilen, parti yöneticilerimiz tarafından ahlaksızlık olarak nitelenen fişlemelere ve baskılara maruz kalanlar bu milletin evlatlarıdır. Buna rağmen bu insanların sanki karanlık işler içinde olduklarını ima eden yayınlar, bu yönde atılan iftiralar, ithamlar maalesef bir aymazlık örneği olarak tarihe geçecektir. Hele yeni yeni tedavüle sokulmaya çalışılan ‘örgüt’ kelimesinin bu gönüllüler hareketi için kullanılmaya çalışılması amacın sadece dershaneleri kapatmak olmadığı düşüncesini de akıllara getirmektedir.
15 senedir gurbet hayatı yaşayan Hocaefendi mi rahatı gördü?: Bazı çevrelerce moda bir tabir haline getirilen, ‘Bazıları rahatı görünce değiştiler’ ifadesiyle Hizmet Hareketi mensuplarının kastedildiğine dair yorumlar yapıldı. Ben Sayın Başbakan’ın böyle bir kasıt içinde olacağına ihtimal vermek istemiyorum. Ama bu yorumlar doğruysa milyonlarca fedakâr insanın hakkına girilmiş olmaktadır. Dünyanın dört bir yanında milletimizi, bayrağımızı temsil adına karın tokluğuna, bir bursla, dünyevî hiçbir beklentiye girmeden hizmet veren insanlar mı rahatı bulmuşlardır? Ya da yirmi metrekarelik, hasırla kaplı odasında on beş senedir gurbet hayatı yaşayan ve ziyarete gelen misafirlerin ağırlandığı vakıf binası bir kısım medya tarafından insafsızca ‘malikâne’ gibi sunulan Muhterem Hocaefendi mi rahatı bulmuştur? Hayatı boyunca dinine, milletine ve insanlığa hizmetten başka bir gayesi olmayan bu müstesna gönül insanını olmadık iftiralarla, ithamlarla karalamak, gönlünü yaralamak ehl-i imanın ve insaf sahibi hiçbir insanın gönülden onaylayacağı bir tutum değildir.
Atılan iftiraları ben üzerime alıyorum: Bu millete ve insanlığa hizmet etmekten başka amacı olmayan bu hareketin milyonlarca gönüllüsünden biri olarak Hizmet’e ve Muhterem Hocaefendi’ye karşı takınılan hasmane tavırları, atılan mesnetsiz iftiraları, yapılan bütün hakaretleri ben üzerime alıyorum. Beni tanıyan herkes, özellikle Sayın Başbakan’ımız bilir ki, siyasî hayatım boyunca hiçbir dünyevî beklenti içinde bulunmadım. Şahsım, ailem ve yakınlarım adına hiç kimseden herhangi bir talebim olmadı. Amacım sadece eğer bir faydam olursa doğru işler yaptığını düşündüğüm bu siyasî harekete mütevazı bir katkı sunmaktı. Fakat bu noktadan sonra bunun mümkün olmadığı da ayan beyan ortadadır.
Dost bildiklerimin ‘cemaati bitirme’ korusuna katılması şaşırtıcı: Ayrıca dost bildiğim pek çok çevrenin bu ‘cemaati bitirme’ korosuna gönüllü ya da baskıyla katılmış olduklarını veya hiç ses çıkarmadıklarını görüyorum. Bu da maalesef beni derinden üzmektedir. Hocaefendi’yi defalarca ziyaret eden, toplantılarına, olimpiyatlarına katılan, iyi günde Hizmet’e övgüler yağdıran insanların bir anda susmaları oldukça şaşırtıcıdır. Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğunu benden daha iyi bildiklerine inandığım bu dostların yapılan haksızlıklara, atılan iftiralara karşı tavır almak yerine sessizliği tercih etmeleri anlaşılır gibi değildir. Gerek gazeteci, gerek ilim adamı, gerek din adamı veya milletvekili, bakan, bürokrat vesaire, kim olurlarsa olsunlar o insanlardan birkaçının en azından ortamı yumuşatmak ve bu yanlıştan dönülmesini sağlamak için yüreklice çıkıp tavır belirtmelerini beklerdim. Ama maalesef sınırlı sayıdaki insaflı ve vicdanlı kanaat önderinin ve gazetecinin dışında bu yürekliliği gösteren olmadı.
Hakkımda karalama kampanyası başlatacaklar
Hakan Şükür, açıklamasında istifa kararının ardından bazı çevrelerin hakkında karalama kampanyası başlatacağına da dikkat çekti. Ancak sporculuk hayatından beri benzerlerini defalarca yaşadığı için bu duruma alışkın olduğunu belirten Şükür, “Daha 2002 yılında merhum M. Ali Birand’a 32. Gün programında Hocaefendi’yi sevdiğimi söylemiş ve bunun bir suç olduğu algısını oluşturmak için DGM’de ifadeye çağrılmıştım. İfademde de, söylediğimi inkâr etmeden aynı duygularımı belirtmiştim. Bugün de düşüncemde hiçbir değişiklik olmamıştır.” dedi.
http://www.zamanfransa.com/haber/tuerkiye/manifesto-gibi-aciklamayla-ak-parti-den-istifa-etti.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder